Lübnan'da çeşitli yerel ve uluslararası aktörlerin Hizbullah'a karşı bir iç kampanya başlatma girişimleri dikkat çekiyor. ABD ve İsrail destekli girişimlerin aksine, yerel güçlerin bu süreçte ne kadar eşgüdüm sağlayacağı ise belirsizliğini koruyor.
YDH - Lübnan'da iç durumun kötüleşmesine yönelik endişe, medyada çok yer bulmasa da devam eden müzakerelerde açıkça kendini gösteriyor.
Bu durumun, çeşitli siyasi güçler ile sivil ve askeri yetkililer arasında kapsamlı bir değerlendirme sürecini de içerdiği gözlemleniyor.
Gelişmeleri yakından izleyen kaynakların el-Ahbar gazetesine verdiği bilgilere göre, Siyonist rejimin bir aydan uzun süredir devam eden açık savaşı sonrasında, Amerikalıların beklediğinden farklı bir tablo ortaya çıkabilir. Mevcut durum şu şekilde özetlenebilir:
Birincisi, Lübnan’daki yabancı ve Arap diplomatlar, "Hizbullah’ın çöküş senaryosunun" artık ne uluslararası ne de İsrailli karar vericiler tarafından dikkate alındığını kabul ediyor.
ABD ve müttefiklerinin sorular, Hizbullah'ın çöküşüne dair hayal kırıklığının boyutunu ortaya koyuyor: Hizbullah üyeleri maaşlarını hala düzenli alıyor mu? Hizbullah'ın sivil kurumları normal faaliyetlerine devam ediyor mu? Siyasi ilişkilerini yeniden aktif hale getirerek, tüm siyasi güçler ve resmî kurumlarla bağlantı kurmaya mı başladı?
İkincisi, Amerikalılar ve bazı diğer başkentler, Lübnanlı ortaklarının Hizbullah'a karşı iç kampanya başlatmasını hızlandırması yönünde baskı yapıyor.
İşgal ordusunun görevini başaramadığı açıkça görülüyor. ABD Büyükelçiliği, Hizbullah'a karşı bir medya ve halk programı oluşturmak için pek çok siyasi figürü ikna etmeye çalıştı ancak bu çabalar şimdilik sınırlı sonuç verdi. Lübnan Kuvvetleri ve bazı önde gelen isimlerin desteği olsa da daha geniş bir siyasi tabandan yeterli destek alınamadı.
Üçüncüsü, ABD Büyükelçiliği, Hizbullah'a karşı yürütülen kampanyada "Sünnilerin desteğinin" olmamasını hayretle karşılıyor.
Elçiliği ziyaret eden bazı yetkililer, "Sünniler için en büyük rakiplerinden kurtulmak adına İsrail'le iş birliği yapıyoruz ancak yanıt alamıyoruz," diyor.
Beyrut Milletvekili Fuad Mahzumi, Hizbullah’a karşı herhangi bir kampanyaya katılmayı reddederken, Veddah el-Sadık, sokaktaki halkın İsrail’in Hizbullah karşıtı kampanyasına destek olarak algılanabilecek bir hareketi kabul etmediğini belirtiyor.
Dördüncü olarak, Lübnan Kuvvetleri lideri Semir Caca, önde gelen Sünni figürlerin Ma'arab’da Hizbullah sonrası dönemi görüşmek üzere yapılan toplantılara katılmayı reddetmesinden hayal kırıklığına uğradı.
Sünni bir figür, bu durumu “Amerika ve İsrail’in gerçekleştiremediği bir görev için gönüllü olma” olarak nitelendirirken, “birilerinin Semir Caca'yı cumhurbaşkanlığı için doğru aday olduğuna ikna etmeye çalıştığını” dile getirdi.
Beşinci olarak, Saad Hariri'nin Lübnan’a dönmeye hazır olmadığını ve destekçilerine yerinden edilenlere yardım etmeleri çağrısında bulunduğunu ifade ettiği öğrenildi.
Hariri, siyasi gelişmelerin eski Meclis Başkanı Nebih Berri ve eski Milletvekili Velid Canbolat ile istişare edilmesi gerektiğini vurguladı.
Müstakbel Hareketi’ne yakın basın mensuplarının Hizbullah’a karşı kampanyaya katılmayı reddetmesi, Semir Caca'nın Şii milletvekilleri olmadan meclisi toplama çağrısına da tepkiyle karşılık buldu.
Altıncı olarak, Suriyeli mültecilerin dahil edilmesine yönelik bazı aşırı eğilimler, ordu komutanı General Yosef Avn'ın cumhurbaşkanlığına destek veren çevrelerde endişe yarattı.
Suriyeli mültecilerden faydalanarak bir halk ayaklanması çıkarma planları, askeri yetkililerin kaygılarını artırıyor. Maruni Patriği Beşara er-Rai, ordu komutanının bu endişelerini paylaşırken, Milletvekili Cibran Basil de benzer kaygılar dile getirdi.
Önde gelen bir siyasi kaynak, gazeteye verdiği demeçte, Başbakan Necib Mikati’nin Sünni milletvekillerine yönelik toplantısının Arap başkentleriyle yapılan görüşmelerden bağımsız olmadığını belirtti.
Mikati, toplantıya Usame Saad ve Halime Kukur'un mezhepsel boyutu olan toplantılara katılmayı reddettiklerinden ötürü katılmadığını, fakat toplantının amacına karşı olmadıklarını ifade etti.
Mikati’nin, Saraya toplantısıyla Sünni topluma "Sünnilerin devlette ve siyasi alanda yeterince temsil edildiğini, Lübnan Kuvvetleri'nin Hizbullah'ı tecrit etme çabalarına karşı olduklarını" göstermek istediği söyleniyor.
Suudi Arabistan’ın ise Hizbullah’a karşı bir kampanya finanse etmekle birlikte, bu kampanyanın yoğunluğunu azaltma çabasında olduğu ve özellikle el-Arabiya’da Muhammed el-Hüseyni’nin programının kaldırılması talebinde bulunduğu bildirildi.
Suudi Arabistan ile İran arasındaki bölgesel temasların Lübnan'ı kapsadığı, ancak Suudi Arabistan’ın “Şii grubu” dışlamadığı ve eski tutumunu koruduğu aktarılıyor.
Beyrut’taki Suudi Büyükelçiliği, Sünni liderlere Hamas’ı savunmamaları çağrısında bulundu ve “İsrail’e yönelik eleştirilerle Hamas’a yönelik savunmalar arasında bir ayrım yapılması gerektiğini” belirtti.