Chicago Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü John Mearsheimer, İsrail’in İran’a yönelik saldırısında hedeflerine ulaşamadığını ve İran’ın caydırıcılığını artırdığını belirtti. İsrail lobisinin ABD dış politikasındaki etkisinin her zamankinden daha güçlü olduğunu vurgulayan Mearsheimer, İsrail’in Gazze’deki nihai amacının ise etnik temizlik olduğunu ifade etti.
YDH - Chicago Üniversitesi’nden tanınmış siyaset bilimci Profesör John Mearsheimer, el-Cezire kanalına verdiği özel mülakatta gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Mearsheimer, İran ile İsrail arasında yaşanan son çatışmayı, İsrail lobisinin ABD dış politikasındaki rolünü, Gazze’deki durumu, Ukrayna savaşını ve Çin ile ABD arasındaki rekabeti analiz etti.
‘İsrail her iki hedefinde de başarısız oldu’
Mearsheimer, Batı'da ve İsrail'de İran’a yönelik saldırının büyük bir başarı olarak sunulduğunu ancak kendisinin bunu bir başarısızlık olarak gördüğünü söyledi.
İsrail’in iki temel hedefi olduğunu belirten Mearsheimer, “İlk hedef, İran'ın uranyum zenginleştirme kapasitesini yok etmek ve bir daha bu yeteneğe sahip olmamasını sağlamaktı” dedi.
Bununla birlikte Mearsheimer, “İsrail bu konuda başarısız oldu; zenginleştirilmiş uranyumun tamamını imha edemedi ve İran zenginleştirme kapasitesini korumaya kararlı” diye konuştu.
Profesör Mearsheimer, İsrail’in ikinci ve daha büyük hedefinin ise İran rejimini devirmek ve ülkede Suriye’dekine benzer bir çöküşe yol açmak olduğunu ifade etti.
Mearsheimer, bu hedefin İran’ı bir devlet olarak yok etmek anlamına geldiğini ve İsrail’in bu konuda da başarısız olduğunu kaydetti.
Aksine, bombalamaların İran halkını ve hükümetini birbirine daha da yakınlaştırdığını belirten Mearsheimer, “Bir halkı bombaladığınızda, o halkı hükümetine yaklaştırırsınız ve 12 gün süren savaşta tam olarak bu yaşandı” ifadelerini kullandı.
Mearsheimer, İsrail ve ABD’nin hedeflerine ulaşamadığı için sonbahar veya kış aylarında İran’a yeniden saldırabileceğine dair görüşlerin bulunduğunu da sözlerine ekledi.
‘İsrail, İran’ın misillemesiyle başa çıkamaz’
Yeni bir savaş ihtimali konusunda karmaşık hislere sahip olduğunu dile getiren Mearsheimer, ABD ve İsrail’in hedeflerine ulaşamadıkları için görevi tamamlamak üzere yeniden saldırabileceklerini düşündüklerini aktardı.
Ancak Mearsheimer, “İsrail’in, İran’ın vereceği karşılıkla başa çıkabileceğini sanmıyorum” dedi.
İran’ın İsrail’i vurabilecek çok sayıda balistik füzeye sahip olduğunu hatırlatan Mearsheimer, son savaşta İranlıların füzeleriyle İsrail’i vurma yeteneklerinin zamanla daha da geliştiğini vurguladı.
Mearsheimer, “İranlıların İsrail’i ciddi şekilde cezalandırma kapasitesine sahip olduğunu düşünüyorum” diye ekledi.
Ayrıca İran’ın savaşın devam etmesi halinde Hürmüz Boğazı’nı kapatma ihtimaline işaret ettiğini belirten Mearsheimer, bunun özellikle ABD için büyük bir risk oluşturduğunu söyledi.
‘İran caydırıcılığını artırdı’
Mearsheimer’e göre İsrail, İran’a karşı yürüttüğü savaştan hiçbir kazanım elde edemedi.
İsrail’in saldırısının, İran’a nükleer silah elde etmesi için güçlü bir gerekçe verdiğini dile getiren Mearsheimer, “Eğer İran’da ulusal güvenlik danışmanı olsaydım, rejime nükleer silah edinmesini tavsiye ederdim” dedi.
Diğer taraftan Mearsheimer, İran’ın bu savaşta caydırıcılık kapasitesini güçlendirdiğini ve İsrail’in yeni bir saldırı ihtimalini düşürdüğünü belirtti.
‘İran nükleer silaha bir buçuk yıl uzakta’
Mearsheimer, İran’ın uranyumu yüzde 60 saflıkta zenginleştirdiğini ve nükleer silah için gereken yüzde 90 seviyesine ulaşmanın teknik olarak çok kolay olduğunu ifade etti.
Mearsheimer, “İranlıların bir ay içinde silah yapımına uygun uranyum üretebileceklerini düşünüyorum” dedi.
Bununla birlikte bu uranyumu bir bombaya dönüştürmenin yaklaşık bir yıl, bombayı bir füzeye veya uçağa yerleştirmenin ise ek süre gerektireceğini belirten Mearsheimer, İran’ın işlevsel bir nükleer silaha bir buçuk ila iki yıl uzaklıkta olduğunu tahmin ettiğini söyledi.
Mearsheimer, kamuoyuna yansıyan kayıtlarda İran’ın nükleer silah edinmeye çalıştığına dair bir kanıt bulunmadığını da sözlerine ekledi.
‘İsrail lobisi, ABD politikasını belirleyen karar merciidir’
Müzakerelere geri dönme olasılığına da değinen Mearsheimer, asıl karar merciinin İsrail olduğunu ve ABD’nin İran politikasını İsrail’in belirlediğini vurguladı.
Mearsheimer, “İsrail’in pozisyonu, İran’ın sıfır uranyum zenginleştirme kapasitesine sahip olması gerektiğidir; dolayısıyla bu, Amerikan’ın da pozisyonudur” diye konuştu.
İran’ın ise uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmeyeceğini açıkça belirttiğini hatırlatan Mearsheimer, bu nedenle müzakere masasına dönülse bile bir anlaşmaya varmanın mümkün olmadığını kaydetti.
Mearsheimer, “İranlı olsaydım Amerikalılara veya İsraillilere güvenmezdim; bu iki ülke güvenilmez olduklarını defalarca kanıtladı” dedi.
‘İsrail lobisi her zamankinden daha güçlü’
Mearsheimer, 2007’de Stephen Walt ile birlikte kaleme aldığı İsrail Lobisi ve ABD Dış Politikası kitabına atıfta bulunarak, lobinin o dönemde de çok güçlü olduğunu ancak o zamandan bu yana daha da güçlendiğini belirtti.
Bunun nedenini lobinin bugün İsrail’i savunmak için daha fazla çaba harcamak zorunda kalmasına bağlayan Mearsheimer, özellikle Gazze’deki olayların İsrail’i “satması zor bir meta” haline getirdiğini söyledi.
Mearsheimer, “Gazze’deki soykırım, sosyal medya sayesinde Amerikalıların gözleri önüne serildi. İsraillilerin Gazze’de ne yaptığını herkes görebiliyor ve bu, açıkça bir soykırımdır” ifadelerini kullandı.
Bu durumun pek çok Amerikalıyı şoke ettiğini belirten Mearsheimer, lobinin İsrail’i korumak ve Amerikan halkını ne olursa olsun İsrail’i desteklemeye ikna etmek için her zamankinden daha fazla çaba sarf ettiğini vurguladı.
Mearsheimer, “Lobi, Biden yönetimini Gazze’deki İsrail soykırımını koşulsuz desteklemeye ikna etti ve Trump’ı da aynı şekilde desteklemeye ikna etmede büyük ölçüde başarılı oldu” dedi.
‘İsrail’in Gazze’deki hedefi etnik temizlik’
Mearsheimer, Gazze’deki ateşkes planına ilişkin karamsar olduğunu, çünkü İsrail’in asıl hedefinin farklı olduğunu kaydetti.
