Washington'a tavsiyeler: 'Yeni Suriye' nasıl ehlileştirilir?

img
Washington'a tavsiyeler: 'Yeni Suriye' nasıl ehlileştirilir? YDH

"Görünen o ki, Washington'ın yeni Suriye rejimini mümkün olduğunca kendi taleplerine uymaya zorlamak ve ABD çıkarlarına zarar verebilecek adımlardan kaçınmak için başvuracağı en etkili araçlar finansman ve yaptırımlar olacak."




YDH - ABD'nin Suriye politikasına yönelik yeni öneriler, Washington'ın ülke üzerindeki etkisini güçlendirmek ve çıkarlarını korumak amacıyla ekonomik yaptırımlar ve diplomatik araçları önceliklendirdiğini ortaya koyuyor. Dennis Ross ve diğer uzmanların analizine göre, ABD, Suriye’deki sınırlı askeri varlığını sürdürmeli ve IŞİD’in geri dönüşünü veya cihatçı bir rejimin yükselmesini önlemek için aktif bir rol oynamalı.

Gözlemcilere göre, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Suriye'deki rolü, ülkedeki gelişmeleri yalnızca izlemekle sınırlı kalamaz. Fakat seçilmiş Başkan Donald Trump, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin "Suriye'nin anahtarını elinde tutmasında" herhangi bir sorun görmüyor.

Görünen o ki, Washington'ın yeni Suriye rejimini mümkün olduğunca kendi taleplerine uymaya zorlamak ve ABD çıkarlarına zarar verebilecek adımlardan kaçınmak için başvuracağı en etkili araçlar finansman ve yaptırımlar olacak.

Hatta ABD, yakın vadede Suriye'de yapılması muhtemel seçimlere açıkça müdahale etme noktasına kadar gidebilir.

ABD'nin gelecekte Suriye'deki rolüne dair devam eden tartışmalar kapsamında, Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü, "ABD Suriye'yi Bırakmamalı" başlıklı bir makale yayımladı.

Makalede, Trump'ın Suriye'nin şu anda bir "kaos durumu" yaşadığı yönündeki görüşüne katılırken, ABD'nin "Suriye'de istikrarlı bir geçiş sürecini sağlama sorumluluğunu yalnızca başkalarına bırakma lüksüne sahip olmadığı" vurgulanıyor.

Makalenin yazarı Dennis Ross, Ronald Reagan döneminden bu yana her iki partiden ABD başkanlarına Orta Doğu konusunda danışmanlık yapmış bir isim.

Ross, Washington'a, Suriye'deki "nispeten ufak" askeri varlığını korumasını ve ülkeyi IŞİD'in geri dönüşünden ve ABD'nin müttefiki Suriyeli Kürtlere yönelik saldırılardan korumasını tavsiye ediyor. Bu tür saldırılar, daha fazla "kaos ve ıstıraba" yol açabilir.

Önerilen görüşe göre Washington, "güçlü iktisadi ve diplomatik araçlarını" kullanarak, Suriye'deki yeni hükümetin ve Türkiye gibi güçlü dış aktörlerin, "azınlıkları baskı altına alan cihatçı bir devlet" inşa etmesini veya IŞİD'in geri dönüşüne izin vermesini engellemeli.

Raporda, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken'ın Suriye konusunda "ortak bir yaklaşım" bulmak amacıyla Türkiye'ye yaptığı ziyaretin "doğru yönde bir adım" olduğu belirtilirken, özellikle Blinken'ın, Kürt unsurların Suriye'den ayrılması gerektiğinde ısrarcı olan Türk mevkidaşı Hakan Fidan ile görüşmesinin kolay olmayacağı ifade ediliyor.

Bu bağlamda, Suriye'de "baskın dış güç" haline gelen Türkiye'ye ayak uydurmaya çalışan Washington, "etkisiz olmadığını" ve Ankara'nın Suriye'de istikrar ve yeniden inşa sürecine acilen ihtiyaç duyduğunu fark etmeli. Bu süreç, 3,2 milyon Suriyeli mültecinin ülkelerine dönmesini sağlayabilir.

Ayrıca ABD, Heyet Tahrir eş-Şam'ın (HTŞ) istikrarı tesis etmesi ve otoritesini kurması için öncelikle Suriye'deki kötü iktisadi koşulları ortadan kaldırması ve bir kalkınma yol haritası belirlemesi gerektiği gerçeğini de kullanmalı. Rapora göre, bu koşullar, ABD yaptırımlarının kaldırılmadan "mümkün değil".

Dolayısıyla, hem Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hem de HTŞ, yaptırımların "bedelsiz" kaldırılmayacağını ve Blinken'ın açıkladığı "ilkelere" bağlı kalınması gerektiğini anlamalı. Bu, Washington'ın yaptırım kartını kullanarak Suriye'nin geleceği üzerinde "dayatmalarda" bulunma niyetini gösteriyor.

