YDH- Şarku’l Evsat gazetesi yazarı Bilal el-Hasan, aşağıdaki yazısında Filistin yönetimindeki bölünmüşlük durumunu ve kazandığı tehlikeli boyutları değerlendiriyor.
YDH- Şarku’l Evsat gazetesi yazarı Bilal el-Hasan, aşağıdaki yazısında Filistin yönetimindeki bölünmüşlük durumunu ve kazandığı tehlikeli boyutları değerlendiriyor.
Filistin'deki durum tehlike işaretleri vermeye başladı. İhtilaflar gittikçe büyümeye başladı. Filistin'deki bu ihtilaflar iki farklı siyasi görüşe mensup guruplar arasında değil. Ya da Hamas ve El Fetih arasında değil.
Bu sefer aynı kurum içerisinde aynı siyasi çizgiye mensup insanlar arasında baş gösterdi. Öyle ki ihtilaflar ilk defa Filistin yönetimi taraftarlarının açıktan Filistin yönetimini eleştirmesine olanak verecek bir hal aldı. Bu ihtilaflar temel olarak siyasi hedefler, FKÖ'nün yönetilme şekli ve ulusal diyalog ve şartları üzerinde yoğunlaşmakta.
İhtilaflar siyasi başarısızlıktan, İsrail ile görüşmelerin başarısızlığından, Filistinlilerin üzerinde ittifak ettiği mültecilerin geri dönmesi ve vatan edinmenin reddi gibi meselelerden vazgeçilmeye doğru gidilmesi üzerindeki tartışmalardan kaynaklanıyor.
Bunlar üzerindeki tartışmalar aynı oluşum içerisinde ihtilaf çıkmasına neden oluyor. İşte bunun içi Filistin'deki durum tehlike işaretleri veriyor diyoruz. Şimdi burada bu ihtilafları anlaşılması kolay olsun diye sınıflandırarak anlatmak istiyoruz.
İlk olarak; ihtilaflar süren görüşmelerin geleceğinin ne olacağı etrafında şekillendi ve bu ihtilaflar bizzat diyalogu yürütenlerin kendi içlerinde cereyan ediyordu. Başkan Mahmut Abbas başkent Kudüs olmak üzere 1969 sınırları dâhilde bir Filistin devletinin inşa edilmesi gerektiğini tekrarlıyordu. Fakat görüşme heyetinin başı olan Ahmet Kurey bu hedefin gerçekleşme ihtimalinin olduğuna inanmıyordu. Kurey, bu görüşünü iki açıklamayla beyan etti;
İlk konuşmasında iki devlet yerine iki halkın birlikte yaşadığı tek devlet üzerinde konuşulması gerektiğini söyledi. İkinci konuşmasında tek taraflı olarak, diyalog çalışmalarından bağımsız, Filistin devletin ilanı üzerinde tartışılması gerektiğinden bahsetti.
Bu sözler çerçevesinde başlayan tartışma fiili bir durum aldı. FKÖ Londra'da önde gelen Filistinli şahsiyetlerin ve Oxfordlu araştırmacıların da katıldığı bir toplantı düzenledi. Bu toplantıya iştirak edenler “Filistin stratejik araştırma topluluğu” diye isimlendirildi. Toplantı sonrasında Filistin yönetiminden diyalogda farklı alternatiflerin bulunması talep edildi ki bunun içerisinde iki halkı olan tek devlet modeli de vardı. Aynı şekilde FKÖ'nün İsrail çıkarlarına hizmet etmeyecek şekilde yeniden şekillendirilmesi talep edildi.
Temel siyasi hedeflerde ayrılık çıkması doğaldır. Fakat bu ihtilafılar Filistin ulusal meclisi ve FKÖ yürütme kurulu gibi temel hukuk kurumlarına sıçrayınca üzerinde durulması gereken ihtilaf var demektir.
İki ay önce Filistin başkanlık kurumu Filistin Ulusal Meclis Başkanı Selim Zanun'a bir mektup gönderdi. Bu mektup FKÖ temel yaslarında 14. yasanın Filistin ulusal meclisinin sınırlı sayıda üye ile Ramallah'ta toplanmasını sağlamak üzere değiştirilmesini talep ediyordu.
Bunu üzerine Filistin ulusal meclisin hukuk kurulu toplandı ve bu konuyu görüştü. Toplantının ardından bu talebi kanunlara aykırı olduğu gerekçesiyle reddettiler. Bunu üzerine Filistin yönetimi ve Filistin ulusal meclisi arasında anlaşmazlık çıktı.
Bu anlaşmazlık üzerine Selim Zanun Filistin ulusal meclisinin Ürdün'deki üyelerini istişare için toplantıya çağırdı. İki toplantı düzenlendi ve bu iki toplantıda Filistin yönetimine arka çıkan önde gelen şahsiyetler çok açık ve önemli sözler söylediler.
