Irak jeopolitik ilişkilerini aktif bir şekilde yeniden tanımlıyor

img
Irak jeopolitik ilişkilerini aktif bir şekilde yeniden tanımlıyor YDH

«Irak halihazırda Fransa ile 30 milyar doların üzerinde, İngiltere ile 20 milyar dolarlık ve Güney Kore ile 5 milyar dolarlık anlaşma sağlamış durumda. Sudani geçen ay Irak'taki ABD varlığına karşılık İngiliz varlığının artacağını ima etti.»




YDH- Zahir Musa, Irak'ın ulusal egemenliğini yeniden tesis etme çabalarını ve Washington'un nihai çekilmesinin sonuçlarını inceliyor. Uluslararası IŞİD karşıtı koalisyona bağımlılıktan, özellikle İngiltere ve Fransa ile doğrudan ikili ilişkileri geliştirmeye yönelik stratejik bir geçişi vurguluyor. Bu yaklaşım, Irak'ın egemenliğini geri kazanma ve değişen jeopolitik koşullar bağlamında güvenliğini güçlendirme amacını yansıtmaktadır. Musa, ABD'nin bu değişen manzaraya müdahil olmasının sonuçları ve Irak'a olası yansımaları konusunda önemli sorular ortaya atıyor.

Washington yıllardır Irak'taki varlığı konusunda karışık sinyaller gönderiyor. Kimi zaman askerlerini çekmeye hazır olduğunu belirtirken kimi zaman da kalmaya kararlı olduğunu gösteriyor.

Kayda değer bir an 2020 yılında, ABD'nin İranlı General Kasım Süleymani'yi ve Irak'taki Halk Seferberlik Güçleri'nin başkan yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis'i öldürmesinden kısa bir süre sonra yaşandı. O dönemde, ABD'li General Mark Milley tarafından “kötü ifade edilmiş ve çekilmeyi öneren” olarak tanımlanan sızıntı mesaj, Iraklıların tepkilerini ölçmek amacıyla hazırlanmış imzasız bir taslak olarak nitelendirilmişti. Ancak Bağdat mesajın doğru olduğunda ısrar etti. Bu, Washington ve Bağdat arasında yapılan çelişkili kamuoyu ve gizli açıklamaların çoğunu özetleyen klasik bir 'o dedi, bu dedi' durumuydu.

Geçen yıla geldiğimizde, ABD'nin Irak'tan çekilmesi için bir zaman çizelgesi belirleme süreci nihayet başlatıldı ancak yine kesin garantiler yoktu.

Irak'ın tutumu ya da parlamento kararları ne olursa olsun -ki bunların çoğu bağlayıcı değil- Irak başbakanları Mustafa el-Kazımi ve Muhammed Şiya el-Sudani hükümetleri döneminde yıllarca süren sonuçsuz müzakereler, şimdi konuyu IŞİD'e karşı mücadelede koalisyon ortaklarıyla ikili ilişkilere kaydırdı.

 

Maliyetli koalisyon

Bir zamanlar askeri bir gereklilik olarak görülen IŞİD karşıtı koalisyon, tüm taraflar için mali ve lojistik bir yük haline geldi.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü'ne (SIPRI) göre, uluslararası koalisyonun toplam askeri harcamaları 2014-2020 yılları arasında 100 milyar doları aştı.

Koalisyonun ana gücü olan ABD tek başına bu dönemde hava saldırıları, lojistik ve yerel güçlerin silahlandırılması için tahmini 30-35 milyar dolar harcadı.

ABD'nin IŞİD'e karşı yürüttüğü operasyonların aylık maliyeti 2016 yılında 1,3 milyar dolara ulaştı. Diğer koalisyon üyeleri de mali külfete katlandı: Fransa 2015-2018 yılları arasında Irak ve Suriye'deki operasyonlara yılda yaklaşık 1,1 milyar Euro ayırırken, İngiltere 2014-2018 yılları arasında yaklaşık 2,5 milyar Sterlin harcadı.

Bu rakamlar ve dış politikasının temel ilkeleri arasında “sonsuza dek sürecek savaşlara” son vermek ve müttefiklerinden daha fazla mali sorumluluk üstlenmelerini talep etmek olan ABD Başkanı Donald Trump'ın yeniden seçilmesi göz önüne alındığında Washington'un koalisyon taahhütlerini azaltması şaşırtıcı değil.

Irak hükümeti bölgedeki hızlı siyasi gelişmelere uyum sağlayarak bu doğrultuda hareket ederken, koalisyon da askeri ağırlığını sessizce Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) kontrolündeki bölgelere aktarıyor.

 

İttifakın parçalanması

Başbakan Sudani geçen ay Londra'ya yaptığı ziyaret sırasında Irak'taki ABD varlığına karşılık İngiliz varlığının artacağını ima etti. AFP'ye verdiği demeçte “Irak ve İngiltere arasında güvenlik işbirliği konusunda ortak bir bildiri imzalandığını” söyledi ki bu uluslararası koalisyondan daha geniş kapsamlı bir geçişte önemli bir adımdı.

Üst düzey ziyarette Sudani'ye eşlik eden Analiz Bilgi Merkezi Başkanı Selam Adel'e göre İngiltere Irak'la Musul'daki Kayyara askeri üssünün geliştirilmesi ve İngiliz petrol şirketlerinin Kerkük'e geri dönmesi gibi çok önemli anlaşmalar imzaladı. Bu hamleler Irak'ın ABD'nin yerine İngiltere'yi koymakla yetinmeyip koalisyonu sistematik bir şekilde dağıtmak ve güvenlik ortaklıklarını yeniden tanımlamak için koalisyonun başlıca üyeleri olan ABD, İngiltere, Fransa ve Güney Kore ile özel ikili anlaşmalar yaptığına işaret ediyor.

