İran Cumhurbaşkanı Mesud Pizişkiyan, ABD’nin nükleer programla ilgili tehditlerini sert bir dille eleştirerek eşit şartlarda diyalog çağrısında bulundu.
YDH - İran Cumhurbaşkanı Mesud Pizişkiyan, ABD’nin nükleer program konusunda Tahran’a yönelttiği ültimatomu sert bir dille eleştirdi ve İslam Cumhuriyeti’ne yönelik tehditleri kabul edilemez olarak nitelendirdi.
Pizişkiyan, eşit temelde, karşılıklı saygıya dayalı bir diyalogdan yana olduğunu vurguladı.
Cumhurbaşkanı, “Eğer gerçekten müzakere etmek istiyorsanız, neden tehdit ediyorsunuz? ABD bugün sadece İran’ı değil, tüm uluslararası toplumu aşağılıyor,” ifadelerini kullandı.
Mart ayında ABD Başkanı Donald Trump, Tahran’a nükleer programla ilgili yeni bir anlaşma imzalaması için iki aylık süre verdi.
Trump, ilk başkanlık döneminde kendisinin iptal ettiği bu anlaşmaya geri dönülmesini istedi. Aksi halde İran’ı “tarihinde görmediği türden bombardımanlar” ve ek yaptırımların beklediğini iddia etti.
Trump yönetiminden kaynaklar Express gazetesine yaptıkları açıklamada, İran’ın nükleer programını durdurmaması halinde “Eylül ayına kadar varlığını yitirebileceğini” öne sürdü.
Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Mike Waltz ise, İran’ın programın tüm unsurlarından —füzeler, nükleer silah üretimi ve uranyum zenginleştirme— vazgeçmesi ve bunları tamamen teslim etmesi gerektiğini belirtti.
Bu süreçte ABD, İngiltere kontrolündeki Diego Garcia Adası’na (Çagos Takımadaları) altı adet B-2 Spirit stratejik bombardıman uçağı konuşlandırdı.
Bu uçaklar, İran’ın askeri ve nükleer tesislerini imha etme kapasitesine sahip. Aynı üsse konuşlandırılan Stratotanker yakıt ikmal uçaklarının da bu operasyona destek sağlayacağı bildirildi.
Pentagon ayrıca, USS Carl Vinson uçak gemisinin liderliğinde ek bir saldırı grubunu Orta Doğu’ya sevk etti.
Bu filo, daha önce Ensarullah'ın operasyon düzenlediği USS Harry Truman uçak gemisine katılacak.
Buna rağmen The Wall Street Journal kaynaklarına göre, Tahran arabulucular aracılığıyla dolaylı görüşmelere açık olduğunu bildirdi.
Fakat Trump yönetimi bu yaklaşımı yetersiz buldu. Amerikalı üst düzey bir yetkili, “Tarafların farklı otel katlarında aylarca hatta yıllarca mesaj alışverişi yaptığı bir süreci istemiyoruz,” diyerek, doğrudan müzakerelerin gerekli olduğunu savundu.
