Hürmüz’den Tel Aviv’e; Talara petrol tankerinin alıkonulmasına dair jeopolitik mesajlar

img
Hürmüz’den Tel Aviv’e; Talara petrol tankerinin alıkonulmasına dair jeopolitik mesajlar YDH

"Talara’nın Devrim Muhafızları deniz kuvvetleri tarafından alıkonulması, gerçekte İran’ın ulusal güvenliğine yönelik herhangi bir tehdide karşı bir uyarı niteliği taşıyor ve bu tür bir tehdidin Basra Körfezi dahil diğer bölgelere de savaş ateşini yayabileceğini gösteriyor."




YDH - İranlı gazeteci Mehdi Ali, ISNA ajansında yer bulan detaylı yorumunda Talara petrol tankerinin alıkonulmasının İran’ın askeri güç kullanma iradesini açık biçimde ortaya koyduğunu ve bölgesel aktörlere yönelik stratejik bir mesaj niteliği taşıdığını vurguluyor. İran’ın bu hamleyi caydırıcılığı yeniden tesis etmek, güç dengesini lehine çevirmek ve olası tehditlere karşı Basra Körfezi ile Hürmüz Boğazı’nda ciddi maliyetler yaratabileceğini göstermek için yaptığını belirten Ali, ayrıca bunun Azerbaycan, Suudi Arabistan, İsrail ve ABD gibi aktörlere karşı jeopolitik baskı aracı oluşturduğunu ve gelecekteki çatışma senaryolarında İran’ın yanıtının yalnızca İsrail hedefleriyle sınırlı kalmayacağını ifade ediyor.

Son günlerde İran medyasına göre Britanyalı deniz güvenliği şirketi Ambrey, üç küçük teknenin Talara petrol tankerine doğru ilerlediğini ve geminin rotasını değiştirdiğini bildirdi. Ardından İran Devrim Muhafızları Ordusu, haberi teyit etti ve yayımladığı bildiride şöyle açıkladı: "Talara petrol tankeri, İran milletinin menfaatleri ve kaynaklarını koruma doğrultusunda Devrim Muhafızları deniz kuvvetlerinin savaşçıları tarafından alıkonuldu." Bu gelişme, dış basında bir haber bombasına dönüştü.

Her ne kadar 2019’dan 2022’ye uzanan yıllarda ve geçen yılın Mordad ayında Pearl G petrol tankerinin alıkonulması sürecinde benzer bir tablo ortaya çıkmış olsa da, bu olayın 12 Gün Savaşı'ndan sonra yaşanması ve aynı dönemde Ensarullah güçlerinin Kızıldeniz’de ve Babü’l Mendeb Boğazında yürüttüğü faaliyetlerle eşzamanlı biçimde gerçekleşmesi, daha önce dış politika araç kutusunda saklı duran askeri araçların ve jeopolitik kaldıraçların gri bölge kapsamında kullanılmak istendiğini gösteriyordu.

Başka bir ifadeyle, bu petrol tankerinin alıkonulması, İran’ın Basra Körfezi sahasında güç kullanabilme kapasitesinin altını çiziyordu ve bu kapasite, 12 Gün Savaşı sonrasında güvenliği sağlama ve caydırıcılığı yeniden tesis etme doğrultusunda İran’ın elindeki seçeneklerden ve kabiliyetlerden biri sayılıyordu. Bu seçenek aynı zamanda, Amerikan tarzı "güç yoluyla barış" fikrinin İran’a özgü bir uyarlaması niteliğindeydi.

Güç yoluyla barış

Yirminci yüzyılın ilk yarısında, ABD Başkanı Theodore Roosevelt, Japonya’daki "Savaş Partisi"nden tehlikeli haberler aldığında, Beyaz Renkli olarak anılan ve barışçıl bir misyonun sembolü olan on altı zırhlı gemiden oluşan bir filoyu dünyanın çevresinde devriye niteliğinde bir tatbikata gönderdi. Roosevelt, bu gücün Japonya’ya aynı zamanda askeri nitelikte, ancak saygı içeren bir mesaj taşımasını da hedefliyordu.

