İsrail’in imajı çökerken, ABD’li milyarderler muhalefeti susturmaya yöneliyor

img
İsrail’in imajı çökerken, ABD’li milyarderler muhalefeti susturmaya yöneliyor YDH

"Orta Doğu ve ötesinde Amerikan yayılmacılığına verilen desteğin azalmasıyla aynı anlama gelen İsrail yanlısı duygulardaki bu gerilemenin ortasında, ABD yönetici sınıfı güçlü medya organları üzerindeki denetimini daha saldırgan bir şekilde dayatıyor."




YDH - Toronto'daki Guelph-Humber Üniversitesi'nde İngilizce ve Medya Çalışmaları dersleri veren akademisyen Gregory Shupak, Middle East Eye portalında yer bulan değerlendirmesinde, ABD’de İsrail’e yönelik desteğin hızla çökerken Amerikan milyarderlerinin medya ve dijital platformlar üzerindeki hakimiyetini artırarak anlatıyı zorla şekillendirmeye çalıştığını vurguluyor. Oracle ve Ellison ailesinin TikTok, CBS, Paramount ve muhtemel olarak Warner Bros Discovery üzerindeki etkisi, Filistin’le dayanışmayı bastırma amacı taşıyan daha geniş bir güç hamlesinin parçası. Ancak Shupak, bu baskıcı girişimlerin gençler ve küresel Filistin dayanışma hareketi üzerinde etkili olmayacağını, çünkü BDS gibi yıllara yayılan örgütlü hafızanın ve kazanılmış siyasi bilincin medya kontrolüyle silinemeyeceğini ifade ediyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nde İsrail’e verilen halk desteği tarihin en düşük seviyesine indi.

Gallup’un temmuzda yaptığı ankette Amerikalıların yüzde 32’si İsrail’in Gazze’de yürüttüğü harekâta onay verirken yüzde 60’ı onaylamadığını söyledi. Bu oran, bir önceki eylüle kıyasla destekte 10 puanlık bir düşüşe işaret ediyor.

Pew Research Center verileri, Amerikalı yetişkinlerin üçte birinin (yüzde 33) ülkenin İsrail’e fazla askeri yardım gönderdiğini düşündüğünü ortaya koydu. Bu oran, ABD’nin doğru miktarda yardım verdiğini düşünenlerden (yüzde 23) ya da yeterince yardım etmediğini söyleyenlerden (yüzde 8) daha yüksek.

Amerikalıların çoğu, İsrail’e yönelik olumsuz bir bakışa sahip ve İsrail’in askeri saldırılarının Filistinli sivilleri öldürmesiyle Gazze’deki Filistinlilerin açlıkla karşı karşıya kalması konusunda son derece kaygılı olduğunu dile getiriyor.

New York Times/Siena anketi, Filistinlilere sempati duyan Amerikalıların sayısının İsrail’e sempati duyanlardan biraz daha fazla olduğunu gösterdi.

İsrail’in popülarite krizi özellikle genç Amerikalılar arasında keskinleşmiş durumda. 18 ile 34 yaş arasındakilerin yalnızca yüzde 9’u İsrail’in Şerit’te yürüttüğü askeri eylemleri destekliyor. 18 ile 29 yaş arasındaki grubun yüzde 42’si ABD’nin İsrail’e fazla askeri yardım verdiğini düşünüyor. Bu oran, ABD’nin doğru miktarda ya da daha az yardım verdiği görüşünü paylaşanların toplamından (yüzde 21) kayda değer ölçüde yüksek.

Hillary Clinton’dan zengin teknoloji yatırımcılarına ve Kongre üyelerine kadar etkili isimlerin her biri, bu değişimi TikTok’a bağladı; sanki Amerikan gençliği, yerinden edilmiş kişilerle dolu çadırları defalarca ateşe vermenin yanlış olduğuna kendi başına karar veremeyecekmiş gibi.

Orta Doğu ve ötesinde Amerikan yayılmacılığına verilen desteğin azalmasıyla aynı anlama gelen İsrail yanlısı duygulardaki bu gerilemenin ortasında, ABD yönetici sınıfı güçlü medya organları üzerindeki denetimini daha saldırgan bir şekilde dayatıyor.

Anlatıyı kontrol etme çabası

25 Eylülde ABD Başkanı Donald Trump, TikTok’un ülkede faaliyet göstermeyi sürdürmesi için platformun çoğunluk hissesinin bir ya da birden fazla Amerikalının elinde bulunmasını zorunlu kılan bir başkanlık kararnamesi yayımladı.

Belirtmek gerekir ki Trump’ın adımları, uygulamanın ABD’nin kontrolüne geçmesini talep eden ve Kongrede partiler üstü destek bulan Biden yönetiminin TikTok’a yönelik yaklaşımının üzerine inşa ediliyor.

Bu doğrultuda, yazılım şirketi Oracle’ın önderlik ettiği bir grup ABD’li yatırımcı TikTok’un yüzde 65’ini devralıyor.

Oracle, TikTok’un ABD operasyonlarını denetleyecek, kullanıcı verilerinin depolanması için bulut hizmeti sağlayacak ve uygulamanın algoritmasının kontrolünü üstlenmek üzere lisans alacak.

