İsrailli generalden 7 Ekim itirafı: 'Devlet ve ordu tamamen çöktü'

img
İsrailli generalden 7 Ekim itirafı: 'Devlet ve ordu tamamen çöktü' YDH

İsrailli General Nitzan Alon, Yedioth Ahronoth'a verdiği demeçte 7 Ekim sonrası yaşanan askeri ve siyasi çöküşü, dost ateşiyle ölen esirleri ve savaşın belirsiz hedeflerini anlattı.




YDH - İsrail’in önde gelen medya kuruluşlarından Yedioth Ahronoth gazetesi, 7 Ekim Aksa Tufanı operasyonunun ardından İsrail ordusunda esirler ve kayıplar dosyasını yöneten ve müzakere heyetinde yer alan General Nitzan Alon’un daha önce gün yüzüne çıkmamış tanıklıklarını yayımladı.

Savaşın başlangıcından bu yana yapılan "en tehlikeli itiraf" olarak nitelendirilen açıklamalar, İsrail’in askeri, istihbari ve siyasi kanadında yaşanan topyekûn çöküşü gözler önüne seriyor.

General Alon, 7 Ekim’de yaşananların İsrail’in kapasitesini tamamen aştığını ve sadece ordunun değil, tüm devlet yapısının hızla çökmesi karşısında derin bir şok yaşadığını itiraf etti.

İsrail, bu kaos ortamında nasıl yöneteceğini bilemediği büyük bir krizle, yani esirler sorunuyla karşı karşıya kaldı.

Sürece dair resmi anlatıyı yalanlayan Alon, o günlerde İsrail’in ne yaptığını bildiğini iddia eden herkesin "yalancı olduğunu ve gerçeği söylemediğini" belirtti.

Saldırıdan birkaç gün sonra esir dosyasıyla ilgilenmek üzere özel bir birim kurmakla görevlendirilen general, emrindeki yaklaşık 2 bin 500 asker ve istihbarat personeliyle çalışmalara başladı.

Yoğun geçen iki üç haftalık sürecin ardından birim, 251 yeni esir ve 4 eski esir olmak üzere toplam esir sayısını belirledi.

İsrail güvenlik mekanizması, sahadaki durumu netleştirmek amacıyla istihbarat yapısını iki ana kola ayırdı.

"Mavi Bölüm" olarak adlandırılan birim, İsrail içinden görüntü analizleri, sosyal medya taramaları ve kamera kayıtları yoluyla bilgi toplarken; "Kırmızı Bölüm" Gazze içindeki sızmaları yönetmekle görevlendirildi.

Bu operasyonel yapı içerisinde 8200 Birimi, Askeri İstihbarat Araştırma Birimi, sorgulama konusunda uzmanlaşmış 504 Birimi ve iç istihbarat teşkilatı Şin Bet unsurları yer aldı.

Fakat tüm bu çabalara rağmen oluşturulan istihbarat resmi eksik kaldı ve ciddi boşluklar barındırdı.

Alon, Hamas’ın son cenazeyi teslim etmekte gecikmesini, 7 Ekim sonrasında Gazze Şeridi’nde yaşanan kaos ortamı göz önüne alındığında "mantıklı ve nesnel" bir gerekçe olarak değerlendirdi.

Bölgedeki komuta kontrol zincirinin kopması, sahadaki takibi imkansız hale getirdi.

"Esirler ordunun açtığı ateşle öldü"

Generalin açıklamalarındaki en dikkat çekici detay, esirleri konusunun muharip birliklerin öncelik listesinin başında yer almadığına dair itirafı oldu.

Çatışma bölgelerine yaptığı ziyaretlerde ordunun önceliğinin görevleri tamamlamak ve kendi personellerinin hayatını korumak olduğunu gözlemleyen Alon, bu durumun trajedilere yol açtığını ve çok sayıda esirin ölmesiyle sonuçlandığını aktardı.

