Netanyahu yeniden Washington'da

img
Netanyahu yeniden Washington'da YDH

"İsrail, Suriye'nin sadece bir tampon güvenlik bölgesi üzerinden değil, aynı zamanda devletin doğası ve güvenlik-siyasi doktriniyle bağlantılı olarak kendi sınırlarının ve güvenliğinin koruyucusu olmasını garanti altına almak istiyor."




YDH - İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Washington ziyareti, Gazze'yi aşan ve Suriye'yi merkeze alan büyük bir bölgesel anlaşmanın temellerini atmayı amaçlıyor. El-Ahbar yazarı Yahya Dabuk'a göre anlaşmanın ana hedefi, Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) rejimini Golan Tepeleri'nin İsrail toprağı olduğunu tanımaya zorlamak ve Suriye'yi ABD-İsrail güvenlik eksenine dahil etmek. Gazze'deki savaş bu planın önünde bir engel teşkil etse de, ABD ve İsrail, Suriye'deki yeni durumun bölgeyi yeniden şekillendirmek için tarihi bir fırsat sunduğuna inanıyor.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu'nun ABD ziyareti, sadece rutin bir gezi veya iki taraf arasındaki geleneksel ilişkiler kapsamında sıradan bir adım değil.

Aksine bu ziyaret, özünde Filistin-İsrail çatışmasını aşan ve bölgedeki güvenlik ve siyasi ilişkileri yeniden şekillendirmeye dayanan büyük bir bölgesel anlaşmanın temel taşlarını döşemek için gerekli bir başlangıç niteliği taşıyor.

Bu ayın yedisinde gerçekleştirileceği belirtilen ziyaret, Amerikalı ve İsrailli yetkililerin bölgesel güç dengelerinde stratejik bir değişim olarak okuduğu bir dönemde gerçekleşiyor.

Ayrıca, perde arkasında planlanan ve sadece Gazze Şeridi'ndeki savaşı sona erdirmekle veya yeni bir Arap ülkesiyle normalleşme anlaşması imzalamakla sınırlı kalmayan bir dizi projenin ortasında yapılıyor.

Bu projeler, Suriye ile İsrail arasındaki düşmanlık durumuna son vermeyi ve İsrail'in Körfez ülkeleriyle başlattığı "barış" sürecini tamamlamayı içeren daha geniş ve iddialı bir çözümü hedefliyor.

ABD ve İsrail, bu projeyi gerçekleştirmek için birkaç ay öncesine göre tamamen farklı ve elverişli bir bölgesel ortamın oluştuğunu varsayıyor. Zira ABD ve İsrail'in Tahran'a yönelik ortak askeri darbesinin ardından İran'da geçici bir zayıflık söz konusu.

Suriye'de ise Ahmed eş-Şaraa liderliğindeki yeni yönetimin, bedeli ağır da olsa müzakereye hazır olduğu görülüyor. Tüm bunlara ek olarak, İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri operasyonunun sonuna yaklaştığı ve artık Hamas'a kendi şartlarını dayatabilecek konumda olduğuna inandığı anlaşılıyor.

Ancak tüm bu gelişmeler arasında en dikkat çekici olanı, İsrail ve ABD'nin ilgisinin Suriye'ye doğru kaymasıdır. Donald Trump yönetimi, Golan Tepeleri sorununu siyasi anlaşmazlıkların dışına çıkaracak ve Suriye'yi bölgedeki ABD güdümündeki siyasi ve güvenlik düzenine dahil edecek tarihi bir çözüm için bir fırsat olduğuna inanıyor.

Özellikle Şaraa'nın tüm şartları olduğu gibi, çekincesiz bir şekilde kabul etmeye hazır hâle getirildiği düşünülüyor.

Burada söz konusu olan "şekli bir normalleşme" değil, İsrail'in çıkarları ve genişleyecek olan yerleşimci coğrafyasıyla tamamen uyumlu olacak şekilde kuzey sınırlarını yeniden çizen güvenlik ve siyasi anlaşmalar yoluyla uzun vadeli stratejik bir ilişki kurmaktır.

Bu bağlamdaki ilk hedef, işgal altındaki Filistin ile olan Suriye sınırından başkent Şam'a kadar uzanan derin bir güvenlik kuşağı oluşturmaktır. Bu kuşak, belirli faaliyetlere izin verirken diğerlerini engelleyecek.

