Suudi Arabistan’ın ‘ertesi gün’ planı: Netanyahu’nun teklifinin yumuşatılmış versiyonu

img
Suudi Arabistan’ın ‘ertesi gün’ planı: Netanyahu’nun teklifinin yumuşatılmış versiyonu YDH

"Her iki vizyon da 'Gazze’de Arap rolünün güçlendirilmesi' konusunda da benzer: Netanyahu 'aşırılıkla mücadele tecrübesi olan Arap ülkelerinin katkısından' söz ederken, Suudi planı Mısır ve Ürdün’ün aktif katılımını öngörüyor."




YDH - Suudi Arabistan’ın “Gazze’nin ertesi günü” planı, Hamas’ın etkisini kademeli biçimde azaltmayı ve Filistin Yönetimi’ni yeniden güçlendirmeyi hedefliyor. Plan, Filistin birliğini, kademeli silahsızlanmayı ve iki devletli çözümü öne çıkarıyor. Ancak içeriği, Netanyahu’nun Hamas sonrası planıyla büyük benzerlikler taşıyor; Lübnanlı analist Kasım Kasım'ın değerlendirmesine göre fark, Riyad’ın süreci yumuşatarak Filistin devleti vizyonuna bağlamasında.

Geçen eylül ayı sonunda Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, “Gazze ve Batı Şeria’da barış ve istikrar için Krallığın vizyonu” başlıklı bir belgeyi diplomatik temsilciliklerine gönderdi.

Riyad’ın “Gazze’nin ertesi günü” için öngördüğü bu plan, “el-Fetih’in rolünü güçlendirme ve Filistin Ulusal Yönetimi’ni reforme etme” çağrısıyla başlıyor.

Belgeye göre, bu süreç “Filistinli kardeşlerle ortaklığı geliştirerek, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bir devletin inşasına katkı sunmayı” hedefliyor.

Ancak bunun yolu “Hamas’ın yönetimdeki rolünü marjinalleştirmekten” geçiyor. Krallık, “Gazze’de barış ve istikrarın, Filistin’in tek bir meşru otorite altında birleşmesiyle sağlanabileceğini” savunuyor.

Belgede, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın 2 Eylül 2025 tarihli vizyonuna atıf yapılarak, “Hamas’ın etkisizleştirilmesinin güvenli bir yeniden imar ortamı oluşturmak için temel adım olduğu” vurgulanıyor. Bu doğrultuda, Riyad “Hamas’ın askeri ve idari etkisinin azaltılması” çağrısında bulunuyor.

Suudi planı üç stratejik hedef içeriyor: Silahsızlanmanın “uluslararası ve bölgesel teminatlı anlaşmalarla kademeli olarak” sağlanması, Gazze yönetiminin Filistin Yönetimi’ne devredilmesiyle “ulusal birliğin güçlendirilmesi” ve “iki devletli çözüme ulaşmak için uluslararası kararlarla uyumlu barış sürecinin desteklenmesi.”

Uygulama mekanizması ise “Gazze’nin birleşik bir yönetim altında idaresi için geçiş planı hazırlanması” ve “Mısır ve Ürdün’le işbirliği içinde Hamas’ın askeri etkisini azaltma sürecinin başlatılması” olarak tanımlanıyor. Ayrıca BM gözetiminde “uluslararası bir barış gücü konuşlandırılması” da öngörülüyor.

Filistin Yönetimi’nin “meşru temsilci” olarak güçlendirilmesini hedefleyen Riyad, reform sürecinde “yolsuzlukla mücadele, idari etkinliğin artırılması ve tüm Filistinli grupların adil temsili” için kurumsal değişiklikleri savunuyor.

Ek olarak, “ekonomik güçlenme” amacıyla Filistin Yönetimi’nin halka hizmet kapasitesini artıracak desteklerin sunulması ve “ulusal uzlaşıyı teşvik eden diyalog platformlarının” kurulması planlanıyor.

Bunun için “uluslararası ortaklarla mali ve program desteği” verilmesi, “Arap ülkelerinin katılımıyla bölgesel konferanslar düzenlenmesi” ve “BM ile koordinasyon halinde sürdürülebilir kalkınma fonu oluşturulması” öneriliyor.

Belge, “mevcut aşamada Hamas’ın rolünün azaltılmasının ve Filistin Yönetimi’nin reformunun, güçlü kurumlara sahip bağımsız bir Filistin devleti için zorunlu adımlar” olduğunu belirtiyor.

El-Ahbar’ın elde ettiği metin, dikkat çekici biçimde İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Şubat 2024’te bakanlar kuruluna sunduğu “Hamas sonrası gün” planıyla benzerlik gösteriyor.

Her iki belge de “ertesi günü”, Filistin siyasi düzeninin yeniden şekillendirilmesi fırsatı olarak ele alıyor. Fark, Netanyahu’nun Hamas’ı tamamen ortadan kaldırmayı, askeri ve sivil tüm varlığını tasfiye etmeyi öngörmesine karşılık, Suudi planının Hamas’ı “kademeli biçimde marjinalleştirme” yaklaşımını benimsemesinde.

Netanyahu yönetimi Gazze’nin, “terörle bağlantısı olmayan yerel uzmanlarca” idare edilmesini isterken, Riyad “Filistin Yönetimi’nin güçlendirilmesini” savunuyor.

Her iki taraf da silahsızlanmadan söz ediyor: Tel Aviv bunu “tam silahsızlanma” olarak tanımlarken, Riyad “tarafsızlığı güvence altına alacak anlaşmalarla kademeli silahsızlanma” formülünü sunuyor.

Suudi belgesinde ayrıca BM’nin Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu’na (UNRWA) hiç atıf yapılmaması dikkat çekiyor. Riyad, yardımların “BM denetiminde uluslararası kanallar aracılığıyla” yapılmasını öneriyor; bu da Netanyahu’nun “UNRWA’nın kapatılması” çağrısıyla örtüşüyor.

Her iki vizyon da “Gazze’de Arap rolünün güçlendirilmesi” konusunda da benzer: Netanyahu “aşırılıkla mücadele tecrübesi olan Arap ülkelerinin katkısından” söz ederken, Suudi planı Mısır ve Ürdün’ün aktif katılımını öngörüyor.

Ancak iki plan arasındaki belirgin farklar da var. Suudi Arabistan, “1967 sınırlarında, başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti” talebini açıkça dile getiriyor; Netanyahu ise bunu reddediyor. Ayrıca Riyad, Gazze’de Filistin Yönetimi’ne merkezi bir rol verilmesini isterken, İsrail yönetimi buna kesin karşı çıkıyor.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel