İsrail’de Ertesi Gün

img
İsrail’de Ertesi Gün YDH

İsrail ordusunun eski istihbarat şefi Amos Yadlin, Amerikan Foreign Affairs dergisinde yazdığı makalede rejimin Aksa Tufanı’ndan sonra ortaya çıkan değişim ihtiyacını ele alıyor.




YDH- İsrail ordusunun eski istihbarat şefi Amos Yadlin, Amerikan Foreign Affairs dergisinde yazdığı makalede rejimin Aksa Tufanı’ndan sonra ortaya çıkan değişim ihtiyacını ele alıyor. Amos Yadlin, İsrail’de Ertesi Gün: Ülkenin neden gelişmiş bir güvenlik doktrinine, artan diplomasiye ve siyasi dönüşüm gerekliliğine ihtiyacı var?başlıklı makalesinde rejimin değişim ihtiyacının askeri açıdan daha fazla saldırgan olmakla ve siyasi açıdan da başta Suudi Arabistan olmak üzere bölge ülkeleriyle normalleşmekle giderilebileceğini savunuyor. 

The Day After—in Israel: Why the Country Needs a Better Security Doctrine, More Diplomacy, and Political Change başlığıyla yayımlanan makaleyi, Keda Bakış çevirdi.

***

Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısının ardından İsrail yaklaşık 60 yıldır ilk kez çok yönlü bir çatışmanın içine girdi. Gazze’de askeri savaşıyor, Batı Şeria’da silahlı gruplarla çatışıyor ve Irak, Lübnan, Suriye ve Yemen’den gelen füze saldırılarıyla karşı karşıya. 

İsrail’deki güvenlik ortamı, 6 Ekim’den önce İsraillilerin zannettiğinden daha tehlikeli görünmekte ve yönetimin ulusal güvenlik politikalarını yeniden değerlendirmesini gerektirmektedir.

Şu anda İsrail’in birincil hedefleri, kalan esirlerin serbest bırakılmasını sağlamak, Hamas’ın askeri kapasitesini etkisiz hale getirmek ve yüz binlerce İsrail vatandaşının ülkenin kuzey ve güney bölgelerindeki kendi topluluklarına güvenli bir şekilde geri dönüşünü kolaylaştırmak etrafında dönmektedir. 

Ancak İsrail, 7 Ekim’de yaşanan olayların tekrarlanmasını önlemek için daha kapsamlı tedbirler de almalıdır. Bu amaca ulaşmak için devlet savunma harcamalarını arttırmalı ve sınırlarını güçlendirmelidir. Filistinlilerle diplomatik angajman genel stratejinin bir bileşeni olsa da, Filistin topraklarını yöneten herhangi bir işbirliği anlaşması, askerileştirilmiş bir Filistin alanının yeniden ortaya çıkmasını önleyecek sağlam hükümler içermelidir. 

Şu anda İsraillilerin çoğunluğu tarafından uygulanamaz ve gerçeklikten kopuk olarak algılanan iki devletli çözüm gibi uzun vadeli hedeflerin gerçekleştirilmesi, hem ABD’nin desteğini hem de Suudi Arabistan ve diğer Arap ülkeleriyle ilişkilerin normalleştirilmesini gerektirmektedir.

İsrail hükümeti askeri hedeflere odaklanırken, çatışma sona erdikten sonra ne olacağını da düşünmek zorunda. Hamas sonrası senaryoya hazırlanmamak İsrail’in Gazze’de daha uzun süre kalmasına ve askeri kontrol uygulamasına neden olabilir. Daha parlak bir gelecek için İsrail’in ABD, Mısır, Suudi Arabistan ve BAE ile işbirliği yaparak teröre değil yeniden inşaya odaklanan, uzmanlar tarafından yönetilen geçici bir Filistin hükümeti kurması gerekiyor. 

İsrail, caydırıcılığını yeniden tesis etmenin ve istihbarat kapasitesini güçlendirmenin yanı sıra, demokratik kurumlarını, ekonomisini ve teknolojik yeniliklerini savunup güçlendirerek ve bölgeyle daha fazla bütünleşerek ilerici, demokratik bir devlet olarak ahlaki duruşunu da yeniden tesis etmelidir. İsrail 7 Ekim felaketini atlatmak istiyorsa güvenlik, diplomasi ve siyasi reform alanlarında eş zamanlı ve gecikmeksizin çalışmalıdır.

Tamamlanmamış iş

İsrail ordusu Gazze’de beş ay süren çatışmaların ardından kayda değer ilerlemeler elde etti. Bölge, karmaşık şehir düzeni ve yüksek nüfuslu sivil yaşamın içine gömülü, geniş bir tünel ve yeraltı tesisleri ağını kullanan bir düşmanın varlığı nedeniyle dünyanın en karmakarışık savaş bölgesidir. 

Bununla birlikte İsrail ordusu, Hamas’ın Gazze Şehri ve Han Yunus’taki kilit operasyonel merkezlerini başarılı bir şekilde ortadan kaldırırken Şerit’in diğer bölgelerindeki terörist altyapıyı da önemli ölçüde zayıflattı. Ayrıca Gazze ile İsrail toprakları arasında güvenli bir tampon bölge oluşturdular.

İsrail, Gazze yakınlarındaki kasaba ve köylere yönelik acil tehlikeyi etkin bir şekilde bertaraf ederek 7 Ekim’deki trajedinin ardından bölge sakinlerinin yavaş yavaş evlerine dönmesini sağladı. 

Hizbullah, İsrail’e karşı saldırgan tutumunu sürdürmekte ve bölge sakinlerinin kuzey sınırı yakınlarındaki evlerine dönmelerini engellemektedir.

Aynı zamanda Hizbullah’la düzenli olarak çatışmaların yaşandığı İsrail’in Lübnan’la olan kuzey sınırında da İsrail ordusu 200’den fazla örgüt lideri ve üyesini ortadan kaldırarak üstünlüğü ele geçirdi. Ayrıca İsrail, sınır boyunca Hizbullah’a ait birçok füze fırlatış sahasını ve askeri altyapısının çoğunu imha etti.

Bu zor hedefleri gerçekleştirmenin Gazze halkı için yüksek bir maliyeti oldu ve insani durum İsrail’in operasyonlarını sınırlandırması için üzerindeki baskıyı arttırdı. Ancak İsrail’den durmasını istemek için henüz çok erken. 

Hizbullah, İsrail’e karşı saldırgan tutumunu sürdürmekte ve bölge sakinlerinin kuzey sınırı yakınlarındaki evlerine dönmelerini engellemektedir. Dahası, İsrail esirler serbest bırakılmadan Gazze sorununu çözemez. Esirler konusunda bir anlaşma olmazsa İsrail Hamas’a karşı eylemlerini arttırmak zorunda kalabilir ve muhtemelen operasyonlarını Refah’a kadar genişletebilir.

Bu karmaşık durumun çözümü anca çatışmalara geçici bir ara verilmesini de içeren bir esir anlaşmasıyla başlayabilir. Bunun ardından, ABD’nin başını çektiği bir grup, Gazze’de yeni ve yetenekli bir Filistin yönetiminin kurulması için ortak bir çaba sarf etmelidir. 

Ayriyeten İsrail, iki devlet ilkesine dayalı bir siyasi süreci tartışmaya istekli olduğunu gösterebilir —bu sürecin yakın gelecekte gerçekleşmesinin mümkün olmadığı açık olsa da. Bu sinyal Biden yönetimiyle gerilimi azaltmaya yardımcı olacak ve ilgili tüm taraflar için uzun vadeli bir siyasi hedef sağlayacaktır. 

Gazze’deki çatışmalar sakinleştikçe İsrail, ABD ve Arap ortakları, Hamas’a karşı kuzey bölgesinden başlayarak uygulanabilir bir Filistin alternatifi yaratmak için siyasi çabalarını güçlendirmelidir. 

Bu alternatif Hamas’ın yeniden toparlanmasını ve kontrolü yeniden ele geçirmesini engelleyecek kadar güçlü olmalıdır. Bunu yapmamak Gazze’deki çatışmaların uzaması ve şeridin yeniden inşasının daha da zorlaşması riskini doğuracaktır.

Savunmaları iyileştirmek

İsrail’in askeri liderleri 7 Ekim’deki başarısızlıklar nedeniyle yeni bir güvenlik stratejisi oluşturulması çağrısında bulundu. Ancak başkanı olduğum MIND Israel’in ilk analizleri, başarısızlığın koşullara özgü olabileceğini göstermektedir. 

Çabalar, İsrail’in caydırıcılık, erken uyarı, savunma ve kesin zafere dayalı güvenlik doktrinini terk etmek yerine, başarısızlıklara neden olabilecek eksiklikleri tespit etmeye ve düzeltmeye odaklanmalıdır. 

İsrail şu anda İsrail ordusunun Hamas ve Hizbullah’a karşı eylemleriyle caydırıcılığını yeniden tesis etmektedir. Gelecekte İsrail’in erken uyarı sistemini geliştirmek için 7 Ekim’deki istihbarat hatalarından ders çıkarması ve Gazze çatışmasının kuzeye doğru yayılması halinde kesin bir zafer elde etmeye hazır olması gerekiyor.

Kendini korumanın en etkili yolu saldırgan olmaktır.

İsrail sınır boyunca varlığının baskısını arttırmalı; yerlerinden edilen yüz binlerce İsrail vatandaşının güvenli bir şekilde topluma geri dönebilmeleri için İsrail ordusunun ileri karakolları güçlendirilmelidir. Bu da sınırın içinde ikinci bir savunma hattı kurmak ve ilave sınır karakolları kurmak anlamına geliyor. 

Ülke ayrıca sınır binalarını doğrudan ateşe karşı korumak için yeni ve yenilikçi stratejiler geliştirmelidir. İsrail ayrıca daha güçlü füze savunma sistemlerine de ihtiyaç duyacaktır. Hem Hizbullah hem de Husiler saldırılarında hassas füzeler ve insansız hava araçları kullanmaktadır ve İsrail balistik füzelere, seyir füzelerine ve insansız hava araçlarına karşı etkileyici savunma kabiliyetlerine sahip olsa da savunması aşılmaz değildir.

 İsrail füze ve roket karşıtı lazer sistemlerinin geliştirilmesini hızlandırmalıdır. Ayrıca elektrik santralleri, iletişim ve veri merkezleri gibi bazı hassas altyapı türlerini yer altına taşımalı, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise bu tür tesislere gelişmiş fiziksel koruma sağlanmalıdır. Son olarak, okullardan başlamak üzere tüm kamu binaları güvenli alanlar ya da yeraltı sığınakları ile donatılmalıdır. 

Kendini korumanın en etkili yolu saldırgan olmaktır ve İsrail’in 2013’ten bu yana Suriye’de düşman kabiliyetlerini zayıflatmak ve gelecekteki tehlikeleri önlemek için kullandığı “savaşlar arası savaş” adı verilen proaktif stratejisini güçlendirmesi gerekmektedir. 

İsrail ayrıca Lübnan gibi büyük çatışmalar sırasında terörist grupları destekleyen ülkelere karşı da gerektiğinde askeri güçle karşılık vererek harekete geçmelidir. Ayrıca İsrail, İran’ın nükleer faaliyetlerini kısıtlamaya yönelik uluslararası girişimlerin başarısız olması durumunda bu ülkeyi hedef alan askeri taktiklerini arttırmalıdır.

Proaktif ve önleyici bir politika aynı zamanda İsrail’in aynı anda birden fazla alanda askeri tırmanışa hazırlıklı olmasını gerektirir. Bu da İsrail’in kuvvetlerini 7 Ekim’dekinden daha yüksek bir seviyeye çıkarmasını gerektirir. 

İsrail saldırıya, hızla harekete geçen ve etkili bir şekilde savaşan yedek ordusunu kullanarak karşılık verdi. Ancak düşmanlarını caydırmak ve gerekirse çok cepheli bir savaşa girmek için, üyeleri şu anda askerlik hizmetinden muaf olan ülkenin ultra-Ortodoks toplumundan daha fazla kişiyi askere almak da dahil olmak üzere, daimi İsrail ordusunun büyüklüğünü arttırmalıdır. 

İsrail ayrıca kadın askerlere savaş operasyonlarında daha geniş bir rol vererek savaş gücünü artırabilir. Ayrıca İsrail ordusunun daha fazla Demir Kubbe’ye, hava mühimmatına, tank ve topçu mühimmatına ve piyade savaş aracına ihtiyacı var. Hamas’ın geniş tünel ağı göz önüne alındığında, İsrail ordusu yeraltı altyapısını yok etmek için acilen yeni ileri teknolojiler geliştirmeli ve edinmelidir. Bu amaçla İsrail savunma sanayi üssünü kurmalıdır.

İsrail, Gazze’de uluslararası gözetim altında teknokratik bir Filistin yönetimi kurmak için ABD ve ılımlı Arap ülkeleriyle işbirliği yapmalıdır.

Ne kadar çok dost o kadar çok güvenlik 

İsrail’in bölgede yeni bir durum yaratmak için bölgesel ve küresel ortaklarla birlikte çalışması ve aynı zamanda Gazze’deki Hamas’ı tasfiye etmesi gerekmektedir. İsrail Gazze’yi işgal etmek ya da Gazze’nin tüm sorumluluğunu üstlenmek istemiyor; ancak İsrail topraklarına saldırılar olduğu sürece güvenlik kontrolünü sürdürmek zorunda kalacak. 

Bunu başarmak için İsrail, Gazze’de uluslararası gözetim altında teknokratik bir Filistin yönetimi kurmak için ABD ve ılımlı Arap ülkeleriyle işbirliği yapmalıdır. Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, reformdan geçirilmiş bir Filistin Yönetimi ile işbirliği içinde çalışarak bu komiteye rehberlik etmeli ve denetlemelidir.

Bu geçici düzenleme, Filistin yönetiminin güvenlik ve istikrar konusundaki ilerlemesine bağlı olarak beş ila on yıl sonra gözden geçirilebilir. İsrail’in güvenlik ihtiyaçları karşılanmadığı sürece -Gazze Şeridi militarize olmaya devam ettiği, yerin altında ya da üstünde terör altyapısı bulunduğu ve İsrail topraklarına yönelik saldırılar sürdüğü sürece- İsrail güvenlik kontrolünü elinde tutmak zorunda kalacaktır. 

Aynı zamanda İsrail’in Gazze veya Batı Şeria’daki milyonlarca Filistinliyi yönetmek gibi bir çıkarı yoktur ve bu bölgeleri ilhak etmemelidir. Ayrıca Yahudi aşırılık yanlılarının şiddetine karşı yasal tedbirler almalı, yasadışı ileri karakolları sökmeli ve yeni yerleşimlerin inşasını durdurmalı, aynı zamanda şu anda İsrail’in kontrolü altında olan C Bölgesi de dahil olmak üzere Filistinliler için gelişmiş altyapı projelerini desteklemelidir.

 Gazze’de çalışan uluslararası kuruluşlar reformdan geçmelidir. İsrail’in 26 Ocak’ta 12 BM Yardım ve Çalışma Ajansı çalışanını 7 Ekim katliamıyla ilişkilendiren kanıtlar sunması BM üyeleri ve büyük donör devletler arasında öfkeye neden oldu. 

