The Cradle'daki analiz, Amerikan'ın Irak'ı işgalinin sadece mali ve ekonomik bir boyun eğdirme anlamına gelmediğini Irak'ın egemenliğini önemli ölçüde aşındırdığını ve ülkeyi kendi doğal kaynaklarına erişim hakkından fiilen mahrum bıraktığını açıklıyor.
YDH- Strateji ve ekonomi analisti Hüseyin Askeri, Cradle'da yayımlanan analizinde, ABD'nin Irak'ın mali politikaları üzerinde süregelen etkisinin altını çiziyor ve jeopolitik gerilimler ile tarihi mali kontroller arasında Irak'ın ekonomik egemenliğinin karmaşıklığını yansıtıyor.
Temmuz ayında Irak Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası'nın büyük baskısına boyun eğerek Çin Yuanı ile yapılan tüm yabancı işlemleri askıya alma yönünde önemli bir karar aldı. Bu karar, Irak'ın ABD dolarına erişimini kısıtlayan katı ABD kısıtlamalarını hafifletmeyi amaçlayan bir strateji olarak Bağdat'ın tüccarların Yuan işlemleri yapmasına izin verdiği kısa süreli bir denemenin ardından geldi.
Bu Yuan ticaretinin Irak'ın petrol ihracatını kapsamaması ve ABD doları üzerinden yapılmaya devam etmesi dikkat çekiciydi. Yine de Washington bu girişimi Irak üzerindeki mali hegemonyasına karşı bir meydan okuma olarak algıladı.
Burada şu soru ortaya çıkıyor: ABD, Irak'ın mali politikaları üzerinde bu kadar kapsamlı bir kontrolü nasıl sürdürmeyi başardı? Bu etkinin kökleri 2003 yılına, Irak'ın ABD öncülüğündeki tartışmalı işgalinin ardından oluşturulan çerçevelere kadar uzanmaktadır.
Irak'a Özgürlük Operasyonu'ndan miras
Başkan George W. Bush'un 22 Mayıs 2003 tarihinde 13303 sayılı İdari Emri imzalamasından bu yana Irak'ın petrol satışından elde edilen tüm gelirler doğrudan New York Federal Rezerv Bankası'ndaki bir hesaba aktarılmaktadır. “Irak Kalkınma Fonu ve Irak'ın Çıkarının Olduğu Diğer Mülklerin Korunması” başlıklı idari emir, 2024 yılında Joe Biden da dahil olmak üzere her ABD başkanı tarafından her yıl yenilenmiştir.
Bu kararname esasen Irak'ın petrol gelirleri üzerindeki kontrolü ABD Başkanı'nın takdirine bırakmakta ve Bağdat'a kendi kaynakları ve kazançları üzerinde sınırlı bir kontrol sağlamaktadır.
Irak'ın ABD'ye olan mali bağımlılığının kökleri 1990'lı yıllara kadar uzanmaktadır. Irak'ın 1990 yılında Kuveyt'i işgal etmesinin ardından BM Güvenlik Konseyi'nin 661 sayılı kararı, Irak'ı uluslararası ticaretten izole etmek için ağır ekonomik yaptırımlar getirdi.
Eski başkan Saddam Hüseyin'in çekilme taleplerine uymayı reddetmesiyle daha da şiddetlenen bu yaptırımlar Irak ekonomisini felç etti.
Irak'ın finansmanı üzerinde kontrol
Fars Körfezi Savaşı'nın ardından 1991 yılında çıkarılan 687 sayılı BMGK Kararı, mevcut yaptırımları uzatmakla kalmamış, aynı zamanda tartışmalı “Gıda Karşılığı Petrol” programını da başlatmıştır.
Bu program, Irak'ın gıda ve ilaç gibi temel insani yardım malzemeleri karşılığında petrol ihraç etmesine izin veriyordu. Ancak yaptırımlar ciddi insani sonuçlar doğurmuş, bir milyondan fazla Iraklının ölümüne yol açmış ve bu trajik bilançonun yarısını çocuklar oluşturmuştur.
Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, 1996 yılında verdiği meşhur bir röportajda tartışmalı bir şekilde bu ölümlerin “bedel ödemeye değer” olduğunu iddia etmiştir.
Irak'ın işgalinin ardından, Saddam Hüseyin rejiminin düşmesiyle birlikte ABD işgali gerçekleşmiş ve BM Güvenlik Konseyi yeni jeopolitik gerçekliği kabul etmek zorunda kalmıştır.
Uluslararası İnsancıl Hukuka göre, işgal güçleri olan yani bu durumda ABD ve İngiltere, işgal ettikleri halkların refahından sorumlu hale gelirler.
Böylece, 22 Mayıs 2003 tarihinde ABD liderliğindeki Geçici Koalisyon Otoritesi'nin Irak'ın yöneticisi olarak kurulması ve Irak petrol gelirlerini yönetmek üzere Irak Kalkınma Fonu'nun oluşturulması için 1483 sayılı BMGK Kararı çıkarıldı.
1483 sayılı kararın Irak fonlarının emanetçisi olarak ABD Merkez Bankası'ndan bahsetmediğine ve Irak Kalkınma Fonu merkezi ya da hesabı için bir yer belirlemediğine dikkat edin. Aslında kararda özellikle Irak Kalkınma Fonu'nun “Irak Merkez Bankası tarafından tutulması” gerektiği belirtilmektedir.
Paul Bremer liderliğindeki Geçici Koalisyon Otoritesi tek taraflı olarak hesabın New York Federal Rezerv Bankası'nda tutulmasına karar verdi. Bu karar ABD hükümetinin Irak'ın petrol gelirleri üzerindeki sıkı kontrolünü sürdürmesini sağladı.
O tarihten bugüne kadar Irak Maliye Bakanlığı fon taleplerini ABD Hazinesi'ne iletmek zorunda kalmış, Hazine de bu talepleri kendi kriterlerine göre onaylamış ya da reddetmiştir.
Bağdat'a paketler dolusu nakit para olarak gelen bu aylık ABD doları transferi, Irak'ın ve 40 milyonluk nüfusunun maaş, gıda ve ilaç gibi temel ihtiyaçlarını karşılama kabiliyetini belirliyor.
Irak'a şantaj
Washington ne zaman Irak'ın ABD'nin bölgesel hedefleriyle uyumlu olmadığını düşünse, bu fon transferleri ertelenebilir ya da azaltılabilir. Örneğin Ocak 2020'de İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Irak Halk Seferberlik Birlikleri (HSB) Komutan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'in öldürülmesinin ardından Irak Parlamentosu'nun ABD askerlerini sınır dışı etme kararı alması üzerine Trump yönetimi Irak'ı petrol gelirlerine erişimini dondurmakla tehdit etti.
Bugün Irak'ın mali durumu hala vahim. New York Merkez Bankası'nda biriken ve bugün 120 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen petrol gelirlerine rağmen Irak, bu miktara denk gelen ve giderek artan bir borç yükü altında.
Ülkenin kendi fonlarını kontrol edememesi, uzun vadeli yeniden yapılanma ve kalkınmayı engellemiş ve ülkeyi uluslararası kredilere bel bağlamak zorunda bırakmıştır. İronik bir şekilde, Irak aynı zamanda 2023 yılında toplam 41 milyar dolarlık yatırımla ABD Hazine bonolarının en büyük sahiplerinden biri haline geldi.
Ekonomik zorluklarına ek olarak Irak, Gazze'de devam eden savaş ve İsrail'in Lübnan'a yönelik saldırganlığının yoğunlaşması nedeniyle tırmanan bölgesel çatışmaların içine çekildi.
