İran yeni bir siber savaş çağı başlattı

img
İran yeni bir siber savaş çağı başlattı YDH

''İran İslam Cumhuriyeti, resmi istihbarat yapısı içinde kurduğu “siber saldırı” grubu sayesinde, özellikle istihbarat teşkilatlarına ve binlerce İsrailli askeri personelin verilerine sızma ile altyapı sistemlerini bozma gibi eylemlerle “alternatif saldırı araçları”nın değerini artırdı.''




YDH- El-Meyadin'de Amerika ile İran arasında dijital ve siber alanda yaşanan yeni nesil çatışmaya odaklanan Muhammed el-Haza'i, İran’ın siber saldırılarının artık sadece teknik veya rastgele eylemler olmadığını; stratejik, kurumsal ve ulusal güvenliği tehdit eden kapsamlı bir savaş aracı haline geldiğini vurgulayarak ABD’nin İran’a karşı yeni politik ve medya stratejileri geliştirdiğini gözler önüne seriyor.

Geleneksel savaşın çekicinden dijital gölgelerin örsüne kadar uzanan Amerika-İran siber-askeri çatışması, Stuxnet’ten Şehit Şuştari’ye uzanan hacker merceğinden gün yüzüne çıkıyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, benzeri görülmemiş bir açıklamayla, İran Devrim Muhafızları’nın siber kolu Şehit Şuştari Grubu üyeleri Fateme Sedîgiyan Kaşi ile Muhammed Bâker Şirinkar'ın kimliklerinin belirlenmesine veya yerlerinin tespit edilmesine yol açacak bilgiler için 10 milyon dolarlık ödül sundu.

Bu durum, Tahran ile yaşanan çatışmanın artık sadece geleneksel savaş sahaları veya yaptırım turlarıyla sınırlı kalmadığını; özellikle enerji sistemleri, iletişim, finans, ulaşım ve medya gibi hayati altyapıların görünmez ama etkili bir savaşın potansiyel hedeflerine dönüştüğünü gösteren Amerikan farkındalığının arttığını ortaya koyuyor.

ABD, İranlı hackerların, himayesinde bulunan İsrail’in altyapısına da zarar verebilecek siber saldırılar düzenleyebileceğini iddia ediyor.

Bu kritik noktadan hareketle, olayın önemini son on yıllardaki savaşın evrimi, teknolojinin çatışma kavramını nasıl köklü biçimde değiştirdiği ve İran’ın sert savaştan yumuşak savaşa, ardından gelişmiş dijital ve siber savaşa geçerek çatışma kurallarını nasıl yeniden çizdiği bağlamında değerlendirmek gerekiyor.

Savaşın teknolojik tarihine bakıldığında, bu dönüşümün yaklaşık 15 yıl önce İran’daki nükleer tesisleri hedef alan ve Stuxnet isimli bilgisayar virüsüyle yürütülen gizli “Olimpiyatlar Operasyonu” ile başladığı görülüyor. Bu hamle, dijital savaşta önemli bir sıçrama niteliği taşıyordu; ancak doğrudan İran tarafından değil, yabancı unsurlarca gerçekleştirilmişti.

Bu saldırının ardından İran İslam Cumhuriyeti, “Şehid Şuştari” adı altında resmi istihbarat yapısı içerisinde özel bir siber saldırı birimi kurdu.

Bu grup kesinlikle amatör bir hacker topluluğu değil, Devrim Muhafızları’na bağlı resmi, kurumsal kaynaklarla desteklenen, korunan ve hükümet rehberliği alan bir birim olarak öne çıktı. Siber saldırıları rastgele teknik ihlallerden çıkarıp, siyasi ve güvenlik boyutları bulunan stratejik savaş araçlarına, özellikle hayati altyapı ve hükümet ile ekonomik ağları hedef alan güçlü bir enstrümana dönüştürdü.

Bu yapı, düşman ülkelerin istihbarat ve güvenlik sistemlerine nüfuz etme kabiliyetini ortaya koyuyor. Yakın zamanda İran’ın, binlerce İsrailli’nin verilerini açığa çıkaran bir siber saldırı düzenlediğine dair yayımlanan rapor da bunu doğruluyor. Rapor, söz konusu saldırının ardından aynı hassas kişilere yönelik tasarlanmış, son derece hedeflenmiş mesajların gönderildiğini ortaya koydu. Bu durum, İran’ın altyapıyla sınırlı kalmayıp istihbarat teşkilatlarına ve hassas verilere sızdığı; Stuxnet dönemine kıyasla adaptasyon ve gelişim hızını ciddi biçimde artırdığını gösteriyor.

Rapor ayrıca, Aksa Tufanı Operasyonu'ndan sonra İsrail’in Gazze ve İran’a yönelik saldırıları sırasında sadece 12 gün içinde gerçekleşen siber eylemlerin, İran’ın siber yeteneklerinde niteliksel bir sıçramayı temsil ettiğini net biçimde ortaya koyuyor.

Ancak akla takılan soru şu: Bu ödül duyurusu neden böylesine hassas bir dönemde yapıldı? Bunun siyasi ve medya açısından yaratacağı etkiler ne olacak?

Bu ödül, İran’ın siber saldırılarının sadece “teknik çekişmeler” ya da “rastgele siber saldırılar” olmadığını; kritik altyapı ve ulusal güvenlik açısından çok daha ciddi ve tehlikeli bir tehdit olarak kabul edildiğini gösteriyor.

Fateme Sedîgiyan Kaşi ile Muhammed Bâker Şirinkar gibi kişilerin ön plana çıkarılması ve “düşman” olarak tanımlanması, konunun istihbarat ve güvenlikle sınırlı teknik bir mesele olmaktan çıkarak, daha fazla tehdit, yaptırım ve belki de Tahran’a karşı siber ya da askeri müdahaleyi haklı kılacak siyasi amaçlara hizmet eden bir “kamuoyu meselesi” ve medya propagandasına dönüştüğünü ortaya koyuyor.

Aynı zamanda bu dosya, ister Amerika içinde ister Washington’ın müttefikleri arasında, özellikle Trump döneminde rüşvet ve yatırımlar karşılığında bölgedeki tutumunu beğenmeyen Netanyahu liderliğindeki İsrail üzerindeki siyasi baskı bağlamında da değerlendirilebilir.

Amerikan açıklamasının özü, Arap devletleri ve hükümetlerine, özellikle güç dengelerinin önemli ölçüde değiştiği bir ortamda, akıllı savaşların geleceği kavramını ve dış politika önceliklerinin yeniden düzenlenmesini zorunlu kıldığını gösteriyor.

Artık çatışma, ne kadar etkili olursa olsun bir demir kiriş, B2 bombardıman uçağı, savaş gemisi, balistik füze ya da nükleer bomba ile sınırlı kalmıyor; bunun yerine veri, algoritmalar, yazılımlar ve paylaşılan istihbaratın ön planda olduğu bir alana kayıyor. Zafer veya yıkımın “anahtarları” artık mühendislerin ve bilgisayar korsanlarının elinde bulunuyor.

İran İslam Cumhuriyeti, resmi istihbarat yapısı içinde kurduğu “siber saldırı” grubu sayesinde, özellikle istihbarat teşkilatlarına ve binlerce İsrailli askeri personelin verilerine sızma ile altyapı sistemlerini bozma gibi eylemlerle “alternatif saldırı araçları”nın değerini artırdı.

Tüm bunlar, gücün yeniden tanımlandığı bir çağda, geleneksel saldırıya eşdeğer kabul ediliyor.

Artık güç sadece yok etme kapasitesiyle değil, sızma, nüfuz etme, veri toplama, dijital ve akıllı casus çiftlikleri kurma, bilgiyi kontrol etme ve kendi anlatılarını oluşturma yetisiyle ölçülüyor.

Bu da savaşın sınırlarını tamamen değiştiriyor: çok boyutlu hibrit bir savaş anlayışı—hava, kara, deniz, istihbarat, siber ve dijital-akıllı tehditlerin çatıştığı yeni bir dönemin başlangıcıdır.

Çeviri: YDH