İlk toplantı 22.8.2008'de Umman'da gerçekleştirildi. Bu toplantıda Filistin Ulusal Meclis Başkanı Selim Zanun şöyle konuştu;
Bazıları illegal olarak Filistin ulusal meclisinin Ramallah'ta toplanmasını istiyor. Biz onları bu tip bir toplantının 14. madde gergi yapılamayacağı konusunda onları uyardık. Filistin ulusal meclisinin Gazze'deki üyelerin mevcut şartlar gereği ve İsrail'in geçişe izin vermemesi nedeniyle eksik katılımcıyla Ramallah'ta toplanması demek 740 kişiden 200-300 arası üyenin toplantıya iştiraki demektir. Bu ise meclisin işlevini yitirmesi demektir.
Toplantıda konuşanlardan Filistin ulusal meclisi yürütme kurulu üyesi (istifa etmiş) Dr. Esad Abdurrahman eleştirinin kapsamı genişletip Filistin hükümetini de kapsayacak şekilde şöyle konuştu;
Burada sadece FKÖ çiğnenmiyor Filistin ulusal meclisi yürütme kurulu etkisizleştirmek ve bütün yetkinin hükümet elinde toplanması için uğraşılıyor.
Filistin yasama meclisindeki el-Fetih Gurup Başkanı Azzam el Ahmed, FKÖ'yü ikiye bölmek istemiyoruz; fakat FKÖ Amerika ve İsrail eksenine çekilmeye çalışıyor. Amerika Filistin ulusal diyalogunu kabul etmiyor şeklinde onuştu.
1.9.2008 tarihinde Amman'da gerçekleştirilen ikinci istişare toplantısında Filistin ulusal meclisinde, Halk Cephesi milletvekili olan Teyser Kaba şöyle konuştu;
Filistinli taraflar Filistin davasının İsrail ve Amerika eksenine çekilmesi için entrikalar çeviriyorlar. Soruyorum eğer direnişçilerin isimlerini verirsem nasıl düşmanla baş çıkabilirim. Düşmanla halkımdan daha sıkı ilişkiler kurarak nasıl onunla savaşabilirim. Son olarak, Filistin Ulusal Meclisi ile oynamasına asla izin vermeyeceğiz ve meclisin toplantısının Olmert'in gölgesinde yapılmasına asla müsaade etmeyeceğiz.
Filistin ulusal meclisindeki bu uç ihtilaflardan sonra, Filistin'de Başkan Mahmud Abbas'ın 28.8.2008 tarihinde el-Arabiya televizyonuna yaptığı birlik ve vatandaşlık hakkındaki konuşması üzerine ihtilafılar baş gösterdi. Bu konuşmada Mahmud Abbas şunları söyledi;
İsrail ile sürdürdüğümüz görüşmelerde ele aldığımız Filistinli mültecilerin geri dönmesi meselsi bütün mültecileri kapsamamaktadır. Görüşmelerde mültecilerin sınırlı sayıda dönmesi konuşulmaktadır. Vatandaşlık konusuna gelince. Herhangi bir Filistinli eğer Filistin devletine bağlıysa o başka bir ülkede, bu Lübnan veya başka bir yer olabilir, mülteci değil Filistin devleti vatandaşıdır.
Vatandaşlık meselesi de bu sayede açıklığa kavuşmuş oluyor. Bu konuşmadan Filistinli mültecilerin dönüşü meselesinin yok sayıldığı sonucuna varıldı. Sınırlı sayıda dönüşün ise İsrail'in insani hoşgörü kapsamında kabul ettiği bir mesel olduğu sonucuna varıldı. Mültecilerin dönüşü Filistin devletine olacak, yani mülteciler Filistin vatandaşı sayılacak; fakat başka Arap ülkelerinde göçmen olarak kalacak. Bu sayede vatandaşlık sorunu çözülmüş olacak şeklinde bir sonuç çıkarıldı.
Bu açıklamalar Filistin halkında endişe uyandırdı. Siyasi taraflardan eleştiriler aldı ve halktan ret sesleri yükseldi. Bütün bunlardan sonra İsrail ile müzakereler ve Amerika dışişlerinin imzalanması için uğraştığı uzlaşma anlaşması üzerinde tartışmalar yoğunlaştı.
Şimdi bütün bu açıklamaları dinledikten sonra Filistin'den tehlike sinyalleri geliyor demekle mübalağa etmediğimizi söyleyebiliriz. Belki de bu kaos ve yıkıma bile neden olabilir.
Filistin'de sürekli siyasi ihtilaflar olagelmiştir. Fakat bütün bunlar Filistin yasama organlarının şemsiyesi altında olmuş ve bir şekilde ulusal bir çözüme kavuşturulmuştur. Fakat bu sefer ihtilaf yasama organlarının içine girmiş vaziyette.
Eğer bu mesel çözümsüz kalır da Filistin hukuk örtüsünden yoksun kalırsa kendini koruyamaz hale gelir ve çöküş başlar. Şimdiye kadar Filistin ulusal meclisi Filistin kurtuluş örgütünden bu denli uzaklaşmadı ve kendini yürütme organından ayırmadı. Bu ise çatlaktır ve kurum içerisinde çatlama onu meçhule sürükler.
Çeviren: Emrah Kekilli
http://www.asharqalawsat.com/leader.asp?section=3&issueno=10876&article=485823