• 01/01/70 - 02:00
  • Yazar: Meron Rapoport / Haaretz
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- Meron Rapoport İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi için kaleme aldığı yazısında Mısırlı devrimcilerin barışçı yönteminin Filistinliler tarafından da kullanılması durumunda bu devrim süreçlerinin İsraillileri de özgürleştirebileceğini savunuyor.




    YDH- Meron Rapoport İsrail’de yayımlanan Haaretz gazetesi için kaleme aldığı yazısında Mısırlı devrimcilerin barışçı yönteminin Filistinliler tarafından da kullanılması durumunda bu devrim süreçlerinin İsraillileri de özgürleştirebileceğini savunuyor.

     

    Nasıl oldu da, Ortadoğu’daki en güçlü rejim –kaba kuvvet ve baskıya olduğu kadar, Hindistan’ın aldığının on katı meblağda Amerikan yardımının keyfini sürmüş bir orduya da dayanıyordu- bir savaş olmadan boyun eğdi?

     

    Zafer Mısır halkının. Şu noktada bariz olan tek gerçek bu. Bu zaferin Mısır’ı nereye götüreceğini kimse bilmiyor: Askeri bir rejim mi yükselecek? İslami bir yönetim mi ortaya çıkacak? Ya da Mısır’ın kendi demokrasi tarzı mı? Yoksa sadece anarşi mi?

     

    Spekülasyonlar yapılabilir, fakat şu aşamada böylesi spekülasyonlar kafadan atmaktan daha fazla bir şey sayılmaz. Buna bağlı olarak, hâlihazırda olup bitenle uğraşmak, gelecekte ne olacağıyla uğraşmaktan daha mantıklı. Ya da daha açık bir deyişle, şunu sormalıyız: Bu nasıl oldu?

     

    Nasıl oldu da Ortadoğu’daki en güçlü rejim –kaba kuvvet ve baskıya olduğu kadar, Hindistan’ın aldığının on katı meblağda Amerikan yardımının keyfini sürmüş bir orduya da dayanıyordu-, bir savaş olmadan boyun eğdi? Bir silah bile ateş etmeden çöktü?

     

    Devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek Kahire’nin göbeğine tanklar gönderdi; ama onları gerçekten kullanamadı. Onun yerine eylemciler onlardan faydalandı, tankların tepesine çıkıp döner başlıkların üzerinde uyudular. Eylemcilerin güçlerinin ana kaynağı sayılarıydı.

     

    Doğu Avrupa’da Komünist rejimlerin çöküşüne yol açan bütün gösteriler bir araya toplansa, Mısır’da sokaklara dökülen protestocuların tek bir gündeki sayısı etmiyor. Protestocuların sırf sayılarından da daha çarpıcı olan şeyse kullandıkları siyasi taktikti.

     

    Onlar bu taktiği “selmiye” diye tanımladılar; Arapça barış kelimesinden geliyor, terim İngilizceye kabaca “şiddet içermeyen” şeklinde çevrilebilir. Bir milyon eylemcinin yardımıyla her şey yapılabilir: Bir televizyon istasyonu ve hükümet binaları yakılıp kül edilebilir; zengin mahalleler yağmalanabilir; iğrenilen güvenlik görevlileri ayaklar altında çiğnenebilir.

     

    Fakat Mısır’da, bu türden hiçbir şey olmadı. Şiddete başvurmama kuralı ihtimamla korundu. Arapça yayın yapan televizyon şebekelerinde neyin yayınlandığına bakarak, bu kuralın Arap dünyasının içine işlediğini söyleyebiliriz.

     

    Ürdün, Katar, Yemen ve Tunus’taki papazlar az çok aynı şeyi söyleyerek, barışçıl yollarla bir diktatörlüğü devirdiği için Mısır’ı övdüler. Bu mesajın manasını küçümsemek zor. En başta, mesaj daha geniş Arap dünyasında etkiye sahip; daha belirgin olarak, Filistinlilerin üzerinde bir tesiri var.

     

    Hamas destekçileri de Gazze sokaklarında Mısır devrimini kutladı; ancak bunda sevinecekleri bir şey olup olmadığı belli değil. Yan kapıdaki ülkede olanlar aslında Hamas’ın “silahlı mücadele” taktiğinin yalnızca ahlaka aykırı değil, ayrıca etkisiz de olduğunu kanıtlıyor.

     

    Mısır’daki eylemciler kavradı ki, terör -1981’de Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın suikastı gibi- kabadayılık dürtülerine çekici gelebilir; fakat bir devrim için kötüdür. Mısır’da kullanılan barışçıl taktiklerin coşkulu, şaşırtıcı zaferi muhtemelen Filistinlileri etkileyecek. Bu da, -resmi devlet kuruluşu anlamında- “İsrail” için kötü haber olabilirse de, İsrailliler için iyi haberdir.

     

    İşgali ve milyonlarca Filistinlinin üzerinde üstün ordu ve istihbarat aracılığıyla kontrol kurmayı sürdürmenin uygulanabilir bir seçenek olduğuna inanan soyut “İsrail” için kötü haberdir. Filistinliler işgale esas olarak silahlı mücadeleyle karşı çıkmayı seçtikleri sürece doğru kalabilecek bir inanç bu. Fakat şiddet içermeyen muhalefet, İsrail’in askeri gücünü muhtemelen aciz hale getirecektir.

     

    Filistinliler arasında, silahlı mücadeleye karşı diplomasiyi tercih etmeye doğru bir eğilim olduğunun delili zaten var. Mısır’daki şiddet içermeyen mücadelenin zaferi muhtemelen, Filistinliler arasında büyüyen bu eğilimi kitlesel bir fenomene dönüştürecek.

     

    Bu, anlaşmazlığa kıyamet gibi bir savaş olmadan da son verilebileceğine inanan İsrailliler için çok iyi bir haberdir. Şiddet içermeyen başkaldırının Mısır rejimini devirişindeki hız bize başka bir şey öğretiyor: Anlaşmazlık ve işgal buralardaki herkesin hayal ettiğinden çok daha hızlı sona erdirilebilir. Tahrir Meydanı bizi de özgürleştirecek.

     

    Çeviren: İkbal Zeynep Dursunoğlu