Suriye'nin kaderi Trump ve Netanyahu'yu bekliyor

img
Suriye'nin kaderi Trump ve Netanyahu'yu bekliyor YDH

«Colani, Ankara’nın isteklerini karşılıyor, Suriye Demokratik Güçleri'nin talepleri uygulanabilir görünmüyor. Trump’ın kararı Tel Aviv'de endişeye yol açsa da ABD Başkanı henüz net bir strateji ortaya koymuş değil.»




YDH- Türkiye ve bölgesel ilişkiler alanında araştırmacı Hüda Rızk’ın el-Meyadin için kaleme aldığı analizi, Türkiye ile ABD arasında Suriye meselesinde, özellikle de IŞİD'in geri dönüşü ve ‘kapsayıcı’ bir Suriye ‘hükümetinin kurulması’ konusundaki görüş ayrılıklarını vurguluyor, İsrail'in görüşmelere katılımı ve Trump'ın kararlarının Suriye'deki durum üzerindeki potansiyel etkisine de değiniyor. Rızk, Suriye'nin geleceği, çeşitli grupların rolü ve ABD, Türkiye ve İsrail gibi uluslararası aktörlerin etkisiyle ilgili karmaşıklık ve belirsizliklere işaret ederken Suriye'de istikrarlı ve kapsayıcı bir siyasi çözüme ulaşmanın olası sonuçları ve zorlukları hakkında soruları öne sürüyor.

***

Suriye muhalefeti hızlı bir şekilde Suriye ordusunun feshedildiğini, silahlı kuvvetlerin yeniden yapılandırıldığını ve Colani'nin geçici başkan olarak atandığını ilan etti.

Halk Meclisi, Baas Partisi ve ‘Ulusal İlerici Cephe'nin dağıtılması da dahil olmak üzere diğer bazı önemli kararların yanı sıra 2012 anayasasının lağvedilmesi ve tüm istisnai yasaların askıya alınması için çalışmalar başlatıldı.

Bunu takiben, aralarında Heyet Tahrir eş-Şam'ın da bulunduğu 18 grup, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın da ifade ettiği gibi Türkiye'den gelen ve özellikle Başkan Donald Trump'ın ABD ordusunun Suriye'deki geleceğine ilişkin açıklamasından önce bir Savunma Bakanlığı kurulması bağlamında, Suriye devletinin yeni oluşturulan kurumlarına entegre olmaları ve feshedilmeleri yönündeki talimatın ardından feshedildiklerini açıkladı.

Bu dönemde Heyet Tahrir eş-Şam ve Suriye Demokratik Güçleri arasında üst düzey temaslar gerçekleşirken Colani ve Türkiye arasında da önemli bir koordinasyon vardı.

Ankara aynı zamanda İmralı'da Abdullah Öcalan ile üzerinde anlaşmaya varılan bir planı uyguluyor, Kürdistan İşçi Partisi'ni silahsızlanmaya ve Suriye'den çıkmaya çağırıyor ve Özerk Yönetim'in geleceğine ilişkin bir uzlaşı formüle etmek için Türkiye ve Irak Kürdistan Bölgesi ile uyumlu Kürt partilerinin koalisyonu olan Kürt Ulusal Konseyi ile işbirliği yapıyordu.

Suriye Demokratik Güçleri daha önce Tişrin Barajı ve Karaköz Köprüsü üzerinden Fırat'ın doğu bölgesine ilerlemeye çalışırken Türkiye tarafından desteklenen Suriye Ulusal Ordusu adlı grup ile çatışmaya girmişti.

Türkiye kara harekatının başlatılması konusunda ABD'nin vetosunu aşamadı; ancak farklı bir bağlamda, Batı'nın müdahaleleri Suriye'deki dinamikleri yeniden şekillendiriyor ve Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) daha fazla özerklik veriyor.

Bu değişim, eski Başkan Trump'ın danışmanlarının Suriye'den çekilme ya da Suriye'yi terk etme konusundaki isteksizliklerinin ortasında gerçekleşiyor.

Batılı ülkeler, Türkiye'nin etkisinden bağımsız olarak SDG ile Heyet Tahrir eş-Şam arasındaki görüşmeleri kolaylaştırıyor. Bu gelişmeler SDG askeri komutanı Mazlum Abdi'nin Colani ile yürüttüğü müzakerelerdeki konumunu güçlendirmeyi amaçlıyor.

Abdi, SDG'nin gelecekteki Suriye ordusu içindeki rolüne ilişkin bir anlaşmaya varıldığını, toprak bütünlüğüne vurgu yapıldığını, parçalanmanın reddedildiğini, diyaloğun ve siyasi çözümün teşvik edildiğini belirtti.

Buna ek olarak, Rakka, Deyr ez-Zor ve Halep'te SDG'nin bu orduya entegre edilmesi amacıyla askeri koordinasyonun devam ettiği bildiriliyor ancak bu entegrasyon için belirli bir mekanizma oluşturulmadı.

Dağılma çağrısı yapılan silahlı grupların aksine SDG'ye dağılma çağrısı yapılmadı.

Süveyda'daki Dürzi topluluğu, anayasa onaylanana ve bir devlet kurulana kadar silahlarını muhafaza etme niyetinde olduklarını açıkladı.

