Rus Akademisyen Yevgeniy Satanovskiy, son gerginliklere ilişkin yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı eski Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakaşvili’ye benzetti.
YDH- Yevgeniy Satanovskiy, önemli bir akademisyen. Ortadoğu uzmanı bir şarkiyatçı; Moskova’da Ortadoğu Enstitüsü Başkanı. Bundan başka, Rusya’da popüler de bir isim; ana akım medyada haber programlarında sıkça karşılaşılan bir yüz. Satanovskiy’in aşağıdaki yazısı, bugün kendi kişisel blogunda yayınlandı.
***
Suriye’deki gerginliğe ve bunun bize nasıl bir tehdit yönelttiğine dair
Suriye’de ciddi bir gerilim var. Hükümet ordusunun İdlib’deki terörist mevzilerine saldırısı, onlara kalkan olan Türk askerleriyle çatışmalara yol açtı.
Türkler, askeri araçlarını ve insan gücünü bölgeye çekerek Suriye ordusunu vurdular. Rusya askerleri bunların içinde yer almıyorlar; ama öyle olması imkansız değil.
Erdoğan heyecanlı bir adam, zıvanadan çıkmış denmese de fevri bir karakteri var ve bölgede başlayan her şey bir Suriye-Türkiye savaşını hatırlatmaya başlıyor. Bu da Arapların, özellikle de daha yüzyıl önce Osmanlı devletinin uyrukları olduklarını ve kendi devletleri bulunmadığını çok iyi hatırlayan Suriye ve Irak Arapları için önemli bir faktör.
Bu, anlaşılır. Erdoğan için Türkiye sınırları, anlamsız formaliteden başka bir şey değil; gerekirse bunları yeniden gözden geçirir ve kimse de tartışmaz.
Onun görüşüne göre komşularıyla olan biten her şey, kendisini son derece dolaysız biçimde ilgilendiriyor.
İslamcılara hamilik ediyor. En çok da, etnik olarak Türklere yakın olan Türkmenlere; bunların sayısı Suriye ve Irak’ta milyonları buluyor. Erdoğan için bunlar, kendi insanları, onun politikasının bir enstrümanı ve Şam’ın da onlara dokunmaya kesinlikle hakkı yok. Yoksa itibarı kalmaz.
Ve bunu korumak için de, ekonomideki krize ve zorlu iç siyasi duruma rağmen savaşmaya hazır.
Bütün bunların onun için nasıl sonuçlanacağına dair tahminde bulunmayacağız. Rusya ve Ukrayna’nın ilişkileriyle nasıl paralellikler olduğu üzerinde de durmayacağız.
Putin, Erdoğan değil. Bu da iyi bir şey; zira Erdoğan daha ziyade Saakaşvili’ye benziyor; o da çağımızın en başarılı siyasetçisi değil.
Yalnız şuna dikkat çekelim: Erdoğan’a tahammül edemeyen Batı, onun Esad'la çatışmasında, Türklerin ve İslamcıların kararlılıkla arkasında duruyor. (Bu İslamcıları herkes işine nasıl geliyorsa öyle adlandırıyor; tek söylemedikleri, gerçekte oldukları şey: Düşman gruplara bölünmüş yerel bir El Kaide.)
Böylece Erdoğan, Esad’a ültimatom veriyor ve İdlib’de çoktan yapması gerekenlerden hiçbirini yerine getirmedi diye Putin’i de hiddetle suçluyor.
Yalnız burada başka bir soru akla geliyor: Türkler, Rusya askerlerini de vurmayı denerler mi? Suriye ordusuna vururlarken böyle bir şey meydana gelir mi? 2015 güzünü, uçağımızın vurulduğunu hatırlıyoruz…
Ama bu noktada öngörüde bulunmak faydasız. Aramızda olan bitenlere bakarsak, Erdoğan’ın karakteri değişmeyecektir, ama Ankara, Moskova’nın kararlılığını sınamaya da teşebbüs etmeyecektir.
Cevap, çok sert olabilir. Türkiye ile Suriye yüzünden açıktan savaşmayacak olsak bile; ama Türkiye, Türkiye’den fazlası. Yalnız Türkiye değil.
Çeviri: Hazal Yalın