“Allah'ın izniyle üzerinize kükreyen bir tufan ile geleceğiz. Size sonsuz roketlerle geleceğiz, size durmak bilmeyen bir savaşçı tufanıyla geleceğiz, size milyonlarca insanımızla geleceğiz, durmak bilmeyen bir dalga gibi geleceğiz!”
YDH- El-Meyadin'de yer alan makalenin yazarı Sami İsmail, Yahya Sinvar'ın hayatı ve eylemleri, yaratıcı vizyonunu baskıya karşı somut bir direnişe dönüştürmesi ve halkının kurtuluşuna olan sarsılmaz bağlılığının bir sembolü olarak şehit olmasıyla sanatçılığın ve devrimciliğin derin kesişimini örnekliyor; yazar, Sinvar'ın mahkûmluktan Hamas liderliğine uzanan yolculuğunu dönemlere ayırarak özgürlüğe olan bağlılığının altını çiziyor. Şehit Sinvar, iktidarların ılımlılık adı altında donuklaştırmak istediği Orta Doğu'da devrimci şiddetin estetiğini ve temsiliyeti tufan olan bir halk kurtuluşunu dirilterek kesintisiz bir eser ortaya koymuştur. Bugün 7 Ekim olarak andığımız bu başyapıt, yaşamlarımızın öz-bilinçli amacını bulduğu bir hakikatin ifadesi olarak bizlere en azından yaşarken özgür olabilme cesaretini bahşetmiştir.
İrlandalı edebiyatçı Oscar Wilde, 19. yüzyılda yayınlanan bir eserinde şunu yazar:
“Hayat sanatı taklit eder. Yaşamın öz-bilinçli amacı bir ifade bulmaktır; bu kuvvetin eyleme dökülmesi için ise Sanat Yaşam'a formu sunar.”
Wilde, sanat felsefesi alanında son derece ilginç bir argüman sunar: sanatsal yaratımın cazibesi, yaşanmış deneyimde de bulunabilir. Yaşam insanın bilinçli çabalarıyla, sanatın estetik formlarından şekillenerek ortaya çıkabilir. Donuk yüzlü yaşam bir hayranlık anında değişebilir.
Örneğin, hikaye henüz gelişirken bir haberci gibi ipuçları vermek yani önceden sezdirmek ile beklediğimiz ve nihai sonuç arasındaki hoş tezat -ki bu da bir ironisidir kaderin, hayatın hayranlık uyandırıcı bir şekilde değiştiği güzel anlardan bazılarıdır.
Giriş
Haklı olarak, Estetik, Filistin'deki son siyasi olaylara ve figürlere yaklaşmak için uygunsuz bir teorik çerçeve gibi görünüyor. Ancak, Yahya Sinvar üzerine yazmaya karar verdiğimde, İsrail ve Batı medyası tarafından maruz bırakıldığı karalama kampanyasının arka planında onun hayranlık uyandıran ve insanı huşu içinde bırakan karakterini odağa almak için Estetik'i tercih ettim.
Pek çok Filistinli sanatçı gibi, Sinvar da devrimci kimliğini iki katına çıkararak halkının kurtuluşunu güzel bir çerçeveleme içinde takdire şayan bir şekilde zafere ulaştırmaktadır. Ancak diğerlerinin aksine Sinvar son derece pratik ve materyalist bir sanatçıdır. Onun başyapıtı bir şiir ya da resim değil, gerçek zamanlı bir devrimdir.
Ben Yahya Sinvar'ı bir sanatçı, Aksa Tufanı'nı da onun başyapıtı olarak görüyorum.
Aksa Tufanının habercisi: Yahya el-Sinvar
7 Ekim, genç savaşçıların İsrail'in yüksek teknolojili güvenlik önlemlerini aşarak Gazze'ye uygulanan Siyonist kuşatmayı kırdıkları ve işgalcilere karşı ayaklandıkları, sömürgeci devletin tarihinde bir dönüm noktası olarak sonsuza dek hatırlanacaktır.
Fransız haber sitesi Media Part'ın tahminlerine göre, Direniş savaşçıları sadece 6 saat içinde 1000 kişiyi etkisiz hale getirerek, 2 binden fazla kişiyi yaralayarak ve yüzlerce kişiyi esir alarak sömürgeci devlete büyük bir yıkım yaşatmayı başardı.
İşgal güçleri Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi operasyondan kısa bir süre sonra yaptığı açıklamada “Bu iğrenç saldırıya Yahya Sinvar karar verdi” dedi.
