• 01/01/70 - 02:00
  • Yazar: Admin
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH-Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesi yazarlarından Ali Şehab, Hizbullah’ın 2006 yılında İsrail ordusuna karşı kazandığı zaferinin ikinci yıldönümü münasebetiyle kaleme aldığı yazısında kara muharebeleri sırasında tarafların durumunu analiz ediyor.




    YDH-Lübnan’da yayımlanan el-Ahbar gazetesi yazarlarından Ali Şehab, Hizbullah’ın 2006 yılında İsrail ordusuna karşı kazandığı zaferinin ikinci yıldönümü münasebetiyle kaleme aldığı yazısında kara muharebeleri sırasında tarafların durumunu analiz ediyor.   

     

    Amerikan askeri kara operasyonunu anlatıyor: Burada cehennem azabı çekiyoruz.

     

    Amerikan ordusu, 2006 Temmuz Savaşı’nı yakından izledi. İsrail o zamanlar harbin önemi hakkında tartışmalar yaptı; fakat Amerika’nın Kansas eyaletinde bulunan Leavenworth üssündeki Amerikan askeri araştırmalar merkezinde yapılan kara operasyonu hakkında  “hazırlıksız yakalandık” başlığı ile yayınlanan makaleden öteye tartışmaya değer bir şey bulamadı.

     

    Savaşla ilgili görüşleri doğrultusunda İsrail ordusu komutanlarından Tuğgeneral Dan Halutz Temmuz Harbi sırasında kara operasyonuna sıcak bakmıyordu; fakat daha sonra İsrail ordusu komutanlarının kara operasyonu yönünde ısrar etmesi üzerine Dan Halutz ve generalleri kara operasyonu üzerinde ittifak ettiler.

     

    Bu kara operasyonunun amacı Hizbullah'ı ortadan kaldırmak ya da füzelerini yok etmek değildi. Bu operasyonun amacı İsrail kamuoyunu zafere ikna etmek ve İsrail askerlerini yenilgi fikrinden uzak tutmaktı; fakat sonradan bu girişimin anlamsız olduğu anlaşıldı. Çünkü hava operasyonu ile Hizbullah'ın füzeleri yok edilemediği gibi kara operasyonu da işe yaramamıştı.

     

    İsrailli üst düzey bir yetkili “Bu operasyonun hiçbir faydası olmadı” dedi.

     

    18 Temmuz'da İsrail'in Marun er-Ras yakınlarından ilk kapsamlı kara operasyonu başladı. Bu operasyona İsrail ordusunun en seçkin birlikleri katılmıştı bu birliklerden biri “Maglan” birliği idi. Bu birlik İsrail özel birlikleri arasında en uyumlu birlikti ve bu birlik Hizbullah ile savaşmanın ne kadar zor olduğunu ve neye benzediğini gördü.

     

    İkinci günün sabahında birlikler kuşatılmıştı. Kuzey Birlikleri Komutanı “Udi Adam” İsrail'in en seçkin birliğinin tuzağa düşürüldüğüne inanamamıştı.

     

    General Halutz “Maglan birlikleri ne yapıyor?” sorusunu sorunca, Udi Adam, “daha fazla birlik göndermeniz gerekiyor” demeden önce “Kuşatıldılar” cevabını verdi.

     

    Hizbullah savaşçıları Marun er-Ras yakınlarında hendeklerden ve çukurlardan çıkarak şiddetli bir şekilde savaşıyorlardı. Harbin gittikçe şiddetlenmesi üzerine İsrailliler takviye kuvvet istemek zorunda kaldılar. Bunun üzerine süratle tanklar eşliğinde üç tugay, Golani Tugayı’na bağlı “Egoz” birlikleri, istihkâm taburu ve paraşütçüler tugayı bölgeye kaydırıldı.

     

    19 Temmuz’da karargâhta saklanan “Egoz” birliklerine Hizbullah tarafından zırhlı birlikleri için hazırlanmış bombaların atılması sonucu, bu birliklerden beş asker öldü. Aynı zamanda Sagar tarzı füzelerin isabet ettiği tanklar zarar gördü ve birçok asker yaralandı.

     

    Bir İsrail askeri “Hizbullah bizim tahmin ettiğimiz gibi savaşmadı” diyor.

     

    Hizbullah'ın taktikleri İsrail ordusunda kargaşaya neden oldu

    Savaşın ilk anlarından itibaren gelen raporlar İsrail ordusundaki subayların telaşı nedeniyle birçok kişinin yaralandığını bildiriyordu. Aynı şekilde gelen raporlardan anlaşıldığı üzere İsrail ordusunun yönetim kadrosunda yetersizlik vardı ve yeteneksizlik vardı. İsraillilerin Filistinlilerle yıllarca savaşmasına rağmen gerekli yeterliliği kazanamadığı görülüyordu.

     

    Hizbullah'ın Marun er-Ras'taki sağlamlığı ve hava operasyonun etkisiz olması nedeniyle Halutz ve Olmert yardımcı birlikler hazırlanmasına karar verdi. 21 Temmuzda aceleyle yardımcı birlikler hazırlanmıştı; fakat bu süreçte lojistik destek yardımı eksikliği yaşanmıştı.

     

    Herkesin zannettiğinin aksine bu destek kuvvetleri kara operasyonunu yürüten düzenli birlikleri desteklemek için gemlememişlerdi. Haltuz aynı niyete sahipti hala. Haltuz'un kafasında Hizbullah'ı Litani Nehri’nin gerisine itmek gibi bir niyet yoktu ve kara operasyonunu yöneten komutanlar telaş içinde soruyorlardı bu savaşın amacı ne?

     

    Yardımcı kuvvetlerin çağırıldığı gün İsrail Amerika'dan gönderilen savaş levazımatı araçlarından füze isteğinde bulunmak zorunda kalmıştı. İsrail on gün boyunca füze stoklarından en büyüklerini kullandı. Bununla birlikte bu durum Hizbullah askerinin mantığını ve savaş kabiliyetini etkilemedi.

     

    28 Temmuz tarihinde Mossad'dan gazetelere Hizbullah'ın askeri kuvvetinde gözlemlenen hiçbir eksilmenin olmadığı ve bu oluşumun aylarca sürecek uzun savaşlara girebilecek kuvvette olduğu yönünde haberler sızdırıyordu.

     

    Haltuz ise bu savaşta hem hava operasyonun başarısızlığı hem de İsrail kamuoyunda zafer algısının oluşması hedefinin gerçekleşmemesi nedeniyle başarısız olmuştu.

     

    Bu arada 24 Temmuz'da Golani birlikleri ve yedinci zırhlı tugayı Bint Cubeyl'de konuşlanmaya başlamışlardı. 25 Temmuz'da 35. Paraşütçü tugayı bölgenin kuzey batısına doğru ilerlemeye ve mevzilenmeye başladı.

     

    Aynı gün 91. Birliklerin komutanı General Gal Hirsch, birliklerinin Bint Cubeyl'i ele geçirdiğini bildirdi; fakat bu haber doğru değildi.

     

    Hizbullah'ın attığı füzelerle İsrail birliklerini sıkıştırması üzerine Halutz birliklerine bölgeye saldırı emeri verdi.

     

    Halutz, Seyyid Hasan Nasrallah'ın 2000 yılında meşhur konuşmasını yaptığı bölgeye saldırarak Hizbullah'a psikolojik baskı yapma niyetindeydi.

     

    Fakat Bint Cubeyl muhaberesi İsrail kamuoyunda İsrail ordusunun çarpıklığı yönündeki şüphenin sonu olmuş ve kamuoyu bu çarpıklığa artık ikna olmuştu.

     

    Halutz, Bint Cubeyl muharebesi için tek bir tugaya emir verdi.

     

    28 Temmuz'da Yoğun topçu ateşinden sonra Golani Tugayı’ndan 51. Tabur doğudan bölgeye doğru harekete geçti. Hizbullah bölgeye daha fazla savaşçı birlik sürdü. Bu sefer Hizbullah İsrail'in stratejisini doğru okumuştu ve bu son doğru okuması da olmayacaktı.

     

    O günün saat beş bucuk civarlarında İsrail taburlarından birinci ve üçüncü gurup Hizbullah'ın silah deposu olarak belirlenen yere doğru harekete geçti. Daha sonra bu operasyonda bulunan bir İsrail askeri patlayan bombaları ve durumu anlatırken “sanki cehennemdi” diyecekti. Sonuç olarak üçüncü guruptan 30 yaralı -ki bu gurubun üçte birine tekabül ediyordu- vardı. Yaralıların arasında Tabur komutanının vekili Ravi Klayin de vardı. Birinci guruptan ise beş tane yaralı vardı.

     

    Hizbullah'ın yoğun ateşi nedeniyle iki İsrail birliği savunmada kaldı. Olayı canlı olarak yaşayan askerlerden bir o sırada tabur komuta merkezindeki telaşı anlatırken; komuta merkezinde üst rütbeli subaylar ellerinde haritalar ve aletlerle yaralıları bölgeden kurtarmanın yolları arıyor, bir o tarafa bir bu tarafa koşturuyorlardı.

     

    Komutan Gal Hirsch, General Halutz'a çok sert çarpışmalar nedeniyle bölgeden yaralı askerleri almak için helikopter indirmenin mümkün olmadığını haber verdi. Harbin son gününe kadar İsrail ordusu Bint Cubeyl'in güvenliğini sağlayamadı.

     

    Fakat Halutz harp esnasında temmuz sonuna kadar görüşünü tahakkuk ettirebileceği kanısındaydı. General Haltuz gir ve çekil taktiğinin uygulanması gerektiği kanısındaydı; fakat genelkurmaydaki generaller heyeti bu taktiğin doğruluğu konusunda şüphe ediyorlardı. Hatta Tuğamiral Ido Nehushtan (Şimdiki Hava Kuvvetleri Komutanı) Haltuz'a kara operasyonu olmadan “Katyuşa” füzelerinin yok edilemeyeceğini söylemişti. Nehushtan ayrıca, “bunu hükümete haber vermeliyiz eğer bunu kabul etmezlerse harbi durdurmak gerekir” dedi.

     

    Ağustosa girildiğinde İsrail askerleri Güney Lübnan'da küçük operasyonlar yapıyorlardı. Aynı gün istihkâm birlikleri ve zırhlı birlikler Meys el-Cebel, Muheybib ve Belide'de mevzilendiklerini bildirdiler. Aynı şekilde Tayyibe, Adise, Rabbe Telasin ve Bint Cubeyl'deki askerlerini takviye etti.

     

    Bu harpte yaşananları çok uluslu güçlerin eski yetkilisi Timur Göksel “İsrail 1982 savaşında Beyrut'a kadar girmişti; fakat şimdi birkaç kilometre bile ilerleyemedi” şeklinde özetliyor.

     

    Yedek Kuvvetler

    Büyük İsrail ordusu sınıra yardım birlikleri çağırmak zorunda kalmıştı. Çok güvenilir bir kaynağın bildirdiğine göre; “Hizbullah'ın sahadaki komutanları İsrail ordusunun en seçkin tugaylarının bile teçhizat acısından çok zayıf olduklarını biliyorlardı. Ve yedek kuvvetlerin durumu onlardan daha kötüydü ve bu nedenle İsrailli komutanlar onları cepheye sürüp sürmemekte tereddüt ediyorlardı.”

     

    Yedek kuvvetlerden zırhlı birliklerindeki bir asker yabancı bir gazeteciye şunları söyledi; “Ben geçtiğimiz altı sene boyunca sadece bir hafta talim yaptım bu nedenle şimdi gerçek savaşçılar karşısında yani Hizbullah savaşçıları karşısında hazırlıksızız.”

     

    Paraşütçü Tugayında 30 kişilik guruplardan birinde zırhlılara karşı kullanılan “Lav” roketlerinden sadece iki adet bulunuyordu. Ve yardım kuvvetlerin çoğu çelik yelek yokluğundan, tıbbi malzeme ve gece görüş dürbünü eksiliği ve cephane yetersizliğinden şikâyet ediyordu. İsrail'in en seçkin tugaylarından biri olan Alexandroni, su ve gıda eksikliğinden işlerini yapamayacak derecede halsiz düştüklerinden şikâyet ediyordu.

     

    Buna ek olarak yardım kuvvetlerinde talim eksikliği en çok şikâyet edilen konulardandı. Mesela zırhlı Tugayı Komutanı General Erez Zuckerman, bütün mesleki tecrübesini denizde elde etmiş bir komutandı ve hiçbir zaman zırhlı araç kullanımı konusunda eğitim almamıştı ama komutan Eyal Eisenberg onu taktik ve stratejik eksikliğinden dolayı şiddetle eleştiriyordu.

     

    Sonuç olarak harbin başlamasından üç hafta sonra kara birlikleri dört mil bile ilerleyememişlerdi. Sınır bölgesi, Marun er-Ras ve Bint Cubeyl bölgesi de emniyette değildi.

     

    Bununla birlikle Hizbullah'ın Litani Nehri’nin güneyindeki savaşçılarının sayısının toplamı ancak üç bin kadardı; ama Hizbullah savaş sonuna kadar yardımcı birliklerini çağırma ihtiyacı hissetmedi.

