Chatham House gözüyle Türkiye İran ilişkileri

img
Chatham House gözüyle Türkiye İran ilişkileri YDH

İngiliz Kraliyet Enstitüsü Chatham House “Iran, Its Neighbours and The Regional Crises”




YDH- İngiliz Kraliyet Enstitüsü Chatham House “Iran, Its Neighbours and The Regional Crises” (İran, Komşuları ve Bölgesel Bunalım) başlıklı bir rapor yayınladı. 52 sayfalık raporun Türkiye ile ilgili kısmını arkadaşımız Meryem Sağıroğlu çevirdi.

Türkiye ve İran birbirine meydan okuyan, dostluk ve düşmanlık arasında bocalayan bir ilişki içindedir.

1979’da İran’da gerçekleşen İslami devrimin ardından ikili ilişki, donuk ve kontrollü bir ilişki haline gelmişti.

Karşılıklı şüphe ve birbirini suçlama onlar arasında bir istisna değil bir kural olmuştu. ABD, Türkiye ve İsrail 1996’da İsrail-Türkiye askeri anlaşması gibi bir sonuca dayanacak üçlü bir stratejik ilişki içine girmişti.

2002 yılının Kasım'ında Türkiye'nin muhafazakâr demokrat partisi olan AKP'nin, Adalet ve Kalkınma Partisi, iktidara gelmesinden sonra, bağlar belirgin bir şekilde güçlendi. Güvenlik üzerindeki işbirliğinin epeyce gelişmesiyle birlikte, Türkiye ve İran arasındaki kayıtlı ticaretler dörde katlandı. Her iki ülkede Irak'taki gelişmeler hakkında büyük memnuniyetsizliklerini ifade ettiler.

Türkiye Ortadoğu ve Kafkaslardaki komşularıyla uzun süre istikrarı tercih etti. Bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin ünlü kurucusu Kemal Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh."sözüyle ilgilidir. Türkiye uluslar arası kurallara ve büyük kurumlara derin saygı göstermektedir.

O, NATO'nun sadık ve güvenilir üyelerindendir ve hiç artmayan bir iyileştirme/geliştirme dönemi altında sorumluluklarını yerine getirmektedir.

Türkiye'nin AB'ye girme sürecindeki son gelişmeler, Türkiye AB'nin dış politikasında büyük birlik olunmasını sağladı. Gelişen sıcak ilişkilere rağmen Türk dış politikası ve savunma kurumları İran'ın nükleer teknolojisini tanıma hakkında tedirgin. Onlar, İran'ın Ortadoğu'da hassas güç dengesini devirebileceğinden korkuyorlar ki o bölgede hiçbir ülke güçlü gözükmüyor. Aynı zamanda, Türkiye İran'la ilişkilerindeki son gelişmeleri baltalamak istemiyor. Varılan bu hassas dengede, Türkiye nükleer çıkmazına diplomatik bir çözüm bulabilmek için diplomatik çalışmaları, özellikle AB tarafından yapılanları, destekliyor. Fakat Türkiye, İran'a karşı muhtemel bir askeri operasyonda herhangi bir bölgesinin veya havayollarının kullanılmayacağını ilan etti.

Olaylar enerji güvenliği meselesi, Avrupa Birliği’ne giriş ve Türkiye ABD ilişkileri denkleminde daha karışık bir hale geldi. 2010'da Türkiye'nin doğal gaz ihtiyacının yüzde 19’unu İran'dan, yüzde 58'ini Rusya'dan[1] sağlaması bekleniyor. Türkiye, İran, Rusya ve Ortadoğu için enerji hattı olmanın tutkusuna sahiptir. Bu yüzden Türkiye, bölgesel isteğinin anlaşılması ve enerji teminindeki çeşitliliği attırmak için İran ile iyi ilişkiler kurması gerektiğinin farkındadır.

Türkiye, AB'ye girme sürecinde, AB ile ilgili siyasi, ekonomik ve dış politika yapısını düzenledi ve bazı dış durumları önemsiz gördü. Güçlü ve profesyonel ordu kuvvetine sahip bir ülke olarak, Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’nun güney yanında güvenliği ve istikrarı sağlamak için başlatılan toplu AB çabalarına kritik bir şekilde katılmıştır. Eğer Türkiye’nin ulaşabildiği bağlantıları raydan çıkarılırsa, bundan böyle Türkiye, İran’a göre daha bağımsız ve milliyetçi savunma politikası ve dış politika izleyecektir. Bu, can alıcı AB çıkarlarında güçlü ve köklü bir hasara yol açabilir.  

Üçüncü güçleşen faktör şudur: Türkiye parlamentosunun 2003'ün Mart Ayında Irak savaşı için Türk bölgelerinin kullanımına izin vermemesinden sonra ABD-Türkiye ilişkisi bozuldu. Türkiye, ABD ile bağlarını geliştirmek için belirgin çabalar sarf ederken, ABD askerlerinin Irak'ın kuzeyindeki Kandil Dağında bulunan PKK'ya karşı çatışmayı üstlenmemesi ABD'nin dış politikasına, özellikle İran'a, karşı duyguları körüklüyor[2].

Uluslar arası Stratejik Araştırma Organizasyonu (USAK) tarafından yapılan son kamuoyu araştırmasına göre, inanılması güç ki Türklerin yüzde 94'ü ABD askerlerinin müdahalesine karşı iken, bunların yüzde 83'ü ABD'nin Irak'taki PKK kamplarına yaklaşma niyetinin olmadığı kanaatindedir.

Araştırmacılar 2006'nın Haziran Ayında Türklerin sadece yüzde 12'sinin ABD'ye karşı bir sempatisi olduğunu ama 2000’de bu oranın yüzde 53 olduğunu tespit ettiler. Dahası Türk halkının yüzde 61'i İran'ın nükleer silahlarının tanınmasına karşı, ama yüzde 60'ı ABD askerlerinin Irak'taki varlığını dünya barışı için büyük bir tehlike olarak görüyor ve yalnızca yüzde 16'sı İran'ı da aynı şekilde değerlendiriyor.[3]

İsrail, ABD ve AB nükleer silahlı İran’ın tehdidine sahiptir, ama meselenin üstesinden gelinmesinde bir anlaşmazlık var. Doğal olarak diplomatik ziyaretlerin sıklığı artmaktadır. Türkiye 2006'da ABD ve İsrail görevlilerini karşıladı; CIA yöneticisi Peter Goss, FBI yöneticisi Robert Mueller, Condoleezza Rice ve İsrail'in genelkurmayı Dan Halutz. Türkiye Milli Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Yiğit Alpogan Washington'u 2006'nın Ocak ayında ziyaret etti ve İran'ın nükleer araştırmasının dizginlenmesindeki yetersizlikten duyduğu mutsuzluğunu ifade etti. Sohbetin ana konusu Türkiye'nin İran'ın nükleer tutkusu içindeki rolünü tanımlamaktı.

Fakat resmi görevlilerin ziyaretine ve istihbarat paylaşımına rağmen, Türkiye'yi etkileyen gizli jeopolitik etkenler değişmedi. Bu etkenlere cevap olarak, Türkiye Cumhuriyeti İran’ın IAEA ile işbirliği yapması için onu cesaretlendirme adında savunma ve güvenlikten oluşan diplomatik bir yaklaşıma sahiptir. Türkiye beş tane nükleer santral inşa edeceğini ilan etti. Bu santrallerin 20 yılda ülkenin enerji ihtiyacının yüzde 10'unu karşılaması beklenmektedir. Türkiye, karşılıklı garantilenmiş yok etme doktrinine göre, güçlü komşularıyla güç korunması için belki İran'da nükleer silah yarışına katılmak zorunda hissediyor kendini. Bu doktrine göre nükleer silahların geniş yıkım gücü, bu silahlara sahip olmayı teşvik ediyor. Türkiye ve İran belki Soğuk Savaş alanının bu caydırıcı doktrini tarafından yönetiliyor.

Türkler, İran’ın nükleer silahlanma hırsının engellenmesi için yapılan diplomatik ve askeri eylemleri verimsiz görüyor. Daha da ötesi, Türkiye Ortadoğu’da Irak’ın ötesinde bir istikrarsızlık ve İran komşusuyla düşmanca ilişkiler görmek istemiyor. Şu anda, Türkiye’de nükleer yeterliliğe sahip olmak, uzun vadede tek mantıklı ve güvenilir fikir olarak görünüyor.

 

 


 

[1] Turkey: Country Analysis Briefs, Energy Information Administration, US Department of Energy, July 2005, www.eia.doe.gov/emeu/cabs/turkey.html.

[2] Turks don’t trust US, against attack on Iran, Turkish Daily News, 25 March 2006, www.turkishdailynews.com.tr/article.php?enewsid=39033.

[3] America's Image Slips, But Allies Share US Concerns Over Iran, Hamas, Pew Global Attitudes Project, Pew Research Center, 13 June 2006, www.pewglobal.org./reports/display.php?ReportID=252.