Adı Arapça'da balıkçı ya da olta ustası anlamına gelen Sinvar, Siyonist sömürgecinin üzerine çöktüğünde Aksa Tufanı'nın en tepesinde görülüyordu.
Reuters tarafından bu ayın başlarında kaleme alınan bir haberde, Sinvar'ın 2022 yılında yaptığı bir konuşmada kullandığı ifadeler, Aksa Tufanı'nın habercisi niteliğindeydi.
Geçen yıl 14 Aralık'ta Gazze'de Hamas'ın kuruluşunun 35. yıldönümünün kutlandığı bir tören sırasında İsrail güvenlik birimlerine hitaben yaptığı konuşmada Sinvar, İsraillileri yaklaşmakta olan bir “tufan” ile tehdit etmişti:
“Allah'ın izniyle üzerinize kükreyen bir tufan ile geleceğiz. Size sonsuz roketlerle geleceğiz, size durmak bilmeyen bir savaşçı tufanıyla geleceğiz, size milyonlarca insanımızla geleceğiz, durmak bilmeyen bir dalga gibi geleceğiz!”
Geçtiği haberde Reuters, Sinvar'ın El Kassam Tugayları komutanı Muhammed el-Dayf ile birlikte 7 Ekim için gizli planlar yaptığını belirtiyor.
Geriye dönüp bakıldığında, Sinvar'ın boş tehditler ve abartı olarak yorumlanan açıklamalarının, yaklaşan operasyona dair bir uyarı olduğu ortaya çıktı ancak İsrail müesses nizamı, habercinin bu önceden sezdirmesine mübalağa diyip yanlış yorumladı.
Silahlı direniş ve devrim
Genç devrimcinin ilk zamanları
Sinvar aslen, Siyonist milisler tarafından mülksüzleştirilmeden önce yerli Filistinli nüfusunun geçimini balıkçılık sektöründen sağladığı sahil kenti Aşkelon'dan.
Gazze'deki Han Yunus kampında, 1948 Nakba'sında zorla yerinden edilmiş mülteci bir anne babanın çocuğu olarak dünyaya geldi. Yahya, ilk yıllarından itibaren yoğun bir şekilde siyasi aktivizm içinde yer aldı. Üniversite öğrencisiyken Gazze İslam Üniversitesi'nde İslami Blok'un liderliğini yaptı ve burada Arapça Çalışmaları alanında lisans derecesi aldı.
1982 yılında, 19 yaşındayken, devrimci anti-Siyonist aktivizme karıştığı için ilk kez tutuklandı. Sinvar, birkaç ay İsrail hapishanelerinde yatacak ve burada Filistin devrimine olan bağlılığı daha da artacaktı.
İsrail hapishanelerinde birkaç ay yatan Sinvar, oradaki diğer Filistinli devrimcilerle tanıştıktan sonra fikirlerine daha adanmış ve daha iyi bağlanmış olarak özgür oldu.
1985 yılında tekrar tutuklandı. İsrail hapishanelerindeki ikinci cezası sırasında, birkaç yıl sonra kurulacak olan Hamas'ın kurucusu ve lideri Şeyh Ahmed Yasin ile tanıştı. Yasin'le olan yakınlığı ona bir onur havası kazandıracak ve Hamas saflarında yükselmesinin önünü açacaktı.
Sinvar 1985'te serbest bırakıldıktan sonra siyasi örgütlenme alanında yoğun bir şekilde çalışacak ve aktivizmini örgütlü silahlı eylemlere dönüştürecekti. O yıl Sinvar Mecd örgütünün kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra Hamas'a dönüşecek olan bu silahlı grup, Gazze'yi hainlerden temizlemeye adanmıştı. Mecd grubunun başındaki Sinvar, yerel işbirlikçileri ve casusları bulup çıkaracak ve infaz edecekti.
Sinvar'ın o dönemki güvenlik çalışmaları, Gazze'yi direnişin kalesi, Filistin kurtuluşunun Arşimet noktası olarak sağlamlaştırma stratejisinin birikmiş çabalarının bir parçasıydı.
1988 yılında, 25 yaşındayken, Sinvar üçüncü kez tutuklandı ve İsrail'in Gazze'deki casusluk ve yıkıcı önlemlerini engellediği için ömür boyu hapse mahkum edildi.
İsrail hapishanelerinde 23 yıllık ceza
Kurtuluş hareketinin pratiğinden zorla koparılan Yahya Sinvar, yetişkinliğinin ilk günlerini İsrail hapishanelerinde geçirdi.
