Hizbullah'ın, Meron üssünü füzelerle vurarak, yeteneklerini ifade etme konusunda blöf yapanın İsrail olduğunu açıkça gösterdiği ifade ediliyor.
YDH- İsrail medyası, 6 Ocak Cumartesi sabahı, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki 94 yerleşim biriminde alarmların çaldığını ve ardından gelen onlarca patlama sesinin yerleşimciler arasında korku atmosferi yarattığını bildirdi.
Birkaç dakika sonra Hizbullah şu açıklamayı yaptı: “Hamas'ın Siyasi Büro Başkan Yardımcısı Şehit Salih el-Aruri ve arkadaşlarının şehit edilmesine ilk yanıt olarak, İsrail'in iki ana istihbarat üssünden biri olan işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki Meron İstihbarat Üssü 62 füzeyle hedef alındı.”
Uzmanlar, İsrailli askeri ve siyasi yetkililerde ciddi endişeye yol açan Hizbullah'ın bu operasyonunun iki açıdan önemli olduğunu vurguluyorlar.
Dikkat çekilen ilk husus, Meron üssünün önemidir. Bu üssün hedef alınmasının, İsrail ordusunun güney Lübnan'a karşı hava saldırılarına yönelik istihbarat kabiliyetinin önemli bir bölümünü yok edebileceği ifade ediliyor.
İşgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki en büyük dağ olan Meron Dağı’nda yer alan Meron üssünün, İsrail için hayati bir üs olduğunu dile getiren yetkililer, bu üssün istihbarat topladığını, hava saldırılarını yönettiğini ve kuzey cephesini izlediğini belirtiyorlar.
Filistin'in en tarihi ve en büyük köylerinden biri olan ve "Kenan" olarak bilinen Meron köyü, 1948 yılında İsrail rejimi tarafından bir katliama maruz kalmış olup günümüzde bu tarihi Filistin köyünün kalıntıları üzerinde bir turizm alanı kurulmuştur.
Bölgenin ana hava yönetimi, izleme ve kontrol merkezi olan Meron üssünün, İsrail'in kuzey bölgede “hava egemenliği ve güvenliği” olarak adlandırdığı şeyin sağlanmasında önemli bir rol oynadığı bildiriliyor.
Güney Filistin'deki Necef çölünde bulunan Mitzpe Ramon üssünün de aynı rolü oynadığı biliniyor.
Meron Dağı'nın yüksekliğinin ve konumunun, işgal altındaki Filistin'in kuzeyindeki hava sahasını gözlemlemek için stratejik bir avantaj sağladığını söyleyen uzmanlar İsrail ordusunun, Hizbullah'ın roketlerini engellemek için buraya güvendiğini belirtiyorlar.
Ayrıca bu üstte, hava trafiğini kontrol etmek ve İsrail'in hava güvenliğini sağlamak için gelişmiş sistemlerin ve modern teknolojilerin kullanıldığına da dikkat çekiliyor.
Benzersiz Nokta Atışı
Hizbullah'ın bu son saldırısını ele alan analistler, Meron üssünün füze yağmuruna tutulması haricinde bir diğer önemli hususun da Hizbullah'ın füzelerinin nokta atışı yapması olduğunu söylüyorlar.
Lübnan Hizbullah Hareketi’nin yayınladığı videoda demir kubbe sistemlerinin etkili olamadığı ve füzelerin tesisleri vurduğu açıkça görülmüştü.
İsrail Kanal 12 televizyonu, bu saldırının ardından Lübnan sınırına yakın 94 kasaba ve şehirde uyarı sirenlerinin çaldığını ve ordunun bazı yolları kapattığını bildirmişti.
Kanal 12 yayımladığı haberin devamında, bu saldırının yerleşimciler arasında tarifi imkansız bir paniğe yol açtığını ve bunun, kuzey cephesinde bu güne kadar görülmemiş bir durum olduğunu açıklamıştı.
Kanal 12’ye göre, bölgedeki insanlar dehşete kapılmış bir şekilde “Nasrallah'ın adamları çıldırdı. Peki, Galant (Savunma Bakanı) nerede? Demir kubbe nerede?” diye bağırıyorlardı.
Uzmanlar, bu saldırının, Hizbullah'ın işgal altındaki Filistin'de belli bir noktayı hedef almak istemesi halinde bunu ne Demir Kubbe'nin ne de başka bir sistemin engelleyebileceğini açıkça ortaya koyduğunu vurguluyorlar.
Bu tespiti yapanlar şu soruyu da sormadan geçemiyorlar: “Demir Kubbe İsrail'in en önemli askeri merkezini Hizbullah'ın füze saldırılarından bile koruyamıyorsa, peki bu sistemin güvenilirliğine dair bu kadar efsane anlatılmasının anlamı nedir?”
Dolayısıyla cumartesi sabahı gerçekleşen saldırının, İsrail askeri ve siyasi yetkililerine, Hizbullah'la savaşa girmeleri halinde şimdiye kadar yaşadıklarından tamamen farklı koşullarla karşılaşacakları yönünde açık bir mesaj verdiği söyleniyor.
Hizbullah’ın, yaptığı birçok açıklamayla, İsrail'in tüm hayati altyapısını hedef alma yeteneğine sahip olduğunu ve işgal altındaki topraklara aynı anda yüzlerce füze atabileceğini söylediğini hatırlatan uzmanlar, cumartesi günkü saldırının da Hizbullah’ın açıklamalarının blöf olmadığını açıkça gösterdiğinin altını çiziyorlar.
Uzmanlar tarafından ikinci önemli husus olarak da Hizbullah'ın gücünün farkında olan İsrailli yetkililerin bu nedenle şimdiye kadar tehdit ve hakaret dili veya arabuluculuk girişimleri dışında topyekun bir çatışmaya girmekten kaçınmış olmaları gösteriliyor.
Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah, cuma günü yaptığı konuşmada bu gerçeğe dikkat çekerek şunları söylemişti: “İsrail mevzilerine yönelik şu anda gerçekleştirilen bu saldırılardan biri geçmişte gerçekleşseydi, İsrail Beyrut'u hedef alırdı, ama artık Siyonist düşmanın bunu yapmaya cesareti yok ve bu, Direniş’in yıllardır düşmana dayattığı caydırıcılık denklemidir.”
"Lübnan'ın güney cephesinde İsrail'in gerçek anlamda rezil olduğuna şahit oluyoruz" diyen Nasrullah sözlerine şöyle devam etmişti: “Hizbullah'ın mevcut gündemi, düşmanı yormak, yıpratmak ve baskı yaparak Gazze üzerindeki baskıyı azaltmaktır. Bu nedenle Hizbullah'ta şu anda gördüğümüz güç ve yetenek, Direniş’in topyekun bir savaşa girme niyetinde olduğu durumdan çok farklıdır.”