Heyet Tahrir eş-Şam ile işbirliği yapan ve Şam'a ilk girenler arasında yer alan Dera merkezli iki grup da müzakere masasına oturmak istiyor.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye'deki durumla ilgili olarak Washington ile özellikle de yeni Amerikan yönetiminin önceliği olan iki kritik konuda mevcut görüş ayrılıklarını kabul etti: IŞİD'in yeniden dirilmesi ve tüm Suriyeli grupları kapsayan bir Suriye hükümetinin kurulması.

 

SDG ve ertesi günün soruları

Silahlı grupların dağıtılması ve çeşitli tedbirlerin uygulanmasına yönelik duyuru, Türkiye'nin ABD'ye yeni kurumlar kurma ve 54 yıllık Baas yönetimini sona erdirme konusundaki kararlılığını vurgulayan ve ordu kurma aşamasının başlangıcına işaret eden bir mesaj niteliğindedir.

Bu, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) de dahil olmak üzere Suriye topraklarındaki tüm silahlı grupların buna uyması gerektiğini gösteriyor.

Mazlum Abdi'nin SDG'nin Suriye ordusuna tek bir blok olarak katılması önerisine Heyet Tahrir eş-Şam olumsuz yanıt verdi. HTŞ rejiminin Savunma Bakanı, ordu içinde ayrı bir durum ya da liderlik yapısının kabul edilmeyeceğini vurguladı.

SDG 8 Aralık'ta Rakka'nın güneyindeki iki petrol sahasını ele geçirdikten sonra kontrolü Heyet Tahrir eş-Şam yönetimine devretti ve devir teslim sürecine ABD de dahil oldu.

Özerk Yönetim daha sonra el-Havl kampındaki tutukluların ülkelerine geri gönderilmesi için Heyet Tahrir eş-Şam ile işbirliği önerdi, özerk bölgelerde yeni Suriye bayrağını göndere çekti ve PKK savaşçılarının Suriye'den sınır dışı edilmesini önerdi.

Buna karşılık Colani, Kürtlerin kültürel haklarının anayasada tanınması, Kürtlerin grup olarak değil ama kişi olarak güvenlik kurumlarına dahil edilmesi, yerel meclislere geniş yetkiler verilmesi -ki bunlar Ankara'nın isteklerini karşılıyor- Demokratik Birlik Partisi'nin demokratik seçimlere katılan ve Şam'da temsil hakkı elde eden ulusal bir partiye dönüştürülmesi şeklinde yanıt verdi.

Colani, Suriyeli olmayan PKK liderlerinin sınır dışı edilmesini ve Türk vatandaşı Kürtlerin Türkiye'ye geri gönderilmesini desteklediğini ifade etti.

Özerk yönetimin feshedilmesinin temel önkoşulları arasında stratejik kaynakların Şam'ın kontrolüne verilmesi, Türkiye ve Irak sınırlarının yanı sıra hapishaneler ve kamplar üzerindeki yetkinin devredilmesi yer alıyor.

Suriye Demokratik Güçleri'nin talepleri uygulanabilir görünmüyor; bunların en önemlisi Suriye Demokratik Güçleri'nin tek bir blok olarak Suriye ordusuna entegre edilmesi, mevcut konuşlanma alanlarında kalması, sınırların kontrol edilmesi ve petrol sahalarının devredilmesi karşılığında gelirlerden sabit bir pay verilmesi.

 

İsrail, Suriye'deki görüşmelerin odağında

Ankara, özellikle de ilgili tüm taraflar için önemli bir figür olmaya devam eden Trump'ın desteğini genişletmesi halinde, değişen dinamiklerde fırsatlar bulabilir.

Trump'ın ABD güçlerini Suriye'den çekme niyeti, 8 Aralık'tan bu yana Suriye topraklarındaki işgalini kısıtlamadan sürdüren Tel Aviv'de endişeye yol açtı. Buna ek olarak ABD, Suriye Demokratik Güçleri'ni bölgede gelecekteki potansiyel müttefikleri olarak görüyor gibi görünüyor. Ancak Trump henüz net bir strateji ortaya koymuş değil.

Beyaz Saray'da İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yapacağı görüşmede Kürtlerin özerklik taleplerine değinip değinmeyeceği ya da Suriye konusunun gündeme gelip gelmeyeceği belirsizliğini koruyor.

Genişletilmiş adem-i merkeziyetçiliğin sonuçları belirsiz; bunun özyönetim mi yoksa federal bir birlik mi anlamına geldiği açık değil.

Önceki sistemin zaten adem-i merkeziyetçi olması, Colani'nin ‘Yeni Suriye’de adem-i merkeziyetçilikten ne anladığı ve Abdi'nin Colani ile görüşmelerinde bahsettiği kısmi özerklik unsurlarının konuyla ilgili olup olmadığı konusunda soru işaretleri yaratıyor.

Kimsenin kesin cevapları yok ama Amerikalıların cevapları var.

Irak sistemine benzer bir sistem mi istiyor? Ya da Lübnan'daki Taif benzeri bir anayasa mı? Yoksa meseleyi Türkiye'nin istediği gibi halletmeye mi çalışacak?

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel