Arhangelsk’te patlama. Gerçekte ne oldu?

img
Arhangelsk’te patlama. Gerçekte ne oldu? YDH

8 Ağustos’ta meydana gelen nükleer kazayla ilgili olarak Rusya Savunma Bakanlığının 9 Ağustos’ta yaptığı ilk açıklamasında yalnızca bakanlığa ait bir tesiste deney sırasında patlama yaşandığı ve 5 Rosatom teknisyeninin hayatını kaybettiği duyuruluyordu.




İlkin, Arhangelsk’in Severodvinsk ilçesine bağlı Nyonoks köyündeki kazayla başlayalım.

8 Ağustos’ta meydana gelen kaza çokça konuşuldu ve elbette bizde de, Batı medyasının yönlendirmesiyle “yeni Çernobil mi?” başlığı altında yazılıp çizildi. 

Patlamanın görüntüleri, büyüklüğüne de tanıklık ediyor: gerçekten ürkütücü bir kaza bu, dolayısıyla “ne oldu?” veya “gerçekten tarafların dediği mi oldu?” sorularını hak ediyor.

Patlamanın Savunma Bakanlığına ait bir tesiste meydana gelmiş olması, hemen herkesin kafasında, “acaba bir şeyler gizleniyor mu?” sorusunu uyandırmış olmalı; bu yüzden muhalif yayınlara bakmak daha anlamlı olabilir. Aşağıdaki özet, esas olarak bu yayınlardan (başta da Eho Moskvı ve Novaya Gazeta’dan) derlenmiştir.

Kaza 8 Ağustos’ta meydana geldi. Savunma Bakanlığının 9 Ağustos’ta yaptığı ilk açıklamasında hemen hiçbir ayrıntı bulunmuyordu; yalnız bakanlığa ait bir tesiste deney sırasında patlama yaşandığı ve 5 Rosatom teknisyeninin hayatını kaybettiği duyuruluyordu. 

Bakanlık açıklamasında bir roket denemesi yapıldığından söz ediliyor; ancak hangi roket olduğu da bildirilmiyordu. ABD’nin istihbarat faaliyetinin kapsamını göstermesi bakımından şu bilgi yararlı olabilir: İlk gün, kazaya sebep olan roket sisteminin (Rusya tarafından gayiresmi olarak) Zirkon (3M22) olarak gösterilmesine rağmen ABD, yene 9 Ağustos’ta, bunun Burevestnik (Albatros; NATO envanterinde SSC-X-P) olabileceğini bildirdi ve uydu fotoğraflarıyla da bunu destekledi. Bu fotoğraflarda, denemenin yapıldığı yer de kesin olarak gösteriliyordu.

Zirkon mu, Burevestnik mi sorusu önemli; şundan ötürü: Düşman gemilerine karşı geliştirilen Zirkon, itici jet motorlarıyla fırlatılıyor; ancak Burevestnik, itici nükleer yakıt motorlarıyla fırlatılıyor. Bu durumda kazayı bir nükleer kaza olarak nitelemek mümkün; ancak büyüklüğünü tartışmak gerekir.

Rosatom’un 10 Ağustos’ta yaptığı açıklama, bu ikinci varsayımı doğrular nitelikteydi. Açıklamanın en önemli cümlesi, kazanın, radyoizotop kaynakların sıvı yakıt beslemesiyle ilişkili bir çalışma sırasında meydana geldiği şeklindeydi. 

Bu ne demek? Şu: roket, nükleer iticilerle, başka bir deyişle küçük çaplı bir reaktörle uçuyor. Yani Rosatom, fiilen, hem de kazanın üzerinden sadece 36 saat geçmişken, nükleer boyutu da bulunan bir kaza olduğunu açıklıyordu.

Ertesi gün Rusya Federal Nükleer Merkezi de “askeri amaçla kullanılan küçük bir nükleer reaktörde” patlama meydana geldiğini, “kısa süreli bir radyoaktif yayılma” olduğunu, bu yayılmanın kaza yerinden 30 kilometre uzaktaki Severodvinsk’te radyasyon seviyesini normalin iki katına çıkardığını bildirdi.

Bütün bunlar, pek görülmemiş şeyler; askeri bir kazanın nükleer boyutu da bulunduğunun itiraf edildiğine ben şimdiye kadar tanık olmadım. Hatta bu tür kazalar genellikle sürekli bir sır perdesi altında bırakılır. ABD, İngiltere ve Fransa gibi “açık demokratik” toplumlarda bu karanlığın örnekleri yaygın.

Kaldı ki, Burevestnik’in itici gücünü küçük çaplı bir nükleer reaktörün sağladığı da gizli bir bilgi değildi. Putin geçtiğimiz yılın başlarında yeni silah kapasitesini duyururken sunduğu çizimlerde ve video görüntülerinde bu açıkça görülüyordu.

Nitekim, Rusya’da liberal muhalefetin koçbaşı rolünü oynamaya çalışan Novaya Gazeta da bu ilginç duruma dikkat çekti. 10 Ağustos’ta gazetede şöyle deniyordu: “İlginç, Rosatom yalan söylemeye bile kalkmadı.”

Aynı yazıda çok ilginç bir cümle daha var. Novaya Gazeta, bütün anti-komünistliğine rağmen şöyle yazıyor: “Nükleer motorlu roket SSCB’de yapılmadı; beyinleri yetmediği için değil, uçan bir Çernobil konseptinin çok tehlikeli olmasından ötürü.”

Tekrar edelim. Rosatom’un açıklamasıyla açıkça ortaya konulduğu gibi, bunun bir nükleer kaza, veya en azından nükleer sonuçları da olan bir kaza olduğuna şüphe yok. Bu durumda soru şu olmalı: Bu nükleer kaza, Çernobil ile karşılaştırılabilir mi, veya etkisi ne oldu?

Kazadan sonra iki saat süreyle üssün kurulu olduğu bölgede radyasyon oranı normalin 11 katına çıktı. Bu bilgi ilkin belediyenin basın bürosundan duyuruldu ve internet sitesinde de yayınlandı; ancak kısa bir süre sonra siteden çıkartıldı. 

Ancak Severodvinsk sakinleri de sosyal medya hesaplarından dozimetrelerinin fotoğraflarını paylaşmakta gecikmediler (herhalde nükleer ölçüm yapmak için dozimetre bulundurmak, normal bir davranış değildir; ilçe sakinlerinin nükleer risklerden haberdar oldukları anlaşılıyor). 

Ne var ki bir kez daha, Rosatom’un belediyeden hemen sonra yaptığı açıklama doğrulandı: Rosatom, atmosfere zehirli madde saçılmadığını bildirdi; nitekim Severodvinskliler de birkaç saat sonra dozimetrelerindeki bütün ölçümlerin normale döndüğünü açıkladılar.

Belediyenin yaptığı resmi açıklama da bu yöndeydi: radyasyon seviyesi 1.5 saat kadar normalin çok üzerinde seyretmiş, ancak 11.50-12.30 arasında normal seviyeye geri dönmüş, 14.00 itibariyle de kabul edilen maksimum mikrozivert seviyesi olan saatte 0.6’nın da çok altına, 0.11’e düşmüştü. Bu bulgu da Severodvinsk sakinlerinin dozimetreleriyle doğrulandı. (Norveç Nükleer Güvenlik Ajansı, akşam saatlerinde aynı bilgiyi teyit edecekti.)

Patlamada 7 Rosatom teknisyeni öldü. Üste bulunan görevlilerin radyasyona maruz kalma ihtimalleri de yüksek; zira bunlar (muhtemelen hepsi) Moskova’da özel bir nükleer tıp merkezinde bakım altına alındılar.

13 Ağustos’ta olay hararetlendi. İki nedenle. Birincisi, köyün tahliyesi gündeme geldi. İkincisi de, Beyaz Saray’dan “olay aslında daha büyük, Rusya olayı gizliyor,” mealinde bir açıklama yapıldı.