Mearsheimer, “İsrail’in Gazze’deki ana hedefi Filistinlilere yönelik etnik temizliktir. Yani Filistinlileri dışarı çıkarmak istiyorlar, çıkaramazlarsa onları öldürecekler” diye konuştu.
Bu hedefin varlığı sürdükçe Filistinlilerin Gazze’de onurlu bir yaşam sürmesine olanak tanıyacak anlamlı bir çözüme ulaşılamayacağını belirten Mearsheimer, ayrıca ateşkes planında Filistinliler için bir “siyasi ufuk” bulunmadığını, yani onlara kendi devletlerini kurma hakkı tanınmadığını söyledi.
Mearsheimer, “Bu planda Filistinlilerin kendi devletlerine veya buna benzer bir şeye sahip olmaları öngörülmüyor” diye ekledi.
‘İki devletli çözüm öldü’
Mearsheimer, Siyonist hareketin en başından beri Filistin’i etnik olarak temizlemeye kararlı olduğunu, çünkü Filistinlilerden oluşan bir denizde bir Yahudi devleti kurmanın başka yolu olmadığını dile getirdi.
Zamanla İsrail halkının Filistinlilere karşı tutumunun daha da sertleştiğini ve vahşileştiğini söyleyen Mearsheimer, “İsraillilerin çoğunluğu, fırsat bulursa tüm Filistinlilerden kurtulmak istiyor” ifadesini kullandı.
Mearsheimer, iki devletli çözümün artık öldüğünü belirterek, “İsraillilerin Batı Şeria’da yaptıkları, yerleşim birimlerini o kadar genişlettiler ki, Filistin devletinin kurulması neredeyse imkânsız hale geldi” diye konuştu.
Gelecekte tek devletli bir çözüme ulaşılacağını öngören Mearsheimer, bunun İsraillilerin istediği gibi Filistinlilerden arındırılmış bir “Büyük İsrail” olacağını ifade etti.
‘Ukrayna savaşı NATO’nun genişlemesiyle başladı’
Mearsheimer, Ukrayna’daki savaşın başlangıcına ilişkin Batı’daki yaygın görüşü reddetti.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in emperyalist olduğu ve Büyük Rusya’yı kurmak için Ukrayna’yı işgal ettiği yönündeki tezi destekleyecek hiçbir kanıt olmadığını savunan Mearsheimer, “Tüm kanıtlar, bunun Putin tarafından yapılan önleyici bir savaş olduğunu gösteriyor” dedi.
Ona göre bu savaşın amacı, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasını engellemekti.
Mearsheimer, “Nisan 2008’de NATO, Bükreş’teki zirvede Ukrayna’nın ittifakın bir parçası olacağını söyledi. Ruslar ise bunun kabul edilemez olduğunu defalarca belirtti” ifadesini kullandı.
Rusya’nın savaşı kazanacağını ancak bunun “çirkin bir zafer” olacağını öngören Mearsheimer, Ukrayna’nın ise topraklarının önemli bir kısmını kaybederek feci bir yenilgi alacağını söyledi.
‘ABD ile Çin arasında sıcak savaş çıkabilir’
Son olarak ABD-Çin ilişkilerini değerlendiren Mearsheimer, iki ülkenin “şiddetli bir güvenlik rekabetine girmelerinin mukadder olduğunu” belirtti.
Bunun mutlaka savaş anlamına gelmediğini ancak sürekli bir silahlanma yarışı ve rekabeti içerdiğini kaydeden Mearsheimer, üç tehlikeli sıcak nokta -Tayvan, Güney Çin Denizi ve Doğu Çin Denizi- olduğunu söyledi.
Mearsheimer, “Bu güvenlik rekabeti kolayca gerçek bir savaşa dönüşebilir. Bunun kaçınılmaz olduğunu düşünmüyorum ama muhtemel” değerlendirmesini yaptı.
Her iki tarafın da nükleer güce sahip olduğunu hatırlatan Mearsheimer, akıllı davranılması halinde büyük bir çatışmadan kaçınılabileceğini ancak geçmişteki adımlara bakıldığında bu konuda çok iyimser olmadığını da sözlerine ekledi.