HTŞ'nin terör örgütleri listesinden çıkarılmasını "performans koşuluna" bağlamanın yanı sıra, ABD'nin "halkına, komşularına veya kendisine tehdit oluşturmayan yeni bir Suriye" yaratılmasına yardımcı olmak için yapabileceği bir şey daha var: Şu anda en azından Suriye'deki varlığını sürdürmek.

Aynı doğrultuda, Atlantik Konseyi tarafından yayımlanan raporda, önümüzdeki birkaç ay içinde "Şam'daki el-Esed hükümetine karşı olan gruplar ile Batı Suriye'deki gruplar arasında bir güç mücadelesi" yaşanacağı belirtiliyor.

Bu kırılgan zeminde, "eski rejimin destekçileri ve İran gibi dış aktörler sahneye geri dönmeye çalışacak". Raporda, "ironik bir şekilde, en fazla silaha ve paraya sahip olan grubun" Suriye siyasetinde "en yüksek sese" sahip olacağı ifade ediliyor.

Diğer taraftan, "Suriyelilerin kimin kendilerini yöneteceğini barışçıl bir şekilde ve dış müdahale olmadan tek başlarına karar vereceğini düşünmek saflık olur". Rapora göre, "dış destek ve iç unsurlar", gelecekteki yönetimin belirlenmesinde "belirleyici" olacak.

Raporun yazarı, Birleşmiş Milletler'in (BM) 2254 sayılı karar uyarınca Suriye'ye göndermesi gereken "iyi niyetli uluslararası arabulucuların" güç paylaşımı ve ülkeyi yönetecek bir anayasa oluşturulması gerekliliğinden bahsederken, müzakerelerdeki gerçek gücün "en fazla silaha ve paraya sahip grupların" elinde olacağını vurguluyor.

Aynı durum, Suriye'nin ihtiyaç duyduğu "yeni sivil toplum" için de geçerli. Bu sivil toplumun etkisi "sınırlı" olacak ve varsa, dış müdahalelerle şekillenecek.

2025 sonu veya 2026 başında BM'nin Suriye'de "seçimlere nezaret etmeye" zorlanacağı belirtilen raporda, seçimlerin sona ermesinin hemen ardından pek çok kişinin bunların "çok erken" yapıldığını savunacağı öngörülüyor.

Seçim uzmanları, "tüm Suriyeli siyasi grupların" temsil hakkını vermek için "nispi temsil sistemi" konusunda ısrar ederken, bu tür seçimlerin pratikte yalnızca "silahlı ve zengin grupların" gücünü pekiştireceği ifade ediliyor.

Bu bağlamda, raporun yazarı, ABD'nin bu gerçeği yalnızca bir "tehdit" olarak değil, aynı zamanda savaş sonrası Suriye politikalarını yönetme planlarının nasıl şekillenmesi gerektiğine dair bir gösterge olarak görmesini tavsiye ediyor. Bu planlar, "Suriye halkı, bölge ve Orta Doğu'da sürdürülebilir barış arayan ABD gibi ülkeler için daha iyi sonuçlar" doğurmalı.

ABD'nin "daha iyi bir gelecek" planları kapsamında, Irak gibi ülkelerde yapılan "hatalardan" ders çıkarılması da yer alıyor.

Örneğin, Washington'un Irak'ta siyasi partilere yeterli finansman sağlamaması, bazılarının "İran'dan para almasına" veya "yolsuzluğa bulaşmasına" neden oldu.

Ayrıca ABD, "geleceğin liderlerinin gelişimini destekleme" konusunda iyi olduğu alanlara da odaklanmalı. Bu, özellikle "güçlü bir kamuoyu yoklama sistemi" finanse edilerek sağlanabilir.

Açık seçim müdahalesi çağrıları kapsamında, gözlemciler Amerikalı karar mercilerini, "seçim dosyasını yalnızca BM'nin eline bırakmamaları" konusunda uyarıyor.

Seçim süreci, "yalnızca tarafsız yetkililer değil, Suriye'nin iç siyasetine en fazla hâkim olanlar tarafından da titiz bir analiz" gerektiriyor.

Bu görüş doğrultusunda, Washington'un "BM ve müttefikleriyle birlikte müdahale etmeye hazır olması" ve seçim sisteminin Suriye halkına "istikrarlı ve barışçıl bir gelecek için en iyi şansı" vermesini sağlaması gerekiyor.

Ayrıca ABD, HTŞ'ye kendisi için "önemli" olan yasakları açıkça iletmeli. Bu yasakların ihlal edilmesi, "ABD yardımlarının önünü açma ve yaptırımları kaldırma çabalarını" riske atabilir.

ABD ve müttefikleri, "yardımların dağıtımının aşırı grupların kontrolü dışında kalmasına öncelik vermeli". Bu, Gazze'de insani krizi daha da kötüleştiren yaklaşımla aynı gerekçeye dayanıyor.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel