Caferi Mezhebi’nin Büyük Müftüsü Şeyh Ahmed Kabalan, Lübnan’daki yeni siyasi aktörleri uyararak Direnişi ülkenin egemenliği ve varlığı için vazgeçilmez bir unsur olarak tanımladı.

YDH- Lübnan'ın Caferi Müftüsü Şeyh Ahmed Kabalan, bugün Bekaa Vadisi’ndeki Tamnin el-Tahta kasabasında bir Hüseyniye’de düzenlenen anma töreninde yaptığı açıklamalarda, Lübnan’daki “yeni siyasi gruplar” olarak tanımladığı kesimi sert ifadelerle uyardı.
Kabalan, “Ulusal kırmızı çizgilerin aşılmaması” çağrısında bulunarak, “Teslimiyet dönemi sona erdi ve bir daha asla geri dönmeyecek” dedi.
Konuşmasında dini değerlerin ayrıştırıcı bir unsur olamayacağını vurgulayan Kabalan, “İslam ve Hristiyanlık tek bir ahittir, tek bir ortaklıktır. Din hiçbir zaman düşmanlığın, bölünmenin veya yıkımın sebebi olamaz. Bu ancak pervasız siyasetle, özellikle de kirli bölgesel ve uluslararası siyasetle mümkün olur” ifadelerini kullandı.
Şeyh Kabalan, Lübnan’ın iç siyasetindeki kırılganlığa dikkat çekerek, “Asıl iç tehlike, ucuz paralı askerler, fitne projeleri ve mezhepsel kutuplaşma üzerinden beslenen siyasi oyundadır” dedi.
Bölgesel ve uluslararası aktörlerin ülkedeki direniş eksenini hedef aldığını savunan Kabalan, “Bu paralı askerler öylesine tehlikeli ki, İsrail’e karşı duranlardan kurtulmak için Lübnan’ı havaya uçurmaya hazırlar” diye konuştu.
Direnişin Lübnan için vazgeçilmez bir unsur olduğunu yineleyen Kabalan, “Direniş olmadan kurtuluş olmaz, direniş olmadan egemenlik olmaz, direniş olmadan devlet ve kurumlar olmaz. Direniş, onun silahları ve ulusal ordu; Lübnan’ın varlığının, hayatta kalmasının ve sürekliliğinin teminatıdır. Bu çizginin altına inmek, Lübnan’a ihanettir ve teslimiyettir. İçimizde teslimiyeti kabul eden yoktur. Teslimiyet çağı sona ermiştir, bir daha da geri dönmeyecektir” ifadelerini kullandı.
Yeni siyasi aktörlere seslenen Müftü, Lübnan’ın içinde bulunduğu dönemi “tarihin en tehlikeli ulusal krizi” olarak nitelendirdi ve şu uyarıda bulundu:
“Yeni siyasi takıma tavsiyem; bölgeyi, dünyayı ve yıkım planlarını iyi okumaları ve ulusal kırmızı çizgileri aşmamalarıdır. Lübnan’ın çıkarından üstün bir çıkar yoktur. Lübnan’ın çıkarı, direnişin çıkarındadır. Savunma denklemimiz; direniş ve ordunun, ülkenin en yüksek egemenlik teminatı olması esasına dayanır.”
Kabalan, 1982 yılından bu yana verilen mücadelenin altını çizerek, “Bugün ihtiyaç duyulan şey, o kahramanlıklara layık bir savunma politikasıdır” dedi.
Direnişin silahsızlandırılması halinde Lübnan’ın “bir İsrail yerleşiminden farksız olacağını” savunan Kabalan, Bekaa Vadisi, Güney Lübnan ve güney banliyölerini “epik savaşların, egemenliğin ve fedakârlığın sahnesi” olarak tanımladı.
“Bu fedakârlıklar olmasaydı, Lübnan diye bir ülke de olmazdı” şeklinde konuştu.
Son olarak direniş ortamını hedef alan girişimlere dikkat çeken Kabalan, “Direniş ortamını boğma ısrarı, ülkeyi bir volkanın ağzına getirir. Oyun açığa çıkmıştır, niyetler nettir. Lübnan; güneyiyle, banliyöleriyle ve Bekaa’sıyla birlikte yükselmeden ayağa kalkamaz” diyerek sözlerini tamamladı.