Irak Başbakanlık Ofisi'ndeki kaynaklar The Cradle'a İngiltere'nin Irak'la yaptığı anlaşmaların 12.3 milyar sterlinlik (15 milyar dolar) daha geniş bir anlaşmanın parçası olan Kayyara hava üssü için 500 milyon sterlinlik (640 milyon dolar) bir rehabilitasyon projesini içerdiğini bildirdi.

Bu arada Fransa da önemli sözleşmeler imzaladı. Temmuz 2022'de Irak, Fransız Thales şirketi ile Irak hava sahasını kapsayan gelişmiş uzun menzilli radarlar, Ground Master 403 ve GM 200 için bir anlaşma imzaladı. Ayrıca Irak İçişleri Bakanlığı 2014 yılında Thales ile biyometrik işleme ve eşleştirme sistemleri (ABIS) için bir sözleşme imzaladı.

Airbus ile yapılan diğer anlaşmalarla Irak, 12 adet H225M Caracal savaş uçağı da dahil olmak üzere 14 helikopter satın aldı. Ancak Fransa-Irak işbirliğinin merkezinde TotalEnergies'in Irak'ın petrol ve enerji sektörlerine yaptığı 27 milyar dolarlık yatırım yer alıyor.

Irak'ın artan özerkliğini tanıyan Washington, orta yollu bir yaklaşım benimsedi.

ABD, Bağdat'a doğrudan gelişmiş hava savunma sistemleri tedarik etmek yerine, Irak'ı en yakın müttefiklerinden biri olan Güney Kore ile sözleşme yapmaya teşvik etti.

Bağdat o zamandan beri Cheongung-II sistemini (“Kore Patriotu” olarak bilinir) 2.78 milyar dolarlık bir anlaşmayla satın aldı. Bu sistem batı ve doğu askeri teknolojilerini harmanlamaktadır ve Rus uzmanlığı ile birlikte geliştirilmiştir.

Bunun ötesinde Irak, Kore Havacılık ve Uzay Sanayii ile KUH-1 helikopterleri satın almak üzere 93.7 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı ve bu sözleşme daha önce 24 adet KT-50 Golden Eagle savaş jeti için yapılan 1.1 milyar dolarlık anlaşmayı tamamladı.

ABD'nin eski başkanı Joe Biden yönetiminde son dönemde yapılan gelişmiş radar sistemleri (TPS-77) ve 40'ın üzerinde Bell helikopteri alımı dikkat çekerken, şimdi tüm gözler Trump ile yapılacak potansiyel anlaşmaya çevrilmiş durumda.

Trump döneminde yapılacak bir anlaşmaya yüz milyarlarca dolar akıtabilecek Suudi Arabistan'ın aksine Irak benzer bir mali güce sahip değil. Ancak Irak'taki Koordinasyon Çerçevesi parlamento bloğuna yakın kaynaklar, The Cradle'a Bağdat'ın koalisyonun çekilmesinin tamamlanmasında ABD işbirliğini güvence altına almak için alternatif yollar arayacağını öne sürüyor.

 

Ayrılık işaretleri

Beşşar Esed sonrası Suriye'de mezhepsel istikrarsızlık devam ederken ve Türkiye SDG'ye karşı operasyonlarını genişletirken, Irak'taki ABD güçleri büyük bir yeniden konuşlanma çabasına başladı.

Askeri varlıklar Ayn el-Esed gibi Irak'taki üslerden Haseke vilayetindeki Harab el-Cir, Kasrak ve Şeddadi gibi Suriye'deki kilit noktalara naklediliyor.

The Cradle'a konuşan Irak İslami Direnişi'ne yakın kaynaklar, bu hava ve kara transferlerinin ölçeğini “olağanüstü” olarak tanımlıyor ve sadece yeniden konumlanmaya değil, Suriye'deki stratejik çıkarları güvence altına almaya yönelik operasyonel bir kaymaya işaret ediyor.

Gözlemciler bu transferin birden fazla amaca hizmet ettiğini düşünüyor: Türkiye'nin SDG pahasına genişlemesine karşı koymak, kötü şöhretli el-Hol mülteci kampının tahliyesini kolaylaştırmak ve Gaveyran hapishanesindeki tutukluları -ki bunların çoğu IŞİD'lidir- Irak'a nakletmek.

Teyit edilmemiş olsa da bu haberler ABD'nin bölgedeki daha geniş hedefleriyle örtüşüyor.

Askeri ve ekonomik angajmanlar açısından Irak halihazırda Fransa ile 30 milyar doların üzerinde, İngiltere ile 20 milyar dolarlık ve Güney Kore ile 5 milyar dolarlık anlaşma sağlamış durumda. Irak'ın jeopolitik görünümünü daha da yeniden şekillendirebilecek olan Trump dönemindeki anlaşma ise joker olmaya devam ediyor.

Bazı analistler bu müzakereleri 1980'lerde Suudi Arabistan ve İngiltere arasında yapılan ve askeri işbirliğinin uluslararası korumaya bağlı olduğu dönüm noktası niteliğindeki el-Yamama silah anlaşmasına benzetiyor.

Washington'la gerilim tırmanırsa, Irak'ın Avrupalı müttefiklerini bir araya getirme becerisi, İran'la arasına mesafe koyması yönündeki Amerikan baskısına karşı belirleyici olabilir.

Sonuç olarak Irak'ın stratejisi açık: Modası geçmiş uluslararası koalisyon modelini doğrudan ikili ortaklıklar ağıyla değiştirmek, ulusal egemenliği geri kazanırken güvenliği sağlamak.

Geriye kalan tek soru Bağdat'ın Washington'un nihai çıkışı için nasıl bir bedel ödemek zorunda kalacağı.

Çeviri: YDH