Birincisine bakalım. Ertesi gün, köyün tahliyesinin aslında tahliye olmadığı anlaşıldı. Savunma Bakanlığı, aynı tesislerde yeni bir deneme daha yapmak istemiş, ama daha sonra bu girişimden vazgeçilmişti. Öyle görülüyor ki ilk patlama gerçekten sınırlı ve tesise bütün olarak zarar da vermemiş. Dahası, köylülerin söylediklerine göre, daha öce de benzer şeyler olmuş; yani riskli denemelerden önce köylüler bilgilendirilip dilerlerse köyden ayrılabilecekleri söylenirmiş. Bunun ne sıklıkla olduğu belirsiz, ancak bilgilendirme yaptıkları anlaşılıyor.

İkincisinin nedeni ise malum; bunu bir de Navalnıy-Sobol neoliberal (aslında, Aydın Sezer’in isabetle hatırlattığı gibi, Navalnıy’ın ırkçı açıklamalarını da hiç akıldan çıkarmamak gerek) çevresiyle bağlayıp “totaliter Rusya, çağdaş demir perde, kanlı diktatörlük,” olduğu “kanıtlanacak”.

Çernobil faciasının Sovyetler Birliğinin yıkılmasındaki etkisi, pek çok çalışmaya konu olmuştur. Doğrudur da bu; ne var ki bu etki, kitlelerin Sovyet devletine olan güveninin sarsılmasıyla ilişkilidir. 

Bugün birçoğu unutulmuş olsa da, 80’li yılların bir dizi felaketi de aynı etkiyi büyütmüştür ve bunlar, bu yüzden, toplum hafızasında derin izler bırakan travmalar haline gelmiştir.  

Bir psikolojik travma ancak kabul edildiği takdirde aşılabilir. Bu nedenle benim kişisel kanaatim şudur: Rusya bu tür travmatik olayları gizlemeyecektir. Gizleyemeyeceğinden değil (neticede, Batı’daki örneklerini çokça gördüğümüz gibi, her şey gizlenebilir); halka karşı sorumluluklarını dikkate aldığından da değil (dünyada hemen hiçbir rejimin bunu dikkate aldığını düşünmüyorum) ama tarihi tecrübeleriyle, gizlememesi gerektiğini öğrendiğinden.

Bunun bir diğer nedeni, Rusya halkının (sanılanın veya iddia edilenin tersine) açık bir toplum oluşudur. Severodvinsk faciası, hızla ortaya çıkan kamuoyu tepkisi ve öğrenme ihtiyacı, sosyal ağların yoğun bir şekilde kullanılması vb. de hükümeti bu açıklığa zorluyor.

 

13 Ağustos’ta aslında çok ilginç bir başka olay daha yaşandı; ama o da pek ilgi uyandırmayı başaramadı. Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun uçağı Baltık Denizi üzerinden geçerken NATO F18 uçakları engelleme yapmaya kalktılar.

Bunun üzerine Rus uçakları da havalandı ve havada it dalaşı oldu. NATO, dün akşama doğru, uçağın Şoygu’yu taşıdıklarını bilmediklerini; ancak NATO sınırına çok yaklaştığı için engellediklerini açıkladı. 

Putin-Lavrov-Şoygu troykasını Rusya’dan iktidarın çelik çekirdeği diye nitelediğimi kimi okurlar hatırlayacaktır; bu nedenle Şoygu’ya yönelik böyle bir girişim, özellikle dikkat çekici.

 

 

Hazal Yalın. Çoğunluğu klasik Rus edebiyatından kırka yakın çevirisi var. Aralarında Tolstoy, Dostoyevski, Saltıkov-Şçedrin, Gogol, Turgenyev, Puşkin, Zamyatin, Kuprin, Gonçarov, Leskov, Grin, Zoşçenko, Strugatski Kardeşler gibi yazarların bulunduğu çeviriler, Kitap, İthaki, Helikopter, Remzi gibi yayınevlerinde yayınlanıyor. @Hazal_Yalin

 

Patlama anı

 

Patlamanın yaşandığı yer

 

Üssün bulunduğu Nyonoks köyü.



Makaleler

Güncel