Foreign Policy, İsrail'in İran'a yönelik son hava saldırılarının ana hedefinin İran'ın nükleer altyapısından çok “rejim değişikliği” olduğunu iddia etti.

YDH- Foreign Policy'de yer alan bir makaleye göre, İsrail'in İran'a yönelik son saldırıları, nükleer tesislerden çok “rejim değişikliğini” hedefliyor.
Jeffrey Lewis tarafından kaleme alınan söz konusu makalede, uzun süredir devam eden tartışmaların, İran'ın nükleer programından ziyade, İslam Cumhuriyeti’nin “nasıl ele alınacağı” üzerine odaklandığını iddia etti.
Bazı analistlere göre, İran'ın nükleer programı başlı başına bir “güvenlik tehdidi” oluşturuyor.
Jeffrey Lewis'e göre, bu görüşü savunanlar, “yaptırımların hafifletilmesi karşılığında İran'ın nükleer silah geliştirmekten ve terörizmi” desteklemekten vazgeçmesini teşvik etmenin mümkün olduğunu” savunuyor. Ancak diğer bir kesim, “İran’ın varlığının kendisinin sorun olduğunu, bu rejimin dış politikasını değiştirmeyeceğine ve İsrail'i yok etmeye çalışacağına” inanıyor. Bu gruba göre, herhangi bir diplomatik çözüm, İran'ı güçlendiren "sahte bir barış" anlamına geliyor.
Netanyahu'nun hedefi: Nükleer tesisler değil, “rejim”
Jeffrey Lewis, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun bu ikinci gruba dahil olduğunu iddia etti. Son saldırıların “asıl hedefinin” nükleer tesisler değil, İran'ın üst düzey askeri liderleri olduğunu söyledi. Netanyahu'nun konuşmasında sadece Natanz'daki zenginleştirme tesisinden bahsetmesi dikkat çekti.
Uzmanlara göre, İsrail'in İran'ın nükleer programını tamamen ortadan kaldırması pek “mümkün görünmüyor”, çünkü kritik tesislerin büyük kısmı Natanz ve Fordow gibi yerlerin derinliklerinde korunuyor. Bu tesislere ulaşmak için, ABD'nin sahip olduğu türden ağır silahların gerektiği ileri sürüldü.
Saldırıların asıl etkisi: Üst düzey askeri kayıplar
İlk saldırı dalgasında, İran'ın birçok üst düzey askeri yetkilisinin hedef alındığı hatırlatıldı. Haberlere göre, İran Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri, İslam Devrim Muhafızları Ordusu Komutanı Hüseyin Selami ve nükleer müzakereleri yürüten Ali Şemhani gibi isimler saldırılarda hayatını kaybetti.
Foreign Policy'e göre, Netanyahu, İran halkına hitaben yaptığı konuşmada, "Mücadelemiz, 46 yıldır sizi baskı altında tutan acımasız diktatörlüktür. Özgürlüğünüzün yakın olduğuna inanıyorum" ifadelerini kullanarak, “saldırıların rejim değişikliği hedefini” doğruladı.
Nükleer tehdit: Gerçek mi, bahane mi?
Netanyahu, İran'ın "dokuz nükleer bomba yapabilecek kadar zenginleştirilmiş uranyum ürettiğini" iddia etti. Ancak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) son raporları, İran'ın uranyumu %60'ın üzerinde zenginleştirmediğini gösteriyor. Nükleer silah için gereken saflık oranı ise %90.
ABD Savunma İstihbarat Dairesi'nin Mayıs ayındaki değerlendirmesine göre, "İranlı üst düzey liderlerin 2003 öncesindeki nükleer silah programını yeniden başlatma kararı almadığı, ancak nükleer tesislerine saldırı olması durumunda nükleer doktrinlerini gözden geçirebilecekleri" ifade edildi.
Netanyahu neden şimdi harekete geçti?
Analistler, Netanyahu'nun bu hamlesini iki temel nedene bağlıyor:
Trump yönetiminin desteği: Trump'ın İsrail'i “engellemek yerine serbest bırakması,” Netanyahu'ya hareket alanı sağladı.
İç siyaset: Devam eden güvenlik krizleri, Netanyahu'nun iktidarda kalmasına ve yolsuzluk davalarını ertelemesine yardımcı oluyor.