Oracle’ın kurucusu Larry Ellison, ABD’de faaliyet gösteren ve fiilen İsrail ordusunu sübvanse eden bir kuruluş olan Friends of the Israel Defense Forces’a (FIDF) en fazla bağış yapan isimler arasında yer alıyor. Ellison, İsrail Devletiyle derin bir duygusal bağ hissettiğini söylemiş ve görünüşe bakılırsa Oracle’ı kastederek, “İsrail ülkesini desteklemek için elimizden gelen her şeyi yapacağız” demişti.

Benzer bir süreç geleneksel haber medyasında da yaşandı. Ağustosta Ellison ailesine ait medya şirketi Skydance-Larry Ellison tarafından mali olarak desteklenen ve oğlu David tarafından yönetilen bu yapı, CBS’in ve bir dizi kablo kanalının sahibi olan Paramount’u satın aldı.

Özgür ifadeye ve Filistinlilerin özgürlüğüne diş bileyen, yeteneksiz bir dalkavuk ve gammaz olan Bari Weiss, CBS News’in genel yayın yönetmeni olarak atandı.

Şimdi Ellison ailesi, HBO, TBS ve CNN’in sahibi olan Warner Bros Discovery’e yönelmiş durumda.

Medyanın ele geçirilişi

TikTok’ta Filistin yanlısı mesajlara geniş bir alan açılıyor olsa da, CBS gibi geleneksel haber kuruluşlarının Filistin özgürlüğünü destekleme siciline sahip olduğu söylenemez.

ABD’deki tüm büyük kurumsal medya organlarında olduğu gibi CBS de çoğu zaman Amerika ile İsrail’in Batı Asya’daki hedeflerini kollayan içerikler üretiyor.

Örneğin CBS News internet sitesi geçen yıl Gazze’den bahseden 2.575 haber yayımladı; bunların yalnızca 388’inde “soykırım” kelimesi geçiyor.

Başka bir deyişle, Ellison-Weiss yönetiminden büyük ölçüde önceki döneme denk gelen süreçte sitenin Gazze haberlerinin yalnızca yüzde 15’i insanlığın en ağır suçuna atıfta bulunuyor. Oysa güvenilir kaynakların peş peşe açıkladığı üzere İsrail Şerit’te soykırım işledi.

Dolayısıyla CBS News, benim daha önce eksiltme yoluyla soykırım inkârı olarak adlandırdığım bir sicile zaten sahipti. Bu, Amerikalıların hükümetlerinin bir imha harekâtının tarafı olduğunu doğru şekilde kavrama ihtimalini azaltarak soykırımın sürmesini kolaylaştıran bir medya çarpıtması biçimi.

CNN ise Gazze soykırımına rıza üretimine katkıda bulundu; İsrail yanlısı propagandayı kurumsal politika haline getirdi.

Medya dünyasındaki son gelişmeler, tıpkı Trump döneminin pek çok diğer unsurunda olduğu gibi, açık toplum ve demokratik düzen kisvesi altında yıllarca sürdürülen kof ve mürai söylemleri bir kenara iten, kaba ve arsız bir güç gösterisine yönelişi temsil ediyor.

Meşruiyet kaybı

Amerikan devleti ve onun çıkarlarına hizmet eden milyarderler, Filistin-İsrail tartışmasını kazanamayacaklarını biliyor ve sömürge karakollarının hızla meşruiyet kaybettiğini görüyor.

İsrail’i ve ABD’yi kötü gösteren içerikleri, zaman zaman izleyicilere ABD-Siyonist vahşetinin bir kısmını göstermeye cesaret eden paylaşımları bastırmaya çalışmak, güçten ziyade çaresizliğin işareti.

Bu hamle sonuç vermeyecek.

Medya kuruluşları boşlukta çalışmıyor ve insanlar, haber şirketlerinin istediğini doldurabileceği boş kaplar değil.

İsrail’in imajı onarılamaz; ABD yönetici sınıfınınki de öyle. Hele ki yaşıtlarının okuldan uzaklaştırıldığını, atıldığını ya da ABD’nin acımasız sınır dışı makinesine kapıldığını kısa sürede unutmayacak gençlerin nezdinde.

Bu gençler, Filistin yanlısı öğrenci eylemleri sırasında üniversitelerinin üzerlerine çevik kuvvet saldığını ya da okul binalarının çatılarına keskin nişancılar yerleştirdiğini de kolay kolay unutmayacak. Ana akım medyanın kendilerine yalan söylediğini, Filistinli gazetecilerin ise batılı -özellikle de Amerikalı- vergi mükelleflerinin desteğiyle gerçekleşen acıyı yaşayan anne babaları gösterdiğini de unutmayacaklar.

Gazze’deki “ateskes” sürerse, Batı’da Filistin’le dayanışma hareketi bir miktar ivme kaybedebilir.

Ancak batı metropollerindeki kitlesel gösterilerin sıklığı azalsa bile, 7 Ekim’den sonra kurulan örgütler ve ittifakların tamamı bir anda ortadan kalkmayacak.

Nitekim bu oluşumların çoğu 2023’ten daha eski; Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar (BDS) hareketi 2005’te kurulduğundan beri dünyanın dört bir yanında ağlar kurdu ve pek çok başarı elde etti.

Bu kurumsal hafıza medya manipülasyonuyla silinemez; tıpkı Filistin yanlısı aktivistlerin kazandığı tecrübenin, siyasi örgütlenme maharetinin ve özgüvenin -ister 20 yıllık BDS mücadelesinden, ister iki yıllık soykırıma direnme pratiğinden gelsin- yok edilemeyeceği gibi.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel