İsrail Lobisi akademik özgürlüğü hedef alıyor

img
İsrail Lobisi akademik özgürlüğü hedef alıyor YDH

Kampüsteki Filistinli destekçiler, Yahudi öğrenciler de dahil olmak üzere sıklıkla haksız yere anti-semitik olmakla suçlanırken, Müslüman veya Arap kökenli olanlar haksız yere terör sempatizanı olarak etiketleniyor.




YDH- New York Polis Departmanı tarafından yapılan bir dizi tutuklamanın ardından yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı buna rağmen kamp büyümeye ve yaygın ilgi görmeye devam etti.

Filistin'i destekleyen gösteriler ülke çapındaki üniversite kampüslerinde yoğunlaştıkça, İsrail yanlısı grupların, ana akım medyanın ve siyasi figürlerin akademik ortamlarda ifade özgürlüğünü kısıtlama çabaları da arttı.

17 Nisan'da Columbia Üniversitesi'ndeki öğrenciler kampüsteki ortak bir alana çadır kurdular ve üniversite İsrail'le bağlantılı şirketlerden ayrılana kadar oradan ayrılmayacaklarına yemin ettiler.

NYP'nin tutuklamalara yol açan baskısının ardından kamp genişledi ve çeşitli medya platformlarında önemli yer buldu. ABD'deki diğer prestijli üniversitelerin de aynı yolu izlemesi ve kendi protesto hareketlerini kurması çok uzun sürmedi.

Huzursuzluk tırmandıkça, protestoları bastırmak için çeşitli kolluk kuvvetleri görevlendirildi ve bu durum, medyada "kampüsteki Yahudi karşıtlığı" suçlamalarına odaklanan haberlerin artmasına yol açtı.

İsrail Başbakanı Bünyamin Netanyahu, ABD yetkililerini gösterilere müdahale etmeye ve gösterileri durdurmaya çağırarak, gösterileri "Yahudi karşıtı" olarak damgalayarak anlatıyı daha da alevlendirdi. Daha sonra ABD Temsilciler Meclisi Sözcüsü Mike Johnson, Columbia Üniversitesi'nde yaptığı konuşmada protestocuları anti-Semitik olmakla kınadı; bir yandan ifade özgürlüklerine getirilen kısıtlamaları haklı çıkarmaya çalışırken bir yandan da Hamas'ın belirli bir tarihte gerçekleştirdiği iğrenç eylemlere ilişkin iddialar uydurdu.

Columbia Üniversitesi'ndeki profesörler, "kasıtlı olarak yanlış beyan" olarak tanımladıkları ve ifade özgürlüklerini ihlal eden karalama kampanyalarıyla karşı karşıya kaldılar. Özellikle Mohamed Abdou, Katherine Franke ve Joseph Massad, rollerinden uzaklaştırılma çabaları sırasında görüşleri çarpıtılarak ve asılsız suçlamalarla hedef alındı.

Amerikan Üniversite Profesörleri Birliği, bu eylemleri akademide bir tür "McCarthycilik" olarak etiketledi.

Kurumlarına cesurca meydan okuyan üniversite öğrencileri, geleceklerini sabote etmek amacıyla onları kara listeye almayı amaçlayan İsrail yanlısı örgütler tarafından uzun süredir hedef alınıyor. Kampüsteki Filistinli destekçiler, Yahudi öğrenciler de dahil olmak üzere sıklıkla haksız yere anti-semitik olmakla suçlanırken, Müslüman veya Arap kökenli olanlar haksız yere terör sempatizanı olarak etiketleniyor.

MSNBC'nin Morning Joe programında yakın zamanda yapılan bir röportajda, Anti-Defamation League CEO'su Jonathan Greenblatt'ın, ABD genelinde devam eden protestolara ilişkin yorum yaparken "İran'ın Hizbullah gibi askeri vekilleri olduğu gibi kampüslerde de vekilleri var" dediği aktarıldı.

Buna yanıt olarak Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR), MSNBC'ye Greenblatt'ı yasaklaması çağrısında bulundu.

CAIR İcra Direktör Yardımcısı Edward Ahmed Mitchell şunları söyledi: “Greenblatt'ın giderek daha fazla mantıksız ve çirkin yorumları kınanmalı ve MSNBC artık ona nefret söylemini satabileceği bir platform vermemeli."

Mitchell ayrıca şunları ekledi: "Yahudi ve Filistinli öğrenci örgütlerinin gerçek anlamda İran hükümetinin vekilleri olduğunu iddia etmek, MSNBC'de veya başka herhangi bir televizyon ağında yeri olmayan, tehlikeli ve karalayıcı bir iftiradır."

Palestine Chronicle'a göre, İsrail hükümetinin politikasına yönelik eleştirilerin dile getirilmesi söz konusu olduğunda, kampüste ifade özgürlüğüne yönelik düşmanca bir ortam zaten ortada bu yüzden de öğrenci protesto hareketinin gelişmesiyle birlikte akademik kurumlarda ifade özgürlüğünü engelleme çabaları yoğunlaşıyor ve bu kurumların geleceğini tehlikeye atıyor.