Buna paralel olarak, Suriye'de kurulacak siyasi sistemin doğasını kontrol altına alacak daha derin bir siyasi kuşak hedefleniyor. Bu sayede yeni yönetimin, ülke içindeki veya dışındaki düşman unsurlara karşı İsrail'in yanında konumlanması sağlanacak.

Başka bir deyişle İsrail, Suriye'nin sadece bir tampon güvenlik bölgesi üzerinden değil, aynı zamanda devletin doğası ve güvenlik-siyasi doktriniyle bağlantılı olarak kendi sınırlarının ve güvenliğinin koruyucusu olmasını garanti altına almak istiyor.

Daha tartışmalı olan ikinci hedef ise Golan Tepeleri meselesini tamamen ve kalıcı olarak sona erdirmek. İsrail, mevcut anın yeni Suriye yönetimini Golan'ın İsrail toprağı olduğunu resmen tanımaya ve üzerinde Suriye egemenliğinin kalmadığını kabul etmeye zorlamak için en uygun zaman olduğuna inanıyor.

Bu durum, mevcut fiili durumu uluslararası alanda meşrulaştıracak ve hatta gelecekte Suriye'de rejimler değişse bile İsrail'e oradaki varlığını sürdürülebilir bir şekilde güçlendirecek yasal ve siyasi araçlar sunacaktır.

İsrail, bu değerlendirmesini iki temel unsura dayandırıyor: Birincisi, Şaraa'nın fazla zamanı veya iç güvenceleri olmayabilir, bu nedenle meşruiyetini artıracak dış destek karşılığında büyük tavizler vermeye itilebilir. İkincisi, bu an bir daha tekrarlanmayabilir.

Suriye rejimi hâlâ oluşum aşamasında ve İsrail, ABD aracılığıyla da olsa, gelecekteki siyasi mimarisinin şekillendirilmesinde merkezi bir rol oynayabilir. Durum, doğrudan İsrail müdahalesi olmadan istikrara kavuşursa bu fırsat ortadan kalkacaktır.

Dolayısıyla, şimdi varılacak bir anlaşma, gelecekte bir baskı aracı olarak kullanılabilir. Bu, ya yeni yönetimi yasal olarak bağlayıcı bir anlaşma olarak buna uymaya zorlayarak ya da Suriye devletinin onayıyla şekillenen fiili durumu güçlendirerek yapılabilir. Böylece mevcut rejim değişse bile bundan geri adım atmak zorlaşacaktır.

Fakat Gazze Şeridi'ndeki savaş, bölgesel çözümün gerçek anlamda genişlemesinin önünde bir engel olmaya devam ediyor. Yeni Suriye'nin durumu, savaş devam ederken bile normalleşme ihtimali üzerine bir bahis oynamaya izin verse de, bu durum Suudi Arabistan gibi ülkeler için oldukça utanç verici olacaktır.

Bu da Amerikan yönetiminin savaşı sona erdirmek için neden baskı yaptığını açıklıyor.

Ancak çözüm sadece ABD'nin isteğine bağlı değil, aynı zamanda İsrail hükümetinin kendi iç dinamiklerine de bağlı. Hükümet içinde, çatışmayı sürdürmeyi bir ivme koruma aracı ve aşırı radikal ideolojilere hizmet eden özel bir gündemi gerçekleştirme yolu olarak gören sesler bulunuyor.

Yine de aşırı sağın anlaşmaları engelleme ve Netanyahu'yu frenleme gücü artık eskisi gibi değil. Özellikle daha önemli ve sürdürülebilir olabilecek farklı İsrail çıkarlarının ortaya çıkmasıyla birlikte, gelişmelerin ve zorunlulukların onları aştığı görülüyor.

Netanyahu'nun Washington ziyareti, işte bu zor denklemi çözme girişimi olarak öne çıkıyor. Bu ziyaret, iki ülkenin bölgede yakalanan ivmeyi uzun vadeli bir siyasi başarıya dönüştürme yeteneği için gerçek bir sınav niteliğinde.

Zira bugün konuşulanlar küçük bir anlaşma ya da sadece dış politikada bir değişiklik değil, Gazze'deki savaşı durdurmanın getireceği siyasi ve güvenlik kazanımlarının cazibesiyle bölgedeki ilişkileri derinden yeniden yapılandırma çabası.

Çeviri: YDH