İsrail basını, 1 Temmuz’da rejim güçlerinin Refah'taki operasyonlarını tamamlayarak bölgeye yönelik savaşı mevcut haliyle sona erdirmeyi planladığını duyurdu.[1]
Peki İsrail rejimi hangi hedefine ulaşmıştı da birkaç gün içerisinde hem operasyonları durduruyor hem de “savaşı mevcut haliyle sona erdirmeyi” planlıyordu?
Hatırlanacağı üzere Refah saldırısı, İsrail’i en büyük destekçisi olan Amerikan rejimiyle bile karşı karşıya getiren bir karardı.
Washington rejimi uzun süre 1,5 milyon sivilin yaşadığını belirterek sözde ‘sivil duyarlılığıyla’ Refah saldırısına aylarca karşı çıkmıştı. Ancak Netanyahu’nun iki gerekçesine hemen ikna olmuş ve rejimin doğrudan çadır kentleri bombalamasına dahi[2] anlayış göstermişti.
Beyaz Saray’ın Refah saldırısına hemen ikna oluvermesini sağlayan şey İsrail’in zafer vaadiydi.
İsrail başbakanına göre 7 Ekim’den sonra başlayan savaşta Hamas’ın silahlı gücü büyük ölçüde yok edilmişti; ancak 4 tabur hala Refah’ta bulunuyordu. “Hamas'ı ortadan kaldırmadan, Refah'ta dört Hamas taburu bırakarak savaşın amacına ulaşması mümkün değildi”[3] dolayısıyla Refah'a kara saldırısını dünyada hiçbir güç engelleyemeyecekti.[4]
Peki İsrail rejimi geri kalan 4 Hamas taburunu da yok edip zafer mi kazanmıştı ki 1 Temmuz’da Refah’taki operasyonları durdurma ve savaşı mevcut haliyle sona erdirme planı açıklıyordu?
Tabi ki hayır.
Benyamin Netanyahu’nun iddialarının aksine Hamas’ın askeri kapasitesinin hiçbir zarar görmediği bizatihi rejimin askeri yetkilileri tarafından itiraf ediliyordu.
Rejimin daha ilk aylarda Hamas’tan temizlendiğini iddia ettiği kuzeydeki Şucaiye, ocak ve nisan aylarında kontrol altına alındığını iddia ettiği orta ve güney kesimlerdeki Deyr el-Beleh, Han Yunus, Nuseyrat, Megazi, Bureyc vs. hala Hamas’ın kontrolündeydi.
İsrail ordusu, savaşın başlarında direnişçilerden tamamen temizlediğini iddia ettiği örneğin Şucaiye’de geçen hafta 40 ayrı noktada çatışmaya girdiklerini açıklıyor ve İsrail medyası da Gazze'nin çoğunun hala Hamas kontrolünde olduğunu itiraf ediyordu.[5]
Savaşın başından beri yaşanan olay şuydu: İsrail rejimi hiçbir insani ve ahlaki kırmızıçizgi tanımadan hava bombardımanıyla bir bölgeyi yerle bir ediyor, ardından piyade birlikleri o bölgeye girerek kontrolü ele geçirdiğini açıklıyor ve kendince direnişin askeri altyapısını arıyordu.
Ancak direniş, alan savunması değil gerilla savaşı yapıyordu ve rejimin yoğun bombardımanı sırasında çekildikleri yerlere geri dönerek İsrail birliklerini pusularla imha ediyordu.
Yani aslında İsrail rejiminin kontrol altına alıp direnişin askeri altyapısını yok ettiği bir bölge yoktu. Direniş güçlerinin gerilla savaşının gereği olarak önce çekilip, sonra geri dönerek İsrail kara birlikleri için cehenneme çevirdiği bölgeler vardı.
Emekli bir tümgeneral olan Giora Eiland, İsrail'in Kanal 13 televizyonuna verdiği demeçte İsrail ordusunun Gazze’deki askeri macerasını Yunan mitolojisinden Sisifos örneği ile açıklıyordu.
Tanrılar tarafından sonsuza kadar büyük bir kayayı bir tepenin zirvesine çıkarmaya mahkum edilen Sisifos, tepenin zirvesine her yaklaştığında kaya yeniden aşağı yuvarlanıyor ve her şey yeniden başlıyordu.
