Yeni belgeler İsrail'in nükleer programındaki aldatmacayı gözler önüne serdi

img
Yeni belgeler İsrail'in nükleer programındaki aldatmacayı gözler önüne serdi YDH

Yeni yayımlanan bir araştırmaya göre, ABD'nin eski Başkanı John F. Kennedy'nin tüm baskılarına rağmen İsrail, diplomatik manevralar ve aldatmacayla nükleer silah programını gizlice geliştirdi. Kennedy döneminde başlayan denetim talepleri, Richard Nixon'ın Başbakan Golda Meir ile yaptığı gizli bir anlaşmayla son buldu ve İsrail'in bugüne kadar sürdürdüğü 'nükleer belirsizlik' politikasının temelleri atıldı.




YDH - ABD Ulusal Güvenlik Arşivi tarafından gizliliği kaldırılan belgeler, Siyonist rejimin nükleer silah programını geliştirmek için en yakın müttefiki olan Washington'u bile nasıl sistemli bir şekilde yanılttığını ve sonunda gizli bir anlaşmayla denetimden tamamen kurtulduğunu ortaya koydu.

Ittihad Araştırma ve Geliştirme Merkezi tarafından yayımlanan bir çalışmaya göre, eski ABD Başkanı John F. Kennedy'nin nükleer yayılmayı önleme çabaları, İsrail'in diplomatik manevraları karşısında başarısız olurken, halefi Richard Nixon, İsrail'in nükleer statüsünü "belirsizlik" politikasıyla koruma altına aldı.

Kennedy'nin baskıları ve İsrail'in diplomatik manevraları

Kennedy yönetimi, İsrail'in Dimona nükleer tesisindeki faaliyetlerinin nükleer silahların yayılması açısından büyük bir risk taşıdığına inanıyordu.

Bu endişeyle Başkan Kennedy, İsrail Başbakanı David Ben-Gurion hükümetine askeri bir nükleer program geliştirmemesi için yoğun baskı uyguladı.

Kennedy, ABD-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi için Dimona tesisine düzenli denetimlerin yapılmasını bir şart olarak öne sürdü.

Mayıs 1961'de Kennedy ve Ben-Gurion arasında New York'ta gerçekleşen kritik toplantının ana gündem maddesi İsrail'in nükleer programıydı.

Toplantı tutanaklarına göre Ben-Gurion, projenin "barışçıl" ve "iktisadi kalkınma" amaçlı olduğunu vurguladı. Ancak ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Philips Talbot, Ben-Gurion'un plütonyum işlemek için bir "pilot tesisten" bahsettiğini ve "şimdilik silah üretme kapasitesi geliştirme niyetinde olmadıklarını" söylediğini duyduğuna inanıyordu.

Bu ifade, Dimona'nın askeri potansiyele sahip olduğunun üstü kapalı bir itirafı olarak anlaşıldı.

Amerikan istihbaratının şüpheleri

İsrail, baskılar üzerine 1961'de ABD Atom Enerjisi Komisyonu'ndan bir ekibin tesisi ziyaret etmesine izin verdi.

Ancak bu ziyaretler, İsrail tarafından dikkatle planlanmış "ayarlanmış turlar" niteliğindeydi. Amerikalı bilim insanları, 1962'deki 45 dakikalık kısa bir gezide tesisin tamamını göremedi.

Kennedy, Ben-Gurion'un güvencelerinden hiçbir zaman tam olarak ikna olmadı. ABD istihbarat kurumları da İsrail'in anlatısını "stratejik bir aldatmaca" olarak değerlendiriyordu.

Nitekim Aralık 1960'ta hazırlanan bir Ortak Atom Enerjisi İstihbarat Komitesi (JAEIC) raporu, Dimona projesinin askeri amaçlı plütonyum üretimi için bir yeniden işleme tesisi içerdiğini kesin bir dille belirtiyordu.

1961 sonlarında yayımlanan bir başka istihbarat raporu (NIE 61-35) ise İsrail'in ya bir nükleer silah programı başlattığını ya da siyasi karar alındığı anda buna hazır olmak için çalıştığını ortaya koydu.

Raporda, İsrail'in 1965-1966'ya kadar yılda bir veya iki nükleer silah üretebilecek kapasiteye ulaşabileceği tahmin ediliyordu.

Sonraki yıllarda ortaya çıkan bilgiler, İsrail'in 1966'da askeri amaçlı plütonyum üretimine başladığını ve 1967 savaşı arifesinde ilk nükleer cihazını ürettiğini teyit etti.

Nixon ile gelen 'nükleer belirsizlik' anlaşması

Kennedy'nin baskı politikası, halefi Richard Nixon döneminde tamamen terk edildi. Eylül 1969'da Nixon, dönemin İsrail Başbakanı Golda Meir ile gizli bir görüşme gerçekleştirdi.

Bu görüşmede, daha sonra "Nixon-Meir Mutabakatı" olarak anılacak olan yazılı olmayan bir anlaşmaya varıldı.

Anlaşmaya göre Washington, İsrail'in nükleer programı üzerindeki baskıyı durduracak ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'nı imzalamasını talep etmeyecekti.

Buna karşılık İsrail, nükleer silahlara sahip olduğunu ilan etmeyecek ve resmi olarak "nükleer belirsizlik" politikasını benimseyecekti.

'Çifte standart' eleştirisi

Ittihad Araştırma ve Geliştirme Merkezi'nin çalışmasına göre, Kennedy'nin Dimona'yı denetleme girişimi, İsrail'in oyalama taktikleri ve Washington'daki Siyonist lobi faaliyetleri nedeniyle başarısız oldu.

Merkeze göre, "Nixon-Meir anlaşması, İsrail'i dünyanın tek ilan edilmemiş nükleer gücü haline getiren ve tam bir Amerikan koruması altına alan yazılı olmayan bir nükleer ittifakı pekiştirdi."

Çalışmada ayrıca, İsrail'in nükleer dosyasına yaklaşımda İran, Irak ve Suriye gibi ülkelere kıyasla bariz bir çifte standart uygulandığı ve bunun uluslararası hukukun adil bir şekilde değil, siyasi hesaplara ve stratejik ittifaklara göre işlediğini gösterdiği vurgulandı.

Belgelerin 60 yıldan fazla bir süre sonra yayımlanması, ABD yönetimi içinde İsrail'in manipülasyonlarına dair bir farkındalık olduğunu teyit etse de siyasi korumanın herhangi bir hesap verebilirliği engellemeye devam ettiği belirtildi.



Makaleler

Güncel