"Kısa vadede en muhtemel görünen yol, krizin ne tam bir tırmanışa ne de gerçek bir yumuşamaya sahne olduğu orta yolun korunmasıdır."
YDH - İran, ABD ve İsrail saldırılarında hasar gören nükleer tesislerine Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı müfettişlerinin erişimini "savaş koşulları" ve güvenlik gerekçeleriyle reddederken, Ajans mevcut anlaşmalar uyarınca denetim ısrarını sürdürüyor. Tahran , hasar verilerini paylaşmanın düşmana yarayacağını savunarak sınırlı işbirliği önerilerinde bulunsa da taraflar arasındaki güven tarihi dip seviyeye inmiş durumda. El-Ahbar yazarı Muhammed Havacui'nin değerlendirmesine göre tesislerin ağır hasar aldığı ancak nükleer teknolojinin korunduğu belirtilen süreçte, 2026 başı için diplomatik tırmanış, sınırlı uzlaşı veya İran'ın zaman kazanarak tesislerini onarmasını sağlayacak "stratejik belirsizlik" olmak üzere üç ana senaryo öne çıkıyor.
İran ile Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı arasındaki ilişkiler, son yirmi yılın en karmaşık ve hassas dönemini yaşıyor.
Ajans, İran İslam Cumhuriyeti'nin, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması ve Güvenlik Denetimi Anlaşmaları uyarınca, geçtiğimiz haziran ayındaki savaşta ABD ve İsrail tarafından hedef alınan tesislerine müfettişlerin erişimine izin vermekle yükümlü olduğu konusunda ısrar ediyor.
Buna karşılık İran, söz konusu yükümlülüklerin "savaş dışı koşullar" için geçerli olduğunu savunuyor ve mevcut durumda nükleer tesislerine ve malzemelerine erişim izni vermenin "çıkarına olmadığını" düşünüyor.
Ajans Başkanı Rafael Grossi, evvelsi gün Rus haber ajansı RIA Novosti'ye verdiği röportajda, "Ajans müfettişleri İran'a döndü ancak kritik tesislere (Natanz, Fordo ve İsfahan) erişim sağlayamadılar" dedi.
Grossi ayrıca, "Eğer İran sahaların güvenli olmadığını iddia ediyorsa, tam da bu nedenle doğrulama imkânı sağlamalıdır" diye ekledi.
Hem Amerikan hem de İran makamlarının, hedef alınan sahaların saldırılar sonucu "ciddi şekilde hasar gördüğünü" açıkladığı biliniyor.
Buna karşılık İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü Behruz Kemalvendi, Grossi'nin açıklamalarını değerlendirerek, "Güvenlik açısından, elimizdeki nükleer madde miktarını veya sahaların gördüğü hasarın boyutunu düşmana vermemiz şu an için lehimize değil" dedi.
Kemalvendi, Ajansın "savaş dışı koşullar için düzenlendiğini" belirttiği Güvenlik Denetimi Anlaşmalarının tam olarak uygulanmasında ısrar etmesini ve "mevcut durumda sahalara erişim ile rapor talep etmesini" mantıksız buldu. Sözcü ayrıca, Tahran ile Ajans arasında işbirliğini yeniden başlatmak amacıyla imzalanan "Kahire Anlaşması"nın artık hükmünü yitirdiğine işaret etti.
Ülkesinin "iyi niyetle" çalışma koşullarını sağlamaya çalıştığını ancak "bu tutumun istismar edildiğini" belirtti.
Ajansın taleplerinin şu anda İran Meclisi tarafından kabul edilen yasa ve Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi kararları temelinde incelendiğine dikkat çeken Kemalvendi, iş birliğinin sürdürülmesinin "daha fazla istişareye bağlı olduğunu" ifade etti ve teftiş izninin Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyinin görüşüne tabi olduğunu vurguladı.
Kemalvendi, Ajans tarafından kabul edilmesi pek muhtemel görünmeyen bir "çözüm" çerçevesinde şu öneride bulundu:
"Tedbirler alalım, malzemelerle ilgili kararın verilip verilemeyeceğine bakalım ve müfettişler ilgili sahalara girmeden durumu Ajansa bildirelim."
Kemalvendi'nin açıklamaları, Tahran ile Uluslararası Ajans arasındaki güvenin tarihin en düşük seviyelerine gerilediği bir ortamda, "bilgi koruma"nın Güvenlik Denetimi Anlaşmalarına kıyasla öncelik taşıdığını gösteriyor.
Batılı ülkelerce hazırlanan ve Ajansın son toplantısında kabul edilen kararda, İran'dan bombalanan nükleer tesislere müfettişlerin derhal erişimine izin vermesi ve zenginleştirilmiş uranyum stokları hakkında gerekli izahatı yapması talep edildi.
Tahminlere göre İran, yüzde 60 oranında zenginleştirilmiş 400 kilogramdan fazla uranyuma sahip; bu miktar, yüzde 90 oranında zenginleştirilmesi halinde yaklaşık 10 nükleer bomba üretmeye yetiyor.
Bu bağlamda, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi dün yaptığı açıklamada, ülkesindeki tesislerin ağır hasar gördüğünü doğrularken, aynı zamanda "İran nükleer teknolojisinin hâlâ ayakta ve mevcut olduğunu" belirtti.
Arakçi, basın mensuplarına verdiği demeçte, İran'ın nükleer programını müzakere etmek üzere geçtiğimiz aylarda ABD Temsilcisi Steve Witkoff ile doğrudan temas halinde olduğunu söyledi.
Ülkesinin müzakereler yoluyla adil ve dengeli bir anlaşmaya varmaya hazır olduğunu yineleyen Bakan, her türlü dış dayatmayı reddettiklerini ifade etti.
Arakçi, İran'ın olası yeni bir ABD saldırısına karşı tam hazırlıklı olduğunu vurgularken, "sonsuza dek barışçıl kalacak" nükleer programı hakkında tam güvence vermeye hazır olduklarını da tekrarladı.
"Yapıcı fikirler ve çözümler sunuldu ancak bunlar mükerrer retle karşılandı; bu da bizi karşı tarafın adil bir anlaşmaya varmaya istekli olmadığı kanaatine itti" diyen Arakçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"İran'ın zenginleştirme dahil olmak üzere nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla kullanma konusundaki meşru hakkına dair azmi ve iradesi sürmektedir. Tahran bu hakkı kullanmaya kararlıdır ve bu teknolojiyi bizzat kendisi geliştirmiştir."
Yukarıda belirtilenler ışığında ve İran ile Ajans arasındaki katı tutumlar göz önüne alındığında, 2026 yılının ilk ayları için üç muhtemel senaryo öne sürülebilir:
1- Tırmanış Senaryosu: İran'ın hasar gören nükleer sahalara Ajans müfettişlerinin erişimi konusundaki iş birliği eksikliğinin sürmesi, diplomatik çatışmayı tırmandırır. Bu arka planda Ajans, Yönetim Kuruluna sunacağı bir sonraki raporda, denetim boşluğu ve bilgi akışının kesilmesi nedeniyle İran nükleer programının tamamen barışçıl niteliğini doğrulayamadığını ilan eder. Böyle bir rapor, sert bir karar tasarısının çıkarılmasına ve İran dosyasının Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine geri gönderilmesine zemin hazırlayabilir. Buna karşılık İran, Ajans ile iş birliği seviyesini düşürebilir veya baskı aracı olarak Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması'ndan çekilme tehdidinde bulunabilir.
2- Sınırlı Uzlaşı Senaryosu: Taraflar; Rusya, Çin veya bazı bölge ülkeleri gibi üçüncü bir tarafın arabuluculuğunda, geçici bir asgari anlaşmaya varır. Bu anlaşma, İran'ın güvenlik endişelerini tamamen göz ardı etmez ancak kontrollü erişime izin verir. Bu erişim, İranlı uzmanlar tarafından ve Ajansın dolaylı gözetimi altında çevresel numuneler alınması veya Ajansın izleme ekipmanlarından sınırlı veri paylaşımıyla yararlanılması yoluyla sağlanır. Böyle bir mekanizmanın temel hedefi, Güvenlik Denetimi Anlaşmaları sisteminin tamamen çökmesini önlemek ve İran'ı hasarın boyutu veya ana sahaların gerçek durumu hakkındaki hassas bilgileri yabancı müfettişlerin tasarrufuna sunmak zorunda bırakmadan, karşılıklı güveni asgari düzeyde korumaktır.
3- Stratejik Belirsizlik Senaryosu: Kısa vadede en muhtemel görünen yol, krizin ne tam bir tırmanışa ne de gerçek bir yumuşamaya sahne olduğu orta yolun korunmasıdır. Bu senaryo uyarınca İran, iletişim kanalını açık tutmak adına sınırlı bazı teknik iş birliklerini sürdürürken, ana ve hasarlı sahalara erişim yolunu kapalı tutmaya devam eder. Bu durum, "zaman kazanarak krizi yönetmek" anlamına gelir; böylece Tahran, bölgesel ve uluslararası düzeydeki siyasi ve diplomatik gelişmeleri izlemenin yanı sıra tesislerini yeniden inşa etme ve onarma imkânı bulur. Buna karşılık Uluslararası Ajans, bu stratejiden duyduğu rahatsızlığa rağmen işleri tam bir kopma noktasına sürüklemekten kaçınır.
Çeviri: YDH