Hatta bazı donörler fonlarını askıya aldı. İsrail ordusu daha sonra Gazze’deki bir UNRWA merkezinin altında Hamas’a ait bir askeri komuta merkezi keşfetti. Mart ayında bir Birleşmiş Milletler raporu, Hamas militanlarının 7 Ekim’de toplu tecavüz de dahil olmak üzere cinsel şiddet olaylarına karıştığını öne sürdü. 

Ayrıca İsrail ordusu Mart ayı başında UNRWA çalışanlarının genç bir İsrailli kadını kaçırmakla övündüklerini gösteren bir kayıt yayınladı. Halihazırda BM’nin tepkisi UNRWA’yı bir bütün olarak ele almak yerine bireyleri soruşturmak yönünde olmuştur. 

Kısa vadede uluslararası yardım kuruluşları ve ılımlı Arap devletleri Gazze’deki Filistinlilere insani yardım sağlamalıdır. Çatışma sonrasında ise donör devletler UNRWA’de reform yapmayı ya da UNRWA’i Filistinli mülteci krizini barışçıl yollarla çözmeye adanmış daha güvenilir kurumlarla değiştirmeyi düşünmelidir.

Amerikan kalesinin yeniden inşası

Netanyahu hükümeti ile Biden yönetimi arasında savaşın nasıl yürütüldüğüne dair giderek açılan uçuruma rağmen ABD’nin İsrail’in başlıca stratejik ortağı olma konumu değişmeyecek. İsrail uluslararası alanda sert eleştirilere maruz kalsa da Washington büyük ölçüde İsrail’in yanında yer aldı. 

Yine de İsrail geleceğini güvence altına almak için bir dizi diplomatik ve ekonomik girişimde ABD ile ilişkilerini derinleştirmeli ve ABD’nin Gazze’deki savaşın insani maliyetine ilişkin endişelerini gidermelidir.

İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri resmi bir teknolojik ortaklık kurarak İsrail’in üstünlüğünü koruyabilir. Bu işbirliği sadece İsrail’e fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda Çin ile olan teknolojik rekabette Amerikan çıkarlarına da hizmet eder. 

İsrail Gazze’deki çatışmayı çözmek için Washington ile birlikte çalışmalıdır. İki ülke ayrıca Hizbullah’ın, örgütün güney Lübnan’daki silahlarını bırakmasını ve sınır bölgesinden çekilmesini öngören 1701 sayılı Güvenlik Konseyi kararına uymasını sağlamak ve diplomatik çabaların başarısız olması halinde Lübnan’da bir İsrail askeri operasyonuna destek toplamak için koordineli bir strateji geliştirmelidir. 

Ayrıca sadece vekillerine odaklanmak yerine Tahran’a doğrudan ekonomik ve askeri baskı uygulayarak İran’ın kötü niyetli faaliyetlerine karşı koyma politikalarını koordine etmelidirler. Ayrıca, Tahran’ın nükleer ilerlemelerini durdurmak için ortak çabalara ihtiyaç vardır. Ve iki ülke Hamas’ın mali desteğini kesemesi için Katar’a baskı uygulayabilir.

Bu arada İsrail ve ABD’nin Ortadoğu’da barış ve normalleşme için desteği güçlendirmek amacıyla işbirliği yapması çok önemlidir. Bunu başarmanın bir yolu, Suudi Arabistan’ın ABD güvenlik anlaşması, ABD tarafından sağlanan sivil bir nükleer program ve İsrail’in iki devletli çözüm fikrine bağlılığı karşılığında İsrail ile ilişkileri normalleştirmeyi kabul ettiği Suudi Arabistan ile müzakereleri başlatmaktır. Bu anlaşmanın başarılı olabilmesi için reformdan geçirilmiş bir Filistin Yönetimi ile siyasi müzakerelerin yeniden başlatılması önemlidir.