İsrail ordusu tarafından öldürülen ilk esirin Tamir Nimrodi olduğu bilgisi paylaşıldı. Nimrodi, tutulduğu evin hava saldırısıyla vurulması sonucu öldü; ordu yetkilileri o sırada binada esirlerin bulunduğundan habersizdi.

Hava bombardımanından üç hafta sonra başlayan kara harekâtı sırasında İsrail, esirlerin yerlerine dair kısmen daha net bilgilere sahipti.

Ancak birliklerin Cibaliya bölgesine girmesiyle birlikte, esirleri ellerinde tutan gruplar onları Şucaiye’ye nakletti. Bu hareketlilik, İsrail’in istihbarat takibini kaybetmesine neden oldu.

Yaşanan karmaşa güvenlik birimlerini yeni bir terminoloji kullanmaya itti; kayıp kişiler için "kuvvetle muhtemel ölü" (Most Probably Dead) ifadesi literatüre girdi.

Müzakere süreçlerine de değinen Alon, ilk esir takası anlaşmasında İsrail Savaş Kabinesi'nin belirleyici bir rol oynamadığını, üyelerin başka gündemlerle meşgul olduğunu belirtti.

Katar ve Mısır’ın yürüttüğü arabuluculuk faaliyetlerinin "hayati ve zorunlu" olduğunu vurgulayan Alon, bu ülkeler olmadan herhangi bir başarının imkansız olduğunu ifade etti.

Buna karşılık eski ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin arabuluculuk performansını eleştiren Alon, Washington’ın sadece Amerikan vatandaşlarının serbest bırakılmasına odaklandığını kaydetti.

Biden’ın Başbakan Benyamin Netanyahu’yu "kucaklama" politiyasının, İsrail Başbakanı’nın tavrını sertleştirmesine zemin hazırladığına ve arabulucuların sorumluluktan kaçmasına olanak tanıdığına dikkat çekildi.

İsrail içindeki protestoların hükümet üzerindeki etkisi ise sınırlı kaldı. Hükümetin, sokak hareketlerinin karar alma mekanizmalarına etkisini azaltacak adımlar atması, toplumsal baskıyı sonuçsuz bıraktı.

Alon, savaş boyunca yaşadığı en zor anların Şubat 2024’te Han Yunus’ta altı esirin öldürülmesi ve Ağustos ayında Refah’ta altı esirin bizzat İsrail ordusu tarafından öldürülmesi olduğunu dile getirdi.

"Gazze yok edilemedi"

Savaş sonrası Gazze’nin durumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunan Alon, bölgenin sahiplerinin topraklarından vazgeçmeyeceğini belirtti.

Beyt Lahiyalı bir vatandaşı, evinin artık Refah’ta olduğuna ikna etmenin imkansız olduğunu söyleyen general, yıkımın boyutuna rağmen Gazze’nin tamamen yok edilemediğini ve halkın topraklarına yabancılaşmasını sağlayacak bir formülün bulunmadığını vurguladı.

Yıkıntılar arasında büyüyen yüz binlerce çocuğun şiddetten uzak bir nesil olmayacağı uyarısında bulunan Alon, sonucun Siyonist rejimin iddia ettiğinin aksine "tamamen ters tepeceğini" ve daha güvenli bir ortamın oluşmayacağını dile getirdi.

Savaşın sonuçlarını ölçmek için en kritik kriterin Hamas’ın silahsızlandırılması olduğunu belirten Alon, sürecin sonunda ortaya çıkacak faturayı sorguladı.

Yüzlerce askerin ölümü, iç cephenin dağılması, ekonominin zarar görmesi, İsrail’in küresel itibarının zedelenmesi ve on binlerce Filistinlinin hayatını kaybetmesi karşılığında silahsızlanmanın sağlanıp sağlanamayacağı belirsizliğini koruyor.

Alon’a göre silahsızlanma hedefi gerçekleşmezse, bu durum savaşın hiçbir amaca ulaşmadığının "resmi ilanı" olacak ve benzer bir anlaşmaya çok daha erken bir aşamada varılabileceği gerçeğiyle yüzleşilecek.



Makaleler

Güncel