Bab el-Mendeb Boğazı’nda deniz trafiğinin durması veya herhangi bir sorun yaşanması, Mısır’ın hasta ekonomisine yıllık 6 milyar dolarlık gelir getiren Süveyş Kanalı’nı doğrudan etkiliyor.
YDH-İranlı analist Sabir Golanberi, Bab el-Mendeb Boğazı’nda yaşanan gelişmelerin Yemen savaşından uzak duran Mısır’ı kaygılandırdığını yazdı.
Mısır, 2015 yılının Mart ayında Suudi Arabistan liderliğindeki Arap koalisyonu şekillendikten sonra bu koalisyonda sadece ismen var oldu, bu konuda çok ihtiyatlı hareket etti ve Yemen savaşı için kara gücü göndermeyi reddetti.
Muhtemelen Mısırlılardaki bu tereddüt ve ihtiyatın sebeplerinden biri, 26 Eylül 1962’de Yemen’de yaşanan devrim sırasında bu ülkeye yaptıkları müdahalenin acı hatıralarıdır.
Gerçi Cemal Abdunnasır yanlısı cumhuriyetçiler, Suudi Arabistan ve İngiltere tarafından desteklenen krallık yanlılarına karşı zafer kazandı.
Ancak Mısır ordusunun askeri müdahalesi, Kahire’ye insani, mali ve askeri açıdan çok pahalıya mal oldu.
Bu yüzden Mısır ordusu, Yemen savaşına karadan girmenin o kadar da kolay olmadığını çok iyi biliyor.
Elbette Mısır ordusunun Yemen savaşına girmekten sakınmasının yukarıda değindiğimizin dışında başka sebepleri de var.
Mısırlılar, kendilerini Arap dünyasının lideri olarak görüyor. Bu yüzden de Suudi Arabistan dahi olsa başka bir ülkenin bayrağı altında savaşmak Mısırlılara ağır geliyor.
Öte yandan Mısır, 1960’lı yıllarda Yemen’de kendisine karşı savaştığı bir ülkenin bugün yanında ve komutası altında savaşmak istemiyor.
Bununla birlikte Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile Abu Dabi Veliahdı Muhammed bin Zaid ve Suudi Arabistan Veliahdı Muhammed bin Salman arasındaki yakın ilişki, Mısır’ı Suudilerin liderliğindeki Arap koalisyonuna sürükledi; ancak Mısır’ın buna katılım düzeyi şimdiye kadar memnuniyet verici olmadı.
Geçtiğimiz Pazartesi günü Abdurabbuh Mansur Hadi, Mısır’a gitti ve Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ve diğer Mısırlı yetkililerle görüşmeler yaptı.
Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Mansur Hadi’yi karşılamak için havaalanına gitmedi, Yüksek Öğrenim Bakanı Halid Abdulgaffar’ı gönderdi. Karşılamadaki bu seviye düşüklüğü ziyaretin önemini azaltmıyor.
Mansur Hadi, Mısır’ın Bab el-Mendeb Boğazı’nda yaşanan gelişmelerden dolayı çok kaygılı olduğu bir dönemde Kahire’ye gitti.
Çünkü Husiler, kısa bir süre önce Suudi Arabistan’a ait bir gemiyi füzeyle vurmuş ve bu stratejik öneme sahip boğazda gemi trafiği tehlikeye girmişti.
Bab el-Mendeb Boğazı’nda deniz trafiğinin durması veya herhangi bir sorun yaşanması, Mısır’ın hasta ekonomisine yıllık 6 milyar dolarlık gelir getiren Süveyş Kanalı’nı doğrudan etkiliyor.
İşte bu sebeple Mısır, Bab el-Mendeb Boğazı’nın güvenliğine çok dikkat ediyor.
Füze saldırısına derhal tepki gösteren Mısır; Amerika, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin 26 Temmuz-4 Ağustos tarihleri arasında düzenlediği ortak askeri tatbikata katıldı.
Bununla birlikte kaynakların belirttiğine göre Mısır hükümeti, Suudi Arabistan’a bu stratejik boğazdan petrol ihracatını askıya alma kararından ödün vermesi ve petrol ihracatına en kısa sürede yeniden başlaması için baskı yapıyor.
Kahire’nin Mansur Hadi’yi bu şartlar altında kabul etmesi, “Mısır Yemen konusunda daha aktif roller oynamak istiyor” şeklinde bir mesaj taşıyor olabilir.
Öyle gözüküyor ki Suudiler, Bab el-Mendeb Boğazı’ndan gemi geçişlerini kısa süreliğine dahi olsa askıya alarak Mısırlıların Yemen savaşına ilgisini çekmeyi başardı. Ve bunu Mısır’ın ekonomisi ve güvenliği için bir tehlike olarak Kahire’ye bir dış politika önceliği şeklinde dayattı.
Elbette başka faktörler de söz konusu; bununla birlikte Bab el-Mendeb Boğazı’ndaki saldırılarda artış olup da bu boğazın ve dolayısıyla Süveyş Kanalı’nın güvenliği ciddi bir şekilde tehlikeye düşmedikçe Mısır’ın şu an Yemen savaşında daha aktif bir askeri rol üstlenmesi uzak bir ihtimal olarak gözüküyor.
Bunun gerçekleşmesi halinde ise muhtemelen Mısır’ın Suudi koalisyonundaki askeri varlığı artık isimden ve göstermelik olmaktan ibaret olmayacak.
Bu çerçevede Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Mansur Hadi ile düzenlediği ortak basın toplantısında Kızıl Deniz ve Bab el-Mendeb’deki gemi trafiği serbestliğine işaret etti ve Yemen’in güvenliğinin Mısır’ın ve bölgenin güvenliği ile doğrudan ilgili olduğunu vurguladı.
Abdulfettah Sisi, İran’ın adını zikretmedi; ancak şöyle dedi: “Mısır, Yemen’in Arap olmayan güçlerin nüfuz alanı haline gelmesine ve kardeş Arap ülkelerinin güvenlik ve istikrarına yahut Bab el-Mendeb Boğazı ile Kızıl Deniz’deki gemi geçiş serbestliğine yönelik bir tehdit haline dönüşmesine karşıdır.”
Bununla birlikte Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’nin siyasi söylemi yine de ihtiyatlıydı. Ne İran’ın ne de Husilerin ismini zikretti; Yemen sorununda siyasi çözümü vurguladı.
Basın kaynaklarının söylediğine göre Mısır, bir süredir Husi liderleriyle gizli temaslar kurmuştu ve buna paralel olarak Kongre Partisi ile de ilişki içindeydi.
Muhtemelen Mansur Hadi’nin Mısır ziyareti de bu çerçevedeydi. Mısır, savaşın Yemen krizini sona erdiremeyeceğine ve savaşın devam etmesinin Bab el-Mendeb’in, Kızıl Deniz’in ve Süveyş Kanalı’nın güvenliğini tehdit ettiğine inanıyor.
Bu yüzden maslahatı, tüm taraflarla görüşerek siyasi çözüm yolunun geliştirilmesinde görüyor. Bu şekilde Yemen meselesinin geleceğinde Suudi koalisyonu yanlısı olsa da bir arabuluculuk yaparak daha etkin bir rol oynamak istiyor.
Şimdi gözler Yemen krizinin tarafları arasında 6 Eylül’de Cenevre’de yapılması beklenen görüşmelere dikilmiş bulunuyor. Bu müzakereler düzenlenecek olsa bile onda bir anlaşmaya varılması uzak ihtimal.
Çeviri: YDH