     

    2006 Ağustosu’nun sekizine gelindiğinde 61 İsrail askeri ölmüştü ve İsrail 450 Hizbullah savaşçısının öldüğünü ilan etmişti ki bu rakam doğru değildi. Çünkü Hizbullah’ın tüm savaş süresince toplam 184 kadar askeri ölmüştü.

     

    11 Ağustos'ta BM en kısa sürede ateşkes sağlanması amacıyla 1701 sayılı kararı çıkardı. Savaş sona yaklaştıkça giderek garipleşmeye başladı. Savaşını sonuna doğru yaklaşıldığında savunma bakanı Amir Peretz'e birliklerin Litani Nehri’nin kuzeyine doğru ilerlemesi emrini verdi. O sırada bu stratejinin ne olduğu pek anlaşılamadı; fakat kesin olan bu saldırının Hizbullah'ı yok etmek amacı taşımadığıdır. Muhtemelen savaş hala Haltuz'un kafasındaki stratejiye göre devam etmekteydi.

     

    2006 Ağustos’unun 11. günü birlikler, General Eyal Eisenberg komutasında içeri doğru ilerlemeye başladı. Birlikler Debel ve Kana bölgelerine doğru hızlı bir şekilde ilerliyorlardı. Bölgede Eisenberg'in emri üzerine en az 50 paraşütçü asker öldü. Karşıdan zırhlılara karşı kullanılan iki tane roket atılmıştı. Bu saldırının sonucunda 9 İsrail askeri ölmüş ve 30 asker yaralanmıştı.

     

    Ateşkes kararı uygulamaya konulduğunda, General Gal Hirsch'in tugayı Bint Cubeyl'den hareketle sahil yolundan hareket etmeye başladı. Bu arada Hizbullah savaşçıları hala mevzilerini muhafaza ediyorlardı. Bu hareket savaş boyunca Bint Cubeyl ve Marun er-Ras'da görülen kargaşanın bir görüntüsü olarak ortaya çıkmıştı.

     

    Bu bağlamda İsrail hükümetinin raporu açıkça ortaya koydu ki; İsrail ordusu tugaylarının idaresinde müthiş bir yetersizlik söz konusuydu. Tugay komutanları merkez karargâhtan gelen emirleri anlamakta başarısızdı ve birlikleri ile bir araya gelmiyorlardı. Ve rapor ordunun talim eksikliğinin birçok yönden büyük zarar verdiğini bildirdi.

     

    Güvenilir bir İsrail kaynağının bildirdiğine göre İsrail'in 11 komutanından ancak bir tanesi sınırı geçmede başarılı olmuştu.

     

    1.Herkesin zannettiğinin aksine, çağrılan yardım birlikleri Güney Lübnan'da kara operasyonu yapan nizami birlikleri desteklemek için çağrılmamışlardı.

     

    2.1982 savaşında İsrail ordusu Beyrut'a kadar girmişti; fakat bu savaşta birkaç kilometreden fazla ilerleyemedi.

     

    Ayta; Kara operasyonunda tereddüt edilmesinin sırrı

    Hizbullah'ın esir alma operasyonu 12 Temmuz 2006'da Ayta’ş- Şaab'da gerçekleşti. Operasyon başladığında İsrail istihbaratı sayıları 200 geçmeyen savaşçılardan oluşan 30 kadar gurubun bölgede olduğunu örgendi. Bu gurupların zırhlı birliklere karşı füzelerinin, RPG roketlerinin olduğunu, içlerinde gözcü birliklerinin ve zırhlı birliklere karşı füzeler konusunda uzman 25 kişinin bulunduğunu örgendi.

     

    İlk 96 saat boyunca İsrail birlikleri bölgedeki çeşitli yolları ve hedefleri vurdu. Hava saldırısı ve topçu atışları temmuz ayı boyunca sürdü. 1 Ağustos 2006 sabahı hava kuvvetlerine bağlı 101. Tugay’dan 2 asker ve bir subay öldü ve 25 asker zırhlı birliklere karşı kullanılan füzelerden ağır şekilde yaralandı.

     

    13 Ağustos'ta Ayta’ş-Şaab bölgesini hedef alan zırhlı birliklerine karşı roketler ile düzenlenen saldırıda 4 İsrail askeri öldü ve 14 İsrail askeri yaralandı. Bu arada Ebu Tuveyl tepesinde bir albay da öldü. Amerikan hava kuvvetleri akademisinin araştırmasına göre Ayta muharebesi İsrail'in kara operasyonun yapılması konusunda tereddütlü tutumunu etkileyen en önemli olaydır.

     

    Çeviren: Emrah Kekilli