El País, Avrupa’nın İsrail’in Gazze’deki eylemleri karşısında yalnızca sessiz kalmakla kalmayıp sorumluluktan da kaçtığını belirterek, geçici insani yardımların 'umut verici gelişme' olarak sunulmasını 'soykırıma ortaklık' şeklinde nitelendirdi.
YDH- İspanyol gazetesi El País’te kaleme alınan bir makalede, son 20 ayda defalarca kez, İsrail’in uluslararası hukuku daha fazla ihlal edemeyeceği yönünde beklentiler oluştuğu, ancak Başbakan Benyamin Netanyahu liderliğindeki hükümetin bu beklentileri her seferinde boşa çıkardığı ifade edildi. Makalede, İsrail’in bu süreçte Avrupa Birliği’ni de kendi politikalarına dahil etmeyi başardığı belirtildi.
Geçici ateşkeslerin soykırımın sona erdiği şeklinde yorumlandığı, insani yardım dağıtımının bir tür ticari faaliyet haline geldiği ve Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimcilerin saldırılarının yalnızca Hristiyan nüfuslu köyler yakıldığında haber değeri taşıdığı belirtildi.
Makalede, Lübnan’a yönelik bir işgalin kaçınılmaz ve önemsiz bir gelişme gibi sunulması ve İsrail’in Suriye’deki saldırılarının azınlıkları koruma bahanesiyle meşrulaştırılması da “gerçekliğin İsrail tarafından dayatılan biçimi” olarak nitelendirildi. Bu çarpıtmanın Avrupa’nın durumu anlamasını dahi zorlaştırdığı savunuldu.
Makalede, bu durumun son olarak Brüksel’deki AB Dışişleri Bakanları toplantısında da gözlemlendiği ifade edildi.
İspanya Dışişleri Bakanı José Manuel Albares’in, Gazze savaşı sona erene dek İsrail’le yapılan ortaklık anlaşmasının askıya alınması, silah ambargosu uygulanması ve barış sürecini tıkayan yetkililere yaptırım uygulanması yönünde öneriler sunduğu bildirildi. Ancak El País, bu taleplerin hiçbiri üzerinde uzlaşı sağlanmadığını ve İsrail’e herhangi bir yükümlülük getirilmediğini aktardı.
AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın geçen hafta duyurduğu insani yardım anlaşması ise makalede “umut verici bir adım” olarak nitelendirilse de bunun çoğu Avrupa ülkesinin (Fransa dahil) İsrail’in hesap vermesini erteleme veya tamamen reddetme eğiliminde olduğunu gösterdiği belirtildi. Almanya ve İtalya da bu ülkeler arasında sayıldı.
Makalede, Brüksel’deki toplantının Avrupa Birliği’nin temel değerleri açısından bir sınav niteliği taşıdığı belirtilerek, yalnızca Schengen, euro ve Erasmus gibi teknik başarıların değil, adalet, demokrasi ve özgürlüğün de AB siyasetinin temeli olması gerektiği vurgulandı.
Uluslararası Af Örgütü’nün “Bu bir hakikat anıdır” sözleri hatırlatılarak, Avrupa’nın bu sınavı geçemediği ve “soykırıma göz yummakla” suçlandığı ifade edildi.
