Suriye’de Kosova senaryosu, S-300 komplekslerinin caydırıcılığı ve SDG

img
Suriye’de Kosova senaryosu, S-300 komplekslerinin caydırıcılığı ve SDG YDH

IŞİD 25 Temmuz’da kaçırdığı rehinelerin Amerikan işgal bölgesindeki Rukban kampında tutuldukları ortaya çıktı.




27 Ekim’de Regnum’da Vladimir Vasilyev imzalı, “İsrail’in Suriye’deki S-300’leri yok etme şansı var mı?” başlıklı önemli bir yazı yayınlandı.[i]

Vasilyev özetle, Suriye’ye her birinde sekiz fırlatıcı bulunan üç tabur (bir alay) S-300 ve her tabur için de yüzden fazla roket sevk edildiğini söylüyor. 

Ancak yazı daha ziyade, elektronik muharebe sistemlerine dikkat çekiyor. Bu sistemler, düşman uçaklarını kör edebilir, navigasyon ve telsiz haberleşme sistemlerini bloke edebilir. Düşman uçaklarının İsrail, Suudi Arabistan ya da Avrupa’dan kalkmaya hazırlandığı anı görebilir. 

Bu yüzden, Vasilyev’in görüşüne göre, İsrail savaş uçaklarından, özellikle de her biri 125 milyon dolarlık F35’lerindenbirini kaybetmek istemiyor. Bunu ABD de istemiyor, çünkü bir F35’in vurulması, üreticiLockheed Martin’in büyük prestij kaybı anlamına gelir. 

Bu yüzden, S-300’lerin risksiz sınanması önem taşıyor. Ukraynabu “hizmeti” sunmak için koşturdu: NATO’nun Clear Sky 2018 tatbikatındaİsrail ve ABD’ye kendi S-300 kompleksleri çerçevesinde eğitim olanağı sundu. (İsrail NATO üyesi mi; değilse Türkiye’nin buna tepkisi ne oldu gibi sorular elbette yersiz.) 

Ne var ki, bunun ne kadar başarılı olacağı kuşkulu; zira daha önce yazdığımız gibi, Suriye’ye sevk edilen S-300 sistemlerinin Rusya’nın kendihava savunmasından alındığı, dolayısıyla Rusya dışına satılan veya verilen sistemlerden farklıolduğu biliniyor. 

Vasilyev ayrıca, yeni S-400 komplekslerinin ilk adının S-300PM3 olduğuna dikkat çekiyor. Suriye’ye sevk edilen kompleksler ise S-300PM2. Yani Suriye’ye sevk edilen sistemler, standart S-300’ler ile gelişmiş S-400’ler arasında bir ara aşama.Vasilyev’e göre bu sistemleri dış görünüşlerine bakarak ayırt etmek de mümkün değil.

Böylece yazar, Suriye’ye sevk edilenlerin, aslında S-400 kompleksleri olabileceğini vurguluyor. Gerçekten de menzil, atış sıklığı, isabet yüzdesi vb. özellikleriyle S-300PM2’ler, standart S-300’lerden epey farklılık gösteriyor ve S-400’lere benziyor. 

Şüphesiz 400 civarında avcı uçağına sahip olan İsrail’in, S-300 sistemlerini imha etme ihtimalivar. Ama bunun bedeli çok ağır olabilir. Vasilyev’in sözleriyle: “onlarca uçak ve pilot.”Üstelik, sadece bir S-300 alayının ateşi sonucu. “S-300’lerin hedefi tutturma oranı yüzde 90. 6-8 alay bulunması durumunda İsrail hava kuvvetlerinin tamamen ve kesin imhasından söz edilebilir.” Vasilyev, bunun sadece İsrail değil, ABD ve koalisyon uçaklarının hava üstünlüğünü sona erdirebileceğini vurguluyor. 

Ancak provokasyon ihtimalinede dikkat çekiyor. Şoygu’nun, S-300’lerin Suriye’ye intikalini bildirdiği açıklamasını yaptığı gün, 24 Eylül 2018’de İsrail basınında, bu komplekslerin İsrail’in sivil uçakları için de tehdit oluşturabileceğiileri sürüldü. 

İsmi açıklanmayan İsrailli bir “uzman”a göre, S-300’lerden fırlatılan roketler İsrail hava sahasına girip Ben Gurion havaalanına inen sivil uçakları vurabilir. “Uzman”ın dikkat çektiği gibi, bu bir savaş nedeni sayılabilir. 

Vasilyev sözlerini şöyle bitiriyor: “S-300 hava savunma komplekslerinin Suriye’ye sevk edilmesi ve Suriye hava savunmasının modernizasyonuyla birlikte bölgedeki durum tamamen farklı bir çatışma aşamasına girdi; kolektif bir Batı faaliyeti şeklinde olası düşman faaliyeti, kendi hâkimiyetini korumak için her adımı atabilir.”

Sergey Şakaryants’ın 8 Kasım’da Regnum’da yayınlanan yazısı,Kosova’dan Halkın Mücahitleri’ne ve İran’a değin, uzun olduğu kadar kapsamlı da bir yazıydı.[ii]

Bu çok uzun yazı, Carla del Ponte’nin2008’de yayınlanan anılarıyla başlıyor ve Lahey Adalet Divanı’nın eski başsavcısının, Kosova’nın şimdiki hükümet yetkililerini açıkça töhmet altında bırakan suçlamalarına değiniyor. Bu suçlamalar arasında, 300 Kosovalı Sırp’ın organlarının henüz hayattayken alındığı ve Avrupa, İsrail ve Türkiye’ye satıldığı, karşılığında uyuşturucu ve silah ticareti yaptıkları da var. Bu örgütlü suçlar Kosova’nın ilk başbakanı ve şimdiki Devlet Başkanı Haşim Taçi’nin başında bulunduğubir özel grup tarafından işleniyordu. Kosova’nın şimdiki başbakanı Ramuş Haradinayda bu grupta rol oynuyordu. 

Ponte’nin açıklamalarına göre, soruşturma girişimi BM’nin Kosova ve Dağlık Karabağ’da geçici yönetim misyonu başkanı Bernard Kouchner(Fransız Sosyalist Partisi üyesi; 2007-2010 arasında Sarkozy döneminde Fransız dışişleri bakanı) tarafından engellendi. Ponte’nin bulguları, Alman dış istihbaratı ve ordusundan başka İsviçreli politikacı Dick Marty’nin 15 Aralık 2010’da Avrupa Konseyi’ne sunduğu bir raporla dadoğrulandı. Ancak tahmin edilebileceği gibi, Taçi ve Haradinay hakkında hiçbir işlem yapılmadı. 

Şakaryants, Suriye’de 2012-2017 arasında (muhtelif kaynaklara göre 200 ile 1500 arasında) Kosovalı cihatçı bulunduğuna dikkat çekiyor. 

1 Kasım’da Suriye Dışişleri Bakanlığı tarafından Rakka’da koalisyon güçlerinin düzenlediği katliamlara dair belgeler yayınlandı ve BM’ye uluslararası soruşturma çağrısı yapıldı. 

Bakanlığa göre, ABD önderliğindeki koalisyonun saldırılarıyla tamamen yıkılan Rakka’nın yüzde 2’sinde yıkıntılar kaldırıldı ve sadece bu kısımda, toplu mezarlarda çoğu kadın, çocuk ve yaşlı 4.000 kişinin cesedi bulundu. 

Bakanlık geçtiğimiz gün de ABD ve Türkiye’nin Suriye topraklarını işgalden vazgeçmelerini istedi. Ancak bu defaki çağrı, rutin olmanın ötesindeydi. Zira, Al-Masdar’ın kaynaklarına bakılırsa Rakka ve Deyr ez-Zor’daki Arap kabilelerinin liderleri bir açıklama yaparak, halen SDG saflarında bulunan Arapları bu örgütü terk etmeye ve bütün ilişkilerini kesmeye, bütün Suriye Araplarını da SDG’ye karşı savaşmaya çağırdılar; dahası, SDG saflarında kalacak Arapların düşman sayılacağını ilan ettiler. 

Daha önemlisi bu yerel Arap liderler, Araplardan bulundukları yerlerde kendi yerel idare organlarını oluşturmalarını da istediler. Açıklama, en büyük Arap kabilelerinden biri olan Valda’nın lideri Beşşar Faysal el-Huaveydi’ninSDG komutanlarıyla yapılan bir toplantıdan ayrıldıktan sonra Rakka’da öldürülmesinin arkasından geldi. Cinayetin arkasında SDG’nin olduğu yaygın olarak dile getiriliyor. 

Federal Haber Ajansı’na bugün düşen bir habere göre “Kürtler, Rakka’da bir ayda 45 sivili öldürdüler.”[iii]Bu sivillerin Arap olduğunu tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor. 

Keza, özellikle Rakka ve Deyr ez-Zor’da Arapların SDG’yi terk etmesi, Türkiye’nin kuzeyde düzenlediği saldırılar ve ABD koalisyonunun güneyde IŞİD karşısında “müttefiklerine” ihanet anlamına gelen eylemsizliği veya “hatalı” bombardımanlarıyla zor duruma düşmüş bulunan SDG’nin meşruiyetini temelden sarsacak bir adım. 

Nitekim, FAN’ın Suriye’deki askeri kaynağı Ahmad Marzuk’a bakılırsa, son birkaç haftadır 130 savaşçıSDG saflarını terk etti.[iv]Doğal ki bu durum, aynı zamanda, Menbic’de Amerikan kuvvetlerinin TSK ile ortak devriyeye çıkmaları ve ABD’nin üç PKK liderinin başına 12 milyon dolar ödül koymuş olması gibi gelişmelerle birlikte daha “derin” bir anlam taşıyor. 

Şakaryants’a göre, her halükârda, yakın gelecekte ABD ve İsrail’in Suriye’de yatırım yapacağı teröristler, Erdoğan’ın İdlib’de “sakatatıyla birlikte” verdiği ve gövdesini “Suriyeli Türkmenler ile Türkiye yanlısı haydutların” oluşturacağı gruplar olacak: 

“Bu durumda Erdoğan’ın Putin’le ilişkilerinin nasıl sarsılacağı mevzusu, ilginçlik taşımıyor. Ne var ki, Erdoğan’ın bunu, İran ordu idaresi karşısında nasıl haklı çıkarmaya girişeceği mevzusu, ilginç; zira İran mütemadiyen, Erdoğan’ın, İran kuvvetlerinin İdlib’de köprü başları kurmasını öngören belgeyi imzaladığını hatırlatıyor. 

Türkiye yanlısı bu grupların son bir haftadır İdlib’in güney kırsalında Suriye ordu birliklerine saldırılara girişmiş olması, dikkat çekici; ancak “bu Türki teröristlerin büyük bölümü yok edildi.” 

Suriye ordusunun 7 Kasım tarihli açıklamasında, saldırılarda önemli rol oynayan ve büyük kayıp veren Türkistan İslam Partisi cihatçıları arasında Türkiye’den gelmiş yüzlerce terörist bulunduğuna dikkat çekiliyordu. 

Kürtlere gelince, “en nihayetinde Amerikancı SDG’yi terk edeceklerini bekleyebiliriz. Bunlar, Suriye’nin diğer vilayetlerindeki soydaşları gibi Suriye ordusuna katılacak, Suriye, Rusya ve İran’ın müttefiki olacaklar.” 

Her halükârda ABD, Suriye’de bir Kosova senaryosu güdüyor. Rusya’nın dış siyasetindeki üç kırılma noktasından biri olarak Kosova (diğer ikisinin Sırbistan ve Libya olduğunu söylemek mümkün), Rusya açısından sembolik bir önem taşıyor ve izin verilemeyecek bir senaryoyu temsil ediyor.

Şakaryants’ın görüşüne göre, Suriye, İran ve Rusya arasındaki anlaşmaya göre Türkiye yanlısı teröristlerin vurulması, bu üç ülkenin ortak kararınıgerektiriyor. 

Yaklaşık son iki haftadır İdlib kırsalındaki çatışmalar da, bu ortak karara işaret ediyor. Dahası, “Dünya pek yakında İdlib çatışmasızlık bölgesi ve İdlib’de bulunan ‘ılımlı Suriye muhalefeti’nin askeri birlikleri mevzusunda Rusya, İran ve Türkiye arasında büyük bir ayrışma görecek.”

Şakaryants bu vesileyle, Soçi mutabakatının süresinin 15 Ekim itibariyle dolduğunu hatırlatıyor. Suriye ordusu bu tampon bölge konusunda her şeyi yaptı; ancak “Erdoğan, beklendiği gibi, Rusya’dan ‘tampon bölge’ mutabakatının hayata geçirilme süresinin uzatılmasını talep etti.”

S-300’ler ise, ABD ve İsrail’in zıt iddialarına rağmen (“İsrail’in Suriye’ye saldırma hürriyetini kısıtlıyor”) gerilimi dengeleyici bir işlev görüyorlar. Örneğin, ABD dışişlerinin Suriye özel temsilcisiJames Jeffrey’nin 7 Kasım tarihli açıklamasına bakılırsa, “ABD, Suriye’ye Rusya’nın S-300 sistemlerinin konuşlandırılmasından derinden kaygı duyuyor. Bunları kullanacak personelin hazırlık seviyesinin düşüklüğü özel olarak endişe yaratıyor.”[v]

Bu ikinci cümleyle, S-300’lerin kontrolünün Suriye kuvvetlerinde olmasını kastediyor. Jeffrey’e bakılırsa bu sistemler “İsrail’in Suriye’de İran kuvvetlerini vurma imkânını sınırlıyor”muş. İsrail’in saldırıları savunma amaçlıymış ve, bekleneceği gibi, ABD İsrail’i kayıtsız şartsız destekliyormuş. 

Anlaşılan ABD ve İsrail, oyunu, tam da ambargolarla birlikte daha çok İran ağırlıklı oynamaya karar verdiler.

Yeri gelmişken, aynı gün ajanslara düşen bir diğer habere daha değinmek gerek. Bu açıklama,İsrail ordusunda albay olan doktor Sergey Kutikov’dan geldi. Ordunun “İyi Komşuluk” misyonunun başında bulunanalbay Kutikov şöyle dedi: “Suriyelilere hem doğrudan hem de BM üzerinden insani yardımda bulunmayı teklif ettik; ama reddettiler.” 

Kutikov’a bakılırsa, “İyi Komşuluk” misyonu 2016’dan, Suriye’nin güney sınırını kontrol altına aldığı bu yılın yaz aylarına kadardevam etmiş ve bu bölgeye 150 milyon dolarlık“insani yardım” gönderilmiş. Ancak cihatçıların bölgeden temizlenmesinin ardından yardım (“maalesef” Suriye hükümetinin olumsuz cevabıyla) kesilmiş. Peki bu arada kime “yardım” edilmiş? Kutikov bu hususta bir şey söylemedi.[vi]

Yardım korosuna İsrail’in de katılması, elbette ilginçti. Beşşar Esad’ın yaz aylarında Avrupalıların iştahla dile getirmeye başladıkları “Suriye’ye yardım” korosuna verdiği kesin cevap hatırlardadır. Esad şöyle demişti: “Batı bize lazım değil. Onlar ‘şeref’ kavramından çok uzaklar. Onlar vermezler, sadece alırlar.

Bu arada, aynı 7 Kasım günü Peskov, günlük brifingi sırasında, Putin’in Paris zirvesinde Netanyahu’nun görüşme talebini geri çevirdiği iddiasınıbiraz tuhaf, hatta fazlasıyla sert denebilecek şekilde yalanladı. 

Peskov, zaten böyle bir görüşme planlanmadığını, dolayısıyla geri çevirme de olmadığını söyledi; ancak “ayaküstü” kısaca görüşebileceklerini ekledi. (Dün Paris’te iki liderin yaptığı protokolsüz ve tek tercümanlıgörüşmeye bakılırsa gerçekten de “ayaküstü” görüştükleri anlaşılıyor.) Peskov’un üslubunun sertliği dikkat çekiyordu. Şakaryants’ın görüşüne göre bunun nedeni, 6 Kasım’da İsrail savunma bakanlığının “S-300 sistemlerine saldırmaya hazır oldukları, bu sistemlerin yanında Rusya vatandaşı olmamasını umut ettikleri” açıklamasıydı. 

Şakaryants, İsrail’in, bu sistemlerin yanında doğal olarak Rusya vatandaşı da olacağını gayet iyi bildiğini, dolayısıyla bu sözlerin tehditanlamına geldiğini düşünüyor.  Zira aynı gün Suriye’deki sistemlerin son bakımının da yapıldığı, muharebeye hazır hale getirildiği ve bu bakımdan sorumlu uzmanların Rusya’ya döndükleri haberleri çıkmıştı. Burada “bakım”dan kastedilen, S-300’lerin Suriye hava savunma sistemine tamamen uyumlu halegetirilmesi.[vii]

Ama daha ilgi çekici olan şu: İsrail’in Suriye S-300 sistemlerine saldırıda bulunabileceğini açıklaması, tam da Suriye ordusunun Şii müttefikleriyle birlikte İdlib’deki Türkiye yanlısı cihatçıları vurduğu güngeldi. 

Şakaryants, “bunun tesadüf mü olduğunu zaman gösterecektir,” diye ekliyor. Bu ilginç zamandaşlığı, bir başka olgu daha da ilginç kılıyor: 24 Ekim’de İsrail’in ImageSatfirmasının yayınladığı uydu görüntülerine göre, S-300 sistemlerinin en azından bir kısmı Hama vilayetinde Masyaf kasabasına (cihatçı merkezleri Han Şeyhun’a 50, Cisr eş-Şugur’a 80, İdlib’e 100 km) kuruldu. Rusya’nın Tartus üssünü korumakla görevli S-400 bataryasının sadece 1.3 km uzağına

Dolayısıyla, S-300 taburu tamamen buraya konuşlandırıldıysa bile300 km.yi bulan menziliyle Golan tepelerinden Kahramanmaraş’a, Rakka’ya ve hatta Kıbrıs’a kadar çok geniş bir alanı kapsıyor. (Federal Haber Ajansı 16 Ekim’de Britanya casus uçaklarının “S-300’lerin konuşlandırıldığı güney sınırı boyunca” uçuş yaptıklarını haberleştirmişti.[viii]Eğer bu doğruysa, S-300 sistemleri en azından iki farklı yere kuruldu demektir.)

Öte yandan, Ürdün, Lübnan ve doğu Akdeniz üzerinde yoğun İHA ve casus uçakları hareketine bakılırsa, İsrail ve ABD hâlâ S-300’leri test ediyorlar.[ix]

Şakaryants’ın Amerikancı SDG ile ilgili yorumu ise: “felaket.” Birincisi, Arap kabilelerinin bu güçlerden çekilmesi nedeniyle. İkincisi, SDG’nin en önemli bileşeni YPG’nin IŞİD ile savaşmayı bırakıp Türkiye’nin saldırılarını gerekçe göstererek kuzey sınırına gitmesi yüzünden. 

Dolayısıyla, Türkiye ile Suriye Kürtlerinin yerel savaşı, Suriye’nin kuzeydoğusunun Türkiye ve Amerika tarafından işgalinin son bulmasıyla neticelenebilir.” 

Bu iddianın altında yatan özgüveni destekleyecek bir açıklama, 8 Kasım günü Suriye ordusu siyasi yönetiminin başında bulunan Hasan Ahmad Hasan’dangeldi.[x]Hasan, RİA’ya yaptığı açıklamada şöyle dedi: 

“Suriye’de sadece Rusya ordusu, keza İran kuvvetleri ve Lübnan ulusal direniş kuvvetlerinin varlığı meşru. Bunlar Suriye devletinin ricasıyla geldiler ve Suriye topraklarında bulunuyorlar. Bütün diğer askeri varlıklar, ister Türk, Amerikan, Britanya, Fransız, Alman, isterse de İran körfezi ülkelerine ait olsun, bütün diğer askeri kuvvetler gayrimeşrudur. … Bir devlet şu ya da bu coğrafi bölgesini kontrol edemiyorsa, bu devlet ve onu destekleyenlerin bu tür gayrimeşru varlıklarla, bu işgalle her türlü araçla savaşmaya hakkı vardır.” 

Hasan ayrı mülakatta, S-300’lerin İsrail’in herhangi bir başarılı saldırısı ihtimalini de asgariye düşürdüğünü belirtti: 

“Askeri stratejide sıfır ihtimal diye bir şey yoktur. Çünkü açık gökyüzünden, geniş sınırlardan, farklı teknolojilerden bahsediyoruz… Dolayısıyla netice itibariyle böyle bir ihtimal olmadığını söyleyemem; ama bu saldırının başarıya ulaşması ihtimali asgariye inmiştir.”

Güneydeki terörist cebine ve Tanf’ta ABD-Britanya üssüne gelince, Şakaryants’a göre: “Dürzi şehri olan Suveyda’ya Rusya özel birliklerinin girdikleri biliniyor.” 

Suveyda, önemli; zira Amerikan ve Britanya işgali altındaki Tanf’a çok yakın. IŞİD 25 Temmuz’da buradan kadın ve çocuk rehineler kaçırmıştı. 15 çocuk ve 4 kadından oluşan rehineler9 Kasım’da Suriye ordusu tarafından kurtarıldıklarında, bu süre boyunca Tanf yakınlarında Amerikan işgal bölgesindeki Rukban kampındatutuldukları açığa çıktı. Kurtarma operasyonu, Rusya subaylarının komutasında Suriye kuvvetleri tarafındangerçekleştirildi ve IŞİD’çiler yok edildiler.[xi]

Ürdün’ün, Rusya’nın sunduğu Suriye ve Irak üçgenindeki Rukban’ın boşaltılması planını ancak aynı gün kabul etmesi dikkat çekiciydi. Amerikan kuvvetlerinin aynı gün kamptaki mültecilere insani yardım yapmayı akıl etmeleri ise, daha da dikkat çekici.

 

Hazal Yalın. Çoğunluğu klasik Rus edebiyatından kırka yakın çevirisi var. Aralarında Tolstoy, Dostoyevski, Saltıkov-Şçedrin, Gogol, Turgenyev, Puşkin, Zamyatin, Kuprin, Gonçarov, Leskov, Grin, Zoşçenko, Strugatski Kardeşler gibi yazarların bulunduğu çeviriler, Kitap, İthaki, Helikopter, Remzi gibi yayınevlerinde yayınlanıyor. @Hazal_Yalin

 

[i]VladimirVasilyev, Есть ли Израиля шансы уничтожить С-300 в Сирии? https://regnum.ru/news/polit/2508882.html

[ii]Sergey Şakaryants, Сирия: “арабскую весну” запускали с создания “Косова”? https://regnum.ru/news/polit/2515837.html

[iii]FAN, Сирия новости 11 ноября 16.30. https://riafan.ru/1119756-siriya-novosti-11-noyabrya-16-30-kurdy-ubili-45-mirnykh-zhitelei-rakki-saa-otbila-ataku-dzheish-al-izzy-v-khame?from=block_exclusive1

[iv]FAN, Сирия новости 11 ноября 07.00. https://riafan.ru/1119639-siriya-novosti-11-noyabrya-07-00-130-chelovek-dezertirovalo-iz-sdf-kurdy-ponesli-poteri-v-deir-ez-zore?from=block_exclusive1

[v]REGNUM, Вашингтон озабочен: кто же контролирует С-300 в Сирии? https://regnum.ru/news/polit/2515748.html

[vi]Marianna Belenkaya, Сирия отказалась от гуманитарной помощи из Израиля.https://www.kommersant.ru/doc/3792532

[vii]TASS, Источник: специалисты РФ привели в боевую готовность зенитные ракетные комплексы в Сирии. https://tass.ru/armiya-i-opk/5763435

[viii]Hazal Yalın, ABD’nin “Hata”ları, S-300’ler ve Putin’in Valday Konuşması. http://ydh.com.tr/HD15719_rusyadan---abdnin-hatalari-s-300ler-ve-putinin-valday-konusmasi.html

[ix]FAN, В Сирии завершилось переоборудование С-300: готова ли САА отражать атаки Израиля. https://riafan.ru/1118801-v-sirii-zavershilos-pereoborudovanie-s-300-gotova-li-saa-otrazhat-ataki-izrailya?from=block_exclusive1

[x]RİA, Хасан Ахмад Хасан: С-300 в Сирии свели к минимуму успешность атак Израиля. https://ria.ru/interview/20181108/1532297176.html

[xi]FAN, Сирия при поддержке РФ вызволила друзских заложников из плена ИГИЛ: репортаж ФАН после освобождения. https://riafan.ru/1119279-siriya-pri-podderzhke-rf-vyzvolila-druzskikh-zalozhnikov-iz-plena-igil-reportazh-fan-posle-osvobozhdeniya?from=block_exclusive1



Makaleler

Güncel