Roosevelt, oğluna yazdığı mektupta bu gösterinin amacını, Japonya’daki şiddet yanlısı grubu "güç yoluyla barış" fikrine dayalı biçimde uyarmak olarak tanımlamış ve şöyle demişti:

"Japonya ile savaşın çıkacağını sanmıyorum, fakat savaş ihtimalinin yeterince yüksek olduğuna inanıyorum; bu yüzden en akıllıca iş, bu filoyu inşa ederek ve Japonya’nın umutlarını boşa çıkararak bu savaşı önlemektir."

Her ne kadar bu politika yaklaşık bir asır önce ABD tarafından Japonya’ya karşı uygulanmış ve Trump da bu fikre dayalı gösterilere başvurmak istemiş olsa da, bugün bu yaklaşımı hayata geçiren ülke İran oldu ve Talara petrol tankerinin alıkonulmasıyla hem bölgesel hem uluslararası diğer aktörlere mesajlar gönderdi.

Kısasa kısas

12 Gün Savaşı'na ve sonrasındaki tehditlere, snapback mekanizmasının devreye girmesine ve ayrıca Siyonistlerin "zayıf İran" imajını güçlendirme çabalarına rağmen, İran’ın askeri kapasitesini yeniden inşa etmeye dönük adımları, bu ülkenin askeri gücü azami seviyeye çıkarma ve güç dengesi oluşturma yolunu seçtiğini gösteriyor.

Talara petrol tankerinin alıkonulması, İran’ın Amerika, İsrail ve Körfez ülkeleri de dahil diğer aktörlere, askeri gücünü kullanma iradesine sahip olduğunu açık biçimde göstermek istediğine işaret ediyor ve bu yolla caydırıcılığını yeniden tesis etmeyi amaçladığını ortaya koyuyor. Müzakere ya da uzlaşma yerine, diğer aktörlerin güç gösterilerine ve tehditlerine yine güçle karşılık veren bu yaklaşım, yüzyıllar önce Çinli stratejist Sun Tzu’nun söylediği şu sözün bir yansıması niteliğinde: "Dünya barış içindeyken, erdemli adam kılıcını belinde tutar."

Öte yandan bu gelişme, yeniden bir savaş çıkması halinde İran’ın artık yanıtını sadece işgal altındaki topraklarla ya da bölgedeki Amerikan üsleriyle sınırlı tutmayacağını, aksine gri bölgedeki aktörlük çerçevesinde, sonuçlarını ve bedellerini doğrudan üstlenmeden Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı sahasında da adımlar atabileceğini veya 12 Gün Savaşı sırasında kullanmadığı jeopolitik araçlarından yararlanabileceğini gösteriyor.

Bu seçeneğin bir yanı, Arap yöneticiler için güvenlik alanında dehşet verici sonuçlar doğuruyor; diğer yanı ise petrol fiyatlarını yükseltip Amerika ve Avrupa için enerji güvenliği alanında ciddi sonuçlar yaratıyor. Esasen İran, petrol tankerini hukuki gerekçelerle ama Amerikalıların gözlerinin önünde güç kullanarak alıkoymakla, bir asır önce Roosevelt’in dile getirdiği şu söze göre hareket etti: "Yumuşak konuşmak gerekir, fakat elde ağır bir gürz tutmak gerekir."

Teyakkuz sürüyor

Petrol tankerinin İran tarafından alıkonulması, yalnızca CENTCOM’un (ABD Merkez Komutanlığı) tepkisini çekmekle kalmadı; bu kurum İran’ın hamlesini yasa dışı olarak nitelendirdi ve başka medya kuruluşlarının da değerlendirmelerine yol açtı.

Newsweek bu konuda şöyle yazdı:

"Hürmüz Boğazı, küresel petrol taşımacılığı için hayati bir dar geçit ve dünya petrolünün yaklaşık beşte biri bu dar su yolundan geçiyor. Böyle olaylar, bölgedeki ticari deniz taşımacılığının güvenliğine dair kaygıları ve jeopolitik tansiyonun yükselebileceği ihtimalini artırıyor. Devlet aktörleri tarafından ticari gemilerin hedef alınarak alıkonulması, halihazırda Orta Doğu’daki petrol akışındaki aksamalara hassas olan piyasaları daha da istikrarsız hale getirebilir."