Uzaktan, tarihin hızla gelişmesine, 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılmasına, ABD hegemonyasının yavaş yavaş pekişmesine, 2000'de ABD'nin Afganistan'ı işgaline, 2003'te ABD'nin Irak'ı işgaline, 1993'te FKÖ'yü etkisiz hale getiren Oslo Anlaşmalarına ve ardından Batı Şeria'da İsrail yerleşimlerinin çoğalmasına tanık oldu. Tüm bu yaşananlar Sinvar'ı devrim pratiğine devam etme huzursuzluğuyla beraber çileden çıkarmış olmalı.
Buna paralel olarak, 2000 yılında Güney Lübnan'ın kurtuluşuna, 2005 yılında Gazze'nin kurtuluşuna, 2006 yılında Lübnan direnişinin İsrail saldırganlığına karşı zaferine, bölgesel Direniş Ekseni ittifakının sağlamlaşmasına, Birinci İntifada'ya ve İkinci İntifada'ya tanıklık etti. Tüm bu yaşananlar da onu devrim pratiğini yeniden başlatmak için şevkle canlandırmış olmalı.
Buna ek olarak, 2006 yılında Gazze'de Hamas'ın ezber bozan seçim zaferi, uzun süredir uğruna çalıştığı stratejik bir amacın gerçekleştiğini gören bir galip memnuniyeti ile dolup taşmasına neden olmuş olmalı: Gazze'yi direnişin kalesi olarak sağlamlaştırmanın orta seviye zaferi.
Özgürlüğüne kavuşmuş mahkumdan mahkumların özgürleştiricisine
Sinvar, 2011 yılında Filistin Direnişi ile İsrail işgali arasında yapılan esir takası anlaşmasıyla 1027 kişilik bir grupla birlikte serbest bırakıldı.
Gazze'deki eve dönüş kutlamaları sırasında Sinvar, Direniş'in İsrail hapishanelerinde kalan tüm mahkumları özgürlüğüne kavuşturmasını dilediğini ifade etti.
Hamas'a katıldıktan sonra hızla yükseldi ve 2017'de İsmail Haniye'nin yerine Gazze'nin Siyasi Şefi oldu.
Bugün, İsrail hapishanelerinde en uzun süre kalan Filistinli mahkumlardan biri olan Yahya Sinvar, akrabalarını ve soydaşlarını özgürlüğe kavuşturmak için devrimci çabalara öncülük ediyor.
2007'de kaçırılan bir İsrail askerine karşılık 1027 Filistinliyle birlikte özgürlüğüne kavuşan Sinvar, şehadetine kadar Gazze'de tutuklu olan onlarca İsrail askeri ve yerleşimciden sorumluydu.
O dönemde Netanyahu'nun 2017 hükümeti tarafından yönetilen İsrail hapishanelerinden ayrıldıktan altı yıl sonra, Netanyahu ve savaş kabinesine karşı tüm Filistinli mahkumların serbest bırakılması için baskı yapabildi.
Direnişin İsrail hapishanelerinde kalan tüm Filistinli mahkumları özgürleştirmesini diledikten altı yıl sonra Sinvar, İsrail işgali tarafından hapsedilen son Filistinlinin de özgürleştirilmesi için plan hazırladı ve koşulları uyguladı.
2018 yılında Sinvar, Gazze'deki kuşatmayı barışçıl bir şekilde kırmak amacıyla Büyük Dönüş Yürüyüşü'ne öncülük etti ve İsrail'in barışçıl protestocuları katleden kaba kuvvetiyle karşılaştı. Üç yıl sonra Sinvar, Aksa Tufanı Operasyonu'na liderlik etti ve kuşatmayı başarıyla kırdı.
2024 yılında, İsmail Haniye'nin 31 Temmuz'da Tahran'da bir İsrail saldırısında şehit olmasının ardından, Sinvar onun yerine Hamas'ın Siyasi Bürosu'na liderlik etmek üzere seçildi.
Yahya Sinvar, silahını kuşanıp Şerid'deki İsrail işgal güçlerine cesurca karşı koyarken 17 Ekim 2024'te şehit oldu.
Adalet ve özgürlük mücadelesinde yıllarca savunduğu direniş ruhunu somutlaştırarak savaş arkadaşlarının yanında şehit düştü.
Sinvar, son nefesine kadar işgale boyun eğmeyi kararlılıkla reddeden özgür bir insan olarak şehit oldu.
Çeviri: YDH