General Eiland, İsrail’in Gazze’deki savaşını "Tüm bu operasyonlarda sinir bozucu bir şeyler var. Bu, bir kayayı dağın tepesine iten ve sonra geri yuvarlayan bir Sisifos kompleksi gibi"[6] diye tasvir ediyordu.
İsrail’in Gazze’deki savaşının bir ‘Sisifos mücadelesi’ olduğu, Netanyahu ve koalisyon ortakları dışında büyük bir kesimin ortak görüşü haline geldi.
Hükümetin ise savaşı sürdürmekten ve giderek ağırlaşan kayayı tekrar tekrar tepeye çıkarmaya çalışmaktan başka seçeneği yok.
İsrail’deki herkes savaşın başında açıklanan hedefleri gerçekleştirmeden savaşı bitirmenin sadece iktidardaki partilerin siyasi geleceği açısından değil rejimin bekası açısından da bir felaket olacağının farkında.
Bu yüzden de tüm İsrail kamuoyu 1 Temmuz’a kadar rejimin Gazze’deki Sisifos çabasının sürmesine rıza gösteriyor ve zaferle sonuçlanmayacağını bile bile Gazze savaşını umutsuzca destekliyordu.
İsrail rejiminin 1 Temmuz’daki Refah’taki operasyonları durdurma ve “mevcut haliyle savaşı sona erdirme” kararı, öngörülen hedeflere ulaşıldığı için alınmış bir karar diye açıklanmadı.
Hatta Refah saldırısını “son kalan 4 Hamas taburunu yok etmek” ile gerekçelendiren Netanyahu, gerçekleştirilmiş tek bir hedef dahi açıklayamadı.
Tam tersine Gazze savaşının “mevcut haliyle” sona erdirilmesini daha büyük bir başka sorunla açıklamaya çalıştı.
Netanyahu, 1 Temmuz’daki karardan birkaç gün önce “Gazze Şeridi’ndeki savaşın yoğun saldırı aşamasının sona ermek üzere olduğunu ordunun Lübnan sınırına odaklanabileceğini” söylemişti.[7]
Bu ise açıkça Lübnan’la savaştan kaçmak için Gazze savaşını bitirtmek zorunda olduğunun ilanıydı.
Halbuki özelde Netanyahu’nun genelde ise rejimin Gazze savaşını uzatmaktan başka çaresi yoktu; çünkü savaşın başında açıklanan ‘direnişi yok etme’, ‘esirleri kurtarma’ ve ‘Gazze’de İsrail’in istediği yeni bir yönetim kurma’ hedeflerinin hiçbiri gerçekleştirilemedi.
Belki Gazze’de öldürülen 186 bin kişi[8] İsrail iç kamuoyuna Hamas askeri kadrosu olarak satılabilir, esir takası da esirlerin kurtarılması olarak pazarlanabilir; ancak Gazze’de İsrail rejiminin istediği bir yeni yönetimin kurulabilmesi, direnişin yok edilmesine bağlı ve İsrail bu konuda sadece Sisisfos kadar başarılı olabiliyor.
Dolayısıyla 1 Temmuz’da açıklanan kararda da savaşın tamamen bitirilmesinden değil, “mevcut haliyle sona erdirilmesinden” söz ediliyor.
Gazze’deki savaşın “mevcut haliyle” bitirilmesi, rejim güçlerinin Gazze’nin tamamından çekilmesini ve saldırılara son verilmesini ifade etmiyor.
Rejim güçlerinin Gazze’nin kuzeyi ile güneyini ikiye bölen Netzarim koridoru ile Kerem Ebu Salim sınır kapısından Akdeniz’e kadar Gazze-Mısır sınırını kaplayan Selahaddin koridorunda kalması ve noktasal hava saldırılarının sürmesi “savaşın mevcut haliyle sona erdirilmesi” olarak tanımlanıyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netamyahu’nun 24 Haziran’da yaptığı “Gazze’deki yoğun savaş bitmek üzere” açıklaması, Lübnan’a savaş tehdidi içeriyordu.
Netanyahu, Netzarim ve Selahaddin koridoru dışında Gazze’den çekeceği askerleri Lübnan’la savaşta kullanacağı mesajını verdi ve kendince Hizbullah’ı Lübnan’ı Gazze haline getirmekle tehdit etti.
Gazze’de Hamas ile baş edemeyen İsrail’in Hizbullah’ı savaşla tehdit etmesi aslında ciddiye alınmıyor.
Zira başta Amerikalılar olmak üzere rejimin Batılı yandaşları Hizbullah’ın Hamas’tan yüz kat daha ağır bir kaya, Lübnan’ın da Gazze’den yüz kat daha yüksek bir tepe olduğu uyarısını yapıyor.[9]
Hizbullah’tan ağır bir yenilgi yaşadığı 2006 savaşında İsrail’in başbakanı olan Ehud Olmert, “Hizbullah, savaşı silahlarının tamamını kullanmaya çalışacağı bir noktaya kadar genişletmek ister mi emin değilim. Ancak bunu bir kez hissettiler mi, dönüşü yoktur. Bütün silahları kullanabileceklerini hissetmeleri, fiilen kullanmalarından daha tehlikeli çünkü bir kere kullandılar mı, bittiniz demektir. Artık tehdit edemezsiniz”diyerek tehlikenin varoluşsal boyutuna dikkat çekiyor.[10]
İsrail medyası da terhis sayısındaki artışın endişe verici boyutlarına[11] ve rejimin ordusunun yedek parça, mühimmat, motivasyon ve hatta asker sıkıntısına dikkat çekiyor.[12]
Öte yandan Batılı rejimler, İsrail’i Hizbullah’a savaş başlatması halinde Lübnan’da ikinci Sisifos rolü üstlenmeye niyetlerinin olmadığını açıkça dile getiriyor.[13]
İran da eğer Lübnan’a yönelik bir savaş olursa “tüm gücümüzle Hizbullah’ı destekleriz”[14] diyerek tüm Sisifos adaylarına Lübnan’da yüklenecekleri şeyin bir kaya değil dağ olacağını söylüyor.
Başta Hamas olmak üzere Filistinli grupların destansı direnişi, Gazze halkının sarsılmaz kararlılığı, Irak, Yemen, Lübnan direnişlerinin bilgece uyguladığı yıpratma savaşı ve nihayet İran ve Suriye’nin fedakarca oynadığı destek cephesi rolü İsrail rejimini Gazze’nin Sisifos’u haline getirdi.
Aklın ve mantığın hakim olduğu normal şartlar altında İsrail rejiminin Gazze’de yeni bir açılım yapabilmek için Lübnan’a kapsamlı bir savaş açabilmesi mümkün gözükmüyor.
Bununla birlikte İsrail rejimi, Lübnan halkını Hizbullah’a karşı kışkırtabilmek için sınırlı bir savaşı bir seçenek olarak değerlendirmek istediğini de gizlemiyor.
Sınırlı savaş, Hizbullah komutanlarına suikastlardan, Suriye’deki lojistik ikmal hatlarına saldırılardan, Bint Cubeyl, Nebatiye ve Baalbek’e kadar Lübnan derinliklerinin bombalanmasından farklı bir şey.
Bunlar zaten 8 Ekim’den beri devam ediyor ve Hizbullah da aynı denklem içinde karşılık veriyor. Örneğin komutanlara yönelik suikastlarda başta Meron olmak üzere rejimin hassas radar ve hava kontrol üslerini ağır şekilde bombalıyor. Bint Cubeyl, Nebatiye veya Baalbek’e karşı da Nehariya, Safed ve Akka’yı vuruyor.
Eğer rejimin sınırlı savaşı Sayda’nın veya Beyrut’un bombalanması yahut karadan sızma saldırısı şeklinde gerçekleşirse Hizbullah’ın en başta koyduğu denklem gereği Sayda’ya karşı Hayfa’nın, Beyrut’a karşı da Tel Aviv’in Hizbullah tarafından vurulacağı açık.
Lübnan’a yönelik kara saldırısı ise rejimin başvurabileceği en tehlikeli senaryo olabilir; çünkü Lübnan’a kara saldırısının denklemdeki karşılığı Hizbullah’ın el-Celil’e girmesi.
Lübnanlıları Hizbullah’a karşı kışkırtabilmek için sınırlı bir savaş seçeneği İsrail’in elinde olabilir; ancak bu savaşın sınırını İsrail çizemeyecek.
8 Ekim’den beri Hizbullah ile iki taraflı olarak 20-30 kilometre derinliklerle sınırlı savaş, İsrail rejimine telafisi imkansız bedeller ödetti.
Lübnan sınırındaki yaklaşık 250 bin kişi iç kesimlere tehcir edildi. Savaş hattındaki tarım, turizm, sanayi hayatı sona erdi. İsraillilerin tabiriyle Hizbullah, İsrail içinde bir güvenlik kuşağı oluşturdu.
Bu savaş 20-30 kilometre derinliklerin ötesine geçer, Hayfa’nın, Tel Aviv’in Nakab’ın vurulduğu kapsamlı bir savaşa dönüşürse ve daha da ötesi kara savaşı el-Celil’de yaşanırsa bu gerçekten İsrail rejiminin son savaşı olabilir.
İsrail rejimi, Gazze’deki kayanın yükünü hafifletmek için tüm Batılı müttefiklerini seferber edip Hizbullah’la savaşı bitirmeye çalıştı. Ancak her defasında Hizbullah’tan tek bir cevap duydu:
Lübnan’la savaşı bitirtmek istiyorsanız Gazze savaşını bitirin.
Savaşın başından beri Gazze halkının tamamen tehcirinden bahseden ve Filistin Özerk Yönetimi’nin bile Gazze’yi yönetmesine karşı çıkan rejim bu konudaki tavrını yumuşatıyor ve Gazze'nin yönetiminde Filistin Yönetimi ile bağlantılı kişilerin yer almasına yönelik muhalefetini geri çekiyor.[15]
Bu, İsrail rejiminin atmak zorunda kalacağı geri adımlardan sadece ilki.
Direniş Ekseni’nin yıpratma savaşı İsrail rejimini ve küresel müttefiklerini savaş ilan etmeden savaşın tüm etkilerine maruz bıraktı. İsrail rejimi, arkasındaki olağanüstü küresel desteğe rağmen Gazze’de bir Sisifos’a dönüştü.
İsrail rejiminin Sisisfos rolünden kurtulabilmek için Filistin direnişiyle değil, Hizbullah’la değil, Yemen ve Irak direnişiyle değil kendisiyle savaşması gerekecek.
İsrail kamuoyunu iktidarını sürdürmek isteyen mevcut hükümetiyle, esirlerini kurtaramayan istihbaratıyla, Gazze ve Lübnan sınırının güvenliğini sağlayamayan ordusuyla, Yemenlilerin canı istediği zaman sıkacağı boğazını Yemenlilerden kurtaramayan müttefikleriyle uzun bir savaş bekliyor.
[1] YDH, 1 Temmuz 2024, İsrail, Refah'taki işgali sonlandırıyor
[2] TRT, 26 Mayıs 2025, İsrail Refah'ta çadır kenti vurdu
[3] VOA, 9 Şubat 2024, İsrail Başbakanı Netanyahu orduya Refah’tan sivilleri tahliye etme ve kentte Hamas’ı yenilgiye uğratma talimatı verdi
[4] TRT, 9 Nisan 2024, Netanyahu, Refah'a kara saldırısını "dünyada hiçbir gücün" engelleyemeyeceğini söyledi
[5] YDH, 7 Temmuz 2024, İsrail medyası: Hamas Gazze'nin çoğunu kontrol ediyor
[6] YDH, 30 Haziran 2024, İsrailli general: İsrail ordusu Sisifos kompleksi yaşıyor
[7] Cumhuriyet, 24 Haziran 2024, Netanyahu: "Gazze’deki yoğun savaş bitmek üzere"
[8] Middle East Eye, 8 Temmuz 2024, War on Gaza: Death toll from Israeli assault could exceed 186,000, Lancet warns
[9] YDH, 4 Temmuz 2024, Amerikan medyası: Hizbullah bölgedeki en güçlü devlet dışı aktör
[10] YDH, 3 Temmuz 2024, Eski İsrail başbakanı rejimi uyardı
[11] YDH, 1 Temmuz 2024, İsrail medyası: Terhis sayısındaki artış endişe verici
[12] YDH, 4 Temmuz 2024, İsrailli generaller mühimmatsızlıktan şikayet ediyor
[13] VOA, 24 Haziran 2024, ABD ve Avrupa, İran’ı da içine çekebilecek bir bölge savaşı konusunda uyarıyor
[14] YDH, 2 Temmuz 2024, İran: Savaş olursa tüm gücümüzle Hizbullah’ı destekleriz
[15] YDH, 2 Temmuz 2024, Netanyahu'dan Gazze yönetimi konusunda U dönüşü