Amerikalı düşünce kuruluşu ISW (Institute for the Study of War) da şöyle yazdı:

"İran, 18 Ekim’de Yemen’in Aden yakınlarında meydana gelen ve nedeni belirsiz bir patlamanın ardından yangın çıkan LPG taşıyıcısı MV Falcon’a yönelik saldırıya muhtemel bir misilleme arayışında olabilir. United Against Nuclear Iran adlı kâr amacı gütmeyen kuruluşun aktardığına göre, Falcon İran petrolünü yasa dışı biçimde taşıyan İran’ın gölge filosunun parçasıydı."

Bu Amerikan düşünce kuruluşu ayrıca şöyle ifade etti:

"İran, bu adımlarla Hürmüz Boğazı’nı kapatmaya hazır olduğunu, Amerika’nın gelecekteki hamlelerine dair kaygılar karşısında önleyici bir tedbir olarak göstermek isteyebilir. İranlı yetkililer, uluslararası toplum İran’ın petrol ihracatını engellerse Hürmüz Boğazı’nı kapatacakları konusunda uyarıda bulundu. İran ayrıca bu adımlarla Azerbaycan ve Suudi Arabistan gibi ülkelere de gücünü göstermek isteyebilir. Bu iki ülke son dönemde İran’ın düşmanlarıyla işbirliğini artırmaya dönük adımlar attı. İsrail ve Azerbaycan, 2025 yılında ikili işbirliğini ve Azerbaycan’ın İbrahim Anlaşmaları’na katılımını değerlendirmek üzere birkaç toplantı düzenledi. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın da yakında gerçekleştireceği Washington ziyaretinde Amerika Birleşik Devletleri ile savunma anlaşmasını ele almak istediği söyleniyor. Bu anlaşma, Amerika ile Katar arasındaki ve Katar topraklarına yönelik her silahlı saldırının Amerika’ya yapılmış bir saldırı sayılmasını öngören son anlaşmaya benziyor. İran, bu adımlarla gelecekteki herhangi bir tehdide karşı Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’ndaki deniz trafiğini sekteye uğratma kabiliyetine sahip olduğunu göstermek isteyebilir."

Güvenliğin sağlanması yolu; caydırıcılığın yeniden tesisi

Bugünün kaotik dünyasında ve bölgesel düzensizlik ortamında güvenliği sağlama yolunun tek seçeneği, gücün artırılması ve caydırıcılığın yeniden tesisi. İran’ın 12 Gün Savaşı sonrasında benimsediği görev de bu ve bu doğrultuda önemli adımlar attı. Talara petrol tankerinin alıkonulması da bir diğer açıdan, tehdidin geçerliliğini sağlamlaştırmak için güç kullanma iradesini gösteriyor ve caydırıcılık anlayışının temeli niteliğinde.

Esasen, bölgesel düzenin geçiş dönemi sona ermediği için savaş ihtimali devam ediyor ancak petrol tankerinin alıkonulması gibi adımların daha çok diğer aktörlere mesaj niteliği taşıdığı ve gelecekte bir savaş çıkması halinde İran’ın yanıtını artık yalnızca İsrail’e yönelik operasyonlarla sınırlı tutmayacağı da ortaya çıktı. Başka bir ifadeyle, İran’ın güvenliğini ortadan kaldırma niyeti varsa, enerji güvenliği ve Hürmüz Boğazı’ndaki gemiler, Tel Aviv’in binaları ve Arap ülkeleri de güven içinde olmayacak.

Talara’nın Devrim Muhafızları deniz kuvvetleri tarafından alıkonulması, gerçekte İran’ın ulusal güvenliğine yönelik herhangi bir tehdide karşı bir uyarı niteliği taşıyor ve bu tür bir tehdidin Basra Körfezi dahil diğer bölgelere de savaş ateşini yayabileceğini gösteriyor. İran’a yönelik tehdit, İran’ın düşmanlarına yönelik tehdit anlamına gelmeli ve bu temelde, petrol tankerinin alıkonulması gibi, fiilen gri bölge içinde yer alan yani savaş ve barış arasındaki alanda bulunan ve savaşı doğrudan başlatmak anlamına gelmeyen fakat savaş hazırlığı mesajı olarak görülen adımlar, gerekli ve zorunlu sayılmalı.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel