Viyana bildirisi ve ABD’nin Suriye’ye dönme şansı

Amerika’nın askeri varlığını sürdürmesi, ona Suriye’de belirleyicilik rolü kazandıracak bir adım olmaktan uzak görünüyor.

Amerika, asker gönderme kararıyla[1] Suriye’deki yasallığı tartışmalı askeri varlığını sürdüreceği mesajını veriyor olsa da; bu gelişme, ‘ABD, Suriye’den neden çekiliyor?’[2] sorusuyla dikkat çekilen gerçekliği değiştirmiyor.

Zira ‘Amerika’nın Suriye’den çekildiği’ yönündeki yargı, Amerika’nın Suriye’deki askeri varlığıyla değil, belirleyici rolüyle ilgiliydi. Dolayısıyla bu soruyla dikkat çekilen gerçeklik, Amerika’nın bu ülkedeki belirleyiciliğini kaybediyor olmasıydı.  

Amerika’nın Ankara’nın baskıları sebebiyle YPG ile kara müttefiki olarak işbirliği yapmaktan vazgeçmesi, Suriye’deki askeri varlığını da çekmesi ve belirleyicilik iddiasından tamamen vazgeçmesi anlamına gelecekti.

Ancak Amerika’nın bunun aksini yaparak Suriye’deki askeri varlığını sürdürmesi, yazının ilerleyen bölümlerinde değinilecek sebeplerden dolayı şartların Şam’ın müttefiklerinin lehine gelişmesine sebep olacak bir adım olarak gözüküyor.

Elbette Suriye’de askeri varlığa sahip olmak, belirleyiciliği arttıran bir faktör ve Washington, en önemli bölgesel müttefiklerinden biri olan Ankara’nın PYD hassasiyetine rağmen YPG’ye askeri danışmanlık yapacak özel kuvvetler göndererek Suriye’de belirleyicilik iddiasını korumaya çalışıyor.

Böylece Suriye’de bir kara müttefiki kazanarak Rusya’nın 4+1 ittifakı (Rusya, İran, Irak, Suriye + Hizbullah) ile kazandığı belirleyici rolü dengeleme iradesi taşıdığını ortaya koyuyor.

Peki Amerika, öngördüğü askeri varlığı ile ana gövdesini PYD’nin oluşturduğu ‘Suriye Demokratik Güçleri’ni kara müttefiki edinerek 4+1 ittifakı karşısında bir denge yaratabilir ve Suriye’nin geleceğinde belirleyici olabilir mi?

ABD’nin belirleyiciliği kaybettiğinin göstergeleri

30 Ekim’de 14 ülkenin katılımıyla yapılan Viyana toplantısının katılımcı listesi ve toplantının 9 maddelik bildirisi,[3] bu soruya ‘evet’ demeyi güçleştiriyor.

Cenevre-1 ve Cenevre-2’ye davet edilmeyen İran’ın Viyana’ya davet edilmesini zorunlu hale getiren şartlar, Amerika ve müttefiklerinin artık belirleyici olmaktan çok uzak olduğunun ilk göstergesi.    

Suriye’deki geçiş süreci ve Beşşar Esed’in iktidarı için belli bir takvim öngören Amerikan önerisinin İran’ın müdahalesi ile[4] bildiri metnine girememesi ve daha da ötesi 8. Maddede “Suriye’nin geleceğine Suriye halkı karar verecektir” ifadesinin yer alması yaşanan inisiyatif kaybının boyutuna dair ikinci gösterge.

Bildirinin 6. Maddesi ise vekalet savaşı ordularına siyasi çözüme dönük bir görev tanımı getirdiği için, ABD ve müttefiklerinin belirleyicilik rolü siyasi çözüme destekle sınırlanmış oluyor.

Suriye yönetimini hedef alan hiçbir maddeye yer verilmezken, bildirinin 6. Maddesinde şöyle deniyor: “IŞİDile BM Güvenlik Konseyi tarafından terörist olarak tanımlanmış gruplar ve ayrıca katılımcıların üzerinde anlaşma sağladıkları gruplar yenilgiye uğratılmalıdır.”

‘Muhalif’ ile ‘terörist’ tanımına dair yeni kriter: Laik Suriye’ye bağlılık

Bu ifade, geçen 5 yıl boyunca Suriye yönetimine karşı savaşan tüm grupları ‘muhalif’ olarak niteleyen ve doğrudan ya da dolaylı olarak destekleyen perspektifin tamamen değiştiğini gösteriyor.

Bu perspektif değişimi ile silahlı gruplar ‘mağlup edilmesi gereken teröristler’ ve ‘muhalifler’ şeklinde sınıflandırılıyor ve Suriye’nin seküler yapısı ile siyasi çözüme bağlılık, ‘muhalif’ kategorisinde yer almanın şartları olarak ortaya konuyor.

IŞİD ve Nusra’nın Suudi Arabistan ile Türkiye’nin bile terör listesinde bulunuyor olması ve ABD ve müttefiklerinin 2014 eylülünden beri zaten bu gruplara hava saldırıları yapması hatırlatılarak bildirinin 6. Maddesinin yeni bir perspektif sunmadığı iddia edilebilir.

6. maddedeki yeni perspektif zaten bu örgütlere yönelik resmi söylemlerle değil; bu örgütlerle Fetih Ordusu, İslami Cephe ya da başka adlarla doğrudan veya dolaylı ittifak yapan diğer gruplarla ilgili.

Zira ABD liderliğindeki ‘Dostlar Grubu’ resmi olarak IŞİD veya Nusra’ya mali ya da askeri destek vermemişti; ancak onların resmi olarak destek verdiği grupların IŞİD ve Nusra ile değişik adlar altında kurdukları doğrudan veya dolaylı ittifaklar öteden beri terör listesinde bulunan bu örgütlerin güçlenmesine neden olmuştu.

7-9 Aralık 2012’de Dostlar Grubu güvenlik ve istihbarat yetkililerinin de katılımıyla Antalya’da kurulan ÖSO genelkurmayının[5] 2 yıllık macerası buna ilişkin küçük bir örnek oluşturuyor.

Zira ÖSO genelkurmayının ana gövdesini oluşturan Tevhid Tugayları, İslam Tugayları (Ordusu) ve Sukuru’ş- Şam örgütleri ÖSO’dan ayrılıp[6] 2013 yılının aralık ayında Nusra müttefiki olan Ahrar Şam ile birleşerek ‘İslami Cephe’yi kurmuş; Türkiye ve Suudi Arabistan tarafından Fetih Ordusu adı altında desteklenen İslami Cephe üyesi Ahrar Şam ile Nusra liderliğindeki cihatçı örgütler de İdlib’i ABD yapımı TOW füzeleri ile kısa sürede ele geçirmişti.

Viyana perspektifi ve silahlı gruplara dair yeni tasnif

Viyana bildirisinin 6. Maddesinin yeni perspektifi, IŞİD ve Nusra’nın dışında “katılımcıların üzerinde anlaşma sağladığı gruplar”ın da terörist olarak nitelemesiyle ilgili.

 Suriye yönetimine karşı savaşan herkesi ‘muhalif’ olarak niteleyen eski perspektifin aksine Viyana bildirisi sahadaki grupları siyasi çözüme ve 1. Maddede geçen “Suriye’nin birliği, bağımsızlığı, toprak bütünlüğü ve seküler karakteri” ilkelerine bağlılığa göre tasnif ediyor.

Dolayısıyla bu perspektife göre silahlı gruplar açısından sahadaki durum şöyle:

1- Teröristliği konusunda uzlaşma bulunan gruplar, (IŞİD, Nusra)

2- Muhalifler (YPG’nin de yer aldığı Suriye Demokratik Güçleri)

3- Terörist gruplar ya da muhaliflerden birini tercih etmek zorunluluğunda bırakılanlar (Başta Ahrar Şam ve İslam Ordusu olmak üzere tüm cihatçı gruplar ve ÖSO)

ABD’nin Suriye’ye dönüş şansı neden yok?

Vekalet savaşının kontrolünü kaybettiği için Suriye’den ‘çekilen’ Amerika, kimyasal silah gerekçesiyle önce müdahale kararı alıp sonra bundan vazgeçerek çekilmekte olduğunu aslında 2013 eylülünde göstermişti.

Vekalet savaşının kontrolünün kaybedilmesinin ürünü olan IŞİD’in ‘hilafet devleti’nin ‘Dostlar Grubu’nu 2014 eylülünde terörle mücadele koalisyonuna dönüşmeye zorlaması ABD’nin çekilmesini hızlandıran ikinci etken oldu.

Rusya’nın Suriye’ye 4+1 ittifakı ile birlikte girmesi ise Amerika’nın Suriye’deki belirleyicilik rolünün tabutuna son çiviyi çaktı.

ABD’nin asker göndererek ve YPG liderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri’ni kara müttefiki edinerek ‘muhaliflerin hamisi’ sıfatıyla Suriye’ye belirleyici bir rolle yeniden dönme şansı şu sebeplerden dolayı pek mümkün gözükmüyor.

PYD, kimsenin paralı askeri değil

1- Demokratik Güçler’in ana gövdesini oluşturan PYD ve YPG’nin Amerika ile ilişkisi 2012-2014 arasındaki ÖSO-Amerika ilişkisi gibi değil.

Başından beri hiçbir uluslararası tarafın paralı askeri olmayacağını ortaya koyan PYD, Amerika’ya da Rusya’ya da eşit mesafede. Hatta ilişkilerin mazisi ve Moskova’da büro açma[7] girişimleri dikkate alındığında PYD’nin Rusya’ya ABD’den daha yakın olduğu bile söylenebilir.

Amerika ile ilişkilerini IŞİD’e karşı silah desteği, Türkiye’ye karşı da siyasi destek almak şeklinde bir çerçeve üzerine kuran PYD’nin Rusya ile ilişkileri de benzer bir faydacılığa dayanıyor.

Bu sebeple de PYD, siyasi çözüm sürecinde hem de çözüm sonrası Suriye’nin idari yapısının şekillenmesinde tartışmasız bir etkiye sahip olan Rusya’nın desteğini vazgeçilmez görüyor.

ABD’nin tüm taraflarla ilişkisi kırılgan

2- Amerika’nın Suriye’deki askeri varlığını koruma ihtiyacıyla PYD ile ilişki kurması Türkiye ile ilişkilerinde sorunlara neden oluyor. ABD’nin Suriye’deki varlığını sürdürmek için PYD’ye, PYD ile ilişkilerini sürdürebilmesi için ise Ankara’nın onayına muhtaç durumda olması, her iki ilişkiyi de kırılgan hale getiriyor.  

3- Suriye’de devrim hedefinden vazgeçmesi ve silahlı gruplara yönelik yeni tanımı,  Amerika’nın hala ‘Dostlar Grubu’ önceliklerinde ısrar eden Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’la olan ilişkilerinde sorunlar yaratıyor. Ancak tüm bu sorunlara rağmen, Amerika’nın yeniden Dostlar Grubu’na dolayısıyla da vekalet savaşı seçeneğine dönme ihtimali bulunmuyor.

ABD’nin askeri varlığını sürdürmesi 4+1’in lehine

Sonuç olarak Amerika’nın askeri varlığını sürdürmesi, ona Suriye’de belirleyicilik rolü kazandırmaktan uzak görünüyor.

Hatta Suriye’nin seküler yapısını, devlet kurumlarının korunmasını vurgulayan ve silahlı grupları siyasi çözüme bağlılık temelinde sınıflandıran Viyana bildirisi perspektifi dikkate alındığında Amerika’nın Suriye’deki varlığını sürdürmesinin Washington’un değil, Moskova ve Tahran’ın belirleyicilik rolünü güçlendirdiği bile söylenebilir.

Çünkü krizin başından beri Suriye sorunun çözümünü ‘devrim’ olarak ortaya koyan ABD, bu konuda siyasi çözümü adres gösteren Moskova ve Tahran’ın 2011’den beri durduğu noktaya gelmiş bulunuyor.

Dolayısıyla devrim hedefinden vazgeçen ve vekalet savaşının kontrol dışı unsurlarına savaş ilan eden Amerika’nın Suriye’deki askeri varlığı, hem 4+1’in terörle mücadele hedeflerine katkı sunması hem de ABD müttefiklerinin siyasi çözüme ikna edilmesi bakımından Moskova ve Tahran’ın lehine gözüküyor.

Amerika’nın Suriye’deki eski müttefiklerinin Suriye’ye asker gönderme kararına verdiği tepki,[8] de bunu doğruluyor.



[1] Amerika’nın Sesi, 31 Ekim 2015. ABD Suriye’ye Asker Gönderiyor http://www.amerikaninsesi.com/content/abd-suriye-ye-asker-gonderiyor/3030058.html

[2] YDH. 25 Ekim 2015. ABD Suriye’den neden çekiliyor?

http://www.ydh.com.tr/YD481_abd-suriyeden-neden-cekiliyor-.html

[3] YDH. 30 Ekim 2015. Viyana bildirisinin metni. http://www.ydh.com.tr/HD14254_viyana-bildirisinin-metni.html

[4] YDH. 30 Ekim 2015. İran’dan Viyana bildirisine Esed müdahalesi http://www.ydh.com.tr/HD14252_irandan-viyana-bildirisine-esed-mudahalesi.html

[5] Hürriyet. 9 Aralık 2012. Antalya'da çok gizemli Suriye toplantısı http://www.hurriyet.com.tr/antalyada-cok-gizemli-suriye-toplantisi-22107261

[6] YDH. 6 Aralık 2012. İslami Cephe, ÖSO’dan ayrıldı http://www.ydh.com.tr/HD12479_islami-cephe-osodan-ayrildi.html

[7] YDH. 20 Ekim 2015. PYD Moskova’da büro açıyor http://www.ydh.com.tr/HD14224_pyd-moskovaya-buro-aciyor.html

[8] Amerika’nın Sesi. 31 Ekim 2015 Suriyeli Muhalifler ABD'nin Kararını Beğenmedi http://www.amerikaninsesi.com/content/suriyeli-muhalifler-abd-kararndan-memnun-kalmadi/3031225.html



Makaleler

Güncel