Irak direniş güçleri, hem Filistinli gruplar hem de Hizbullah ile dayanışma içinde İsrail hedeflerine yönelik askeri saldırılara aktif olarak katıldı.
Irak'ın bu çatışmaya katılımı münferit değildir. Iraklı gruplar, Irak'ın egemenliğine boyun eğdiren yasadışı yabancı güçler olarak gördükleri ABD'nin Irak ve Suriye'deki askeri üslerini rutin olarak hedef alarak Batı Asya'nın dört bir yanından aktörleri içine çeken daha geniş bir tırmanışa katkıda bulundular.
Bu birlikler hem ABD hem de İsrail hedeflerine karşı kampanyalarını sürdürme sözü vererek eylemlerini bölgenin Direniş Ekseni ile uyumlu hale getirdiler.
BM Irak Kalkınma Fonu'nu kapattı ama ABD buna uymayı reddediyor
Irak, 2008 yılında ABD ile imzaladığı ve Amerikan güçlerinin Irak'ta sadece Irak hükümetinin talebi üzerine bulunduğunu belirten “Stratejik İşbirliği Çerçevesi” anlaşmasıyla en azından resmi olarak işgal altında olmaktan çıkmıştır.
BM'nin Irak'ın mali durumu üzerindeki kontrolünü yeniden tesis etme girişimleri büyük ölçüde başarısız oldu. 2010 yılında BM Güvenlik Konseyi'nin 1956 sayılı kararı Irak Kalkınma Fonu'nun en geç 30 Haziran 2011 tarihine kadar kapatılmasını ve tüm gelirlerin Irak hükümetine aktarılmasını talep etmiştir.
Bu açık yasal direktiflere rağmen, Irak Kalkınma Fonu hesabı BM Güvenlik Konseyi kararına aykırı olarak New York Federal Rezerv Bankası'nda ABD kontrolü altında kalmaya devam ediyor. Daha da kötüsü, ABD'nin Irak'ın mali kaynakları üzerindeki hakimiyetinin sürmesi, ülkeyi saran yolsuzluk ve işlevsizliği daha da kötüleştirdi.
Irak Kalkınma Fonu'nun BM Uluslararası Danışma ve İzleme Kurulu'nun çalışmalarına son verilmesi, Amerikalı ve Iraklı aktörler tarafından yapılan büyük çaplı yolsuzluk ve kaynak hırsızlığını gizlemenin bir yoluydu.
Irak'ın ve kurumlarının tamamına yayılan eşi benzeri görülmemiş yolsuzluğun temelinde bu politika yatmaktadır. Ülkeye her ay giren devasa miktardaki nakit para, çeşitli bakanlıklardan kaybolan ve hesabı verilmeyen astronomik meblağlar ve ABD işgal güçleriyle birlikte gelişen siyasi gruplar tarafından kurulan dolar bozdurma bankaları Irak'ı dünyanın en yozlaşmış ülkelerinden biri haline getirdi.
Irak'ın kendi petrol gelirlerine erişim için ABD'ye olan bağımlılığı ve artan borcu, egemenliği üzerinde önemli etkilere sahipken, bölgesel savaşa dahil olmasının da ABD ile ilişkileri üzerinde etkileri olacaktır.
Irak artık resmi işgal altında olmasa da, 2003 işgalinden sonra kurulan mali kontrol mekanizmaları devam etmektedir. Bu kontroller Irak'ın ekonomik gelişimini sınırlamakla kalmıyor, aynı zamanda onu daha geniş jeopolitik mücadelelerin içine çekiyor.
Bugün hem Joe Biden başkanlığındaki ABD yönetimi hem de Irak'ın egemen fonlarını serbest bırakmak için adım atmayan Muhammed Şiya el-Sudani liderliğindeki Irak hükümeti, Birleşmiş Milletler'in 2010 yılında aldığı 1956 sayılı kararı ihlal etmiş sayılabilir.
Çeviri: YDH