İsrail, Rus yapımı insansız hava araçlarına karşı koyma kabiliyetlerini arttırmak ve Batı’nın Kiev’in egemenliğini koruma çabalarını alenen desteklemek bakımından Ukrayna’ya yardımcı olmanın yollarını araştırmalıdır.

 Aynı zamanda, herhangi bir anlaşma, ABD’nin İsrail’e, Suudi Arabistan’ın sivil bir nükleer programa erişiminin, 2009 Altın Standart protokolünde belirtilen ve nükleer malzemenin herhangi bir müzakere olmaksızın zenginleştirilmesini veya yeniden işlenmesini yasaklayan katı standartlara bağlı kalacağına dair garantiler içermelidir. 

Bu garantiler aynı zamanda Suudi Arabistan’ın kabiliyetlerinin İsrail’in niteliksel askeri üstünlüğünü veya diğer bölgesel güçlere kıyasla savunma teknolojileri ve kabiliyetlerindeki üstünlüğünü tehlikeye atmamasını sağlamalıdır.

İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri resmi bir teknolojik ortaklık kurarak İsrail’in üstünlüğünü koruyabilir. Bu, yapay zeka, kuantum hesaplama, çip teknolojisi, uzay araştırmaları ve insansız hava araçlarına odaklanan ortak projelere ve girişimlere birlikte milyarlarca yatırım yapılmasını içerebilir. Bu işbirliği sadece İsrail’e fayda sağlamakla kalmaz, aynı zamanda Çin ile olan teknolojik rekabette Amerikan çıkarlarına da hizmet eder. 

ABD’den daha fazla yardım alabilmek için İsrail, Pekin’e yönelik politikalarını ve Rusya ile olan ilişkilerini gözden geçirmelidir. 

İsrail’in Çin’i bir düşman olarak görmemesi gerekirken, Pekin’e bağımlılığa yol açan veya İsrail’i Çin casusluğuna ve teknolojik risklere maruz bırakan bağları sınırlandırması gerekir.

Rusya ile ilgili olarak İsrail, Rus yapımı insansız hava araçlarına karşı koyma kabiliyetlerini arttırmak ve Batı’nın Kiev’in egemenliğini koruma çabalarını alenen desteklemek bakımından Ukrayna’ya yardımcı olmanın yollarını araştırmalıdır.

Krizden konsensüse

 Son olarak 7 Ekim’de yaşanan olaylar İsrail’in güvenlik doktrinini ve Hamas’ın tasfiyesine yönelik yaklaşımını yeniden değerlendirmesinin acil bir ihtiyaç olduğunu ortaya koymuştur. 

Bu zorlukların ele alınmasında sürekli ve uzun vadeli bir kararlılık esas olacaktır. İsrail’in daha fazla güvenlik yatırımı yapmasının ekonomik sonuçlarını dikkatle değerlendirmesi şarttır zira bu yük halihazırda büyüktür. Yalnızca güvenliği değil aynı zamanda ittifakları ve uluslararası ilişkileri de güçlendiren kapsamlı bir ulusal strateji ülkenin gelecekteki istikrarı ve refahı için hayati önem taşımaktadır. 

2. İsrail’deki mevcut siyasi ortam, acil güvenlik sorunlarının ele alınması için gerekli reformların hayata geçirilmesi önünde engel teşkil etmektedir. Ulusu bir araya getirebilecek ve bu zorlu dönemden geçmesini sağlayabilecek yeni bir hükümetin kurulması elzemdir. İsrail, karşılaştığı en kritik krizlerden birini atlatmak için konsensüs sağlamaya ve çözüm bulmaya öncelik vermelidir.

 

İsrail Hava Kuvvetleri’nde eski bir Tümgeneral olan Amos Yadlin, 2006-2010 yılları arasında İsrail Savunma İstihbaratı’nın başında görev yapmıştır. Ayrıca bir danışmanlık firması olan MIND Israel’in Kurucusu ve Başkanıdır.