Şeyh Naim Kasım: Teslimiyeti reddediyoruz; Suriye gibi olmayacağız

img
Şeyh Naim Kasım: Teslimiyeti reddediyoruz; Suriye gibi olmayacağız YDH

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, direnişin silah bırakmayacağını, İsrail tehdidine karşı Lübnan ordusuyla azami iş birliği içinde caydırıcılığı sürdüreceğini ve teslimiyetin ülkenin yok oluşu anlamına geleceğini vurguladı.




YDH- Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, partinin Kadın Eylem Birimi tarafından Hz. Fatıma'nın doğumu münasebetiyle "Ahde bağlıyız" sloganı altında düzenlenen toplantıda bir konuşma gerçekleştirdi.

Şeyh Naim Kasım, Hz. Fatıma Zehra’nın “dünya kadınları için bir rol model ve gerçek Muhammedî İslam’ın uygulanması için bir örnek” olduğunu söyledi.

'Silah teslimi söz konusu değildir'

Şeyh Naim Kasım, “Amerika bilsin ki, yer gök birbirine girse bile kendimizi savunacağız. İsrail’in amacına ulaşması için silahlarımız elimizden alınmayacak; tüm dünya Lübnan’a savaş açmak için birleşse bile silahlarımız bizde kalacak.” dedi.

Şeyh Naim Kasım, “Şunu iyi anlayın: Toprak, silahlar ve ruh birbirinden ayrılmaz bir bütündür. Bunlardan herhangi birini ortadan kaldırmaya veya değiştirmeye kalkışmanız, üçüne de yapılan bir saldırıdır ve bu da varlığımızın sonu olur. Buna izin vermeyeceğiz ve bu asla olmayacak” ifadelerini kullandı.

Şeyh Naim Kasım, “Pozisyonumuzdan asla taviz vermeyeceğiz ve bu pozisyon, karanlık, suç dolu bir geçmişe, isyan geçmişine ya da yolsuzluk geçmişine sahip olanlardan onay gerektirmeyen bir duruştur bu: En onurlu ulusal tavırdır.” diye konuştu.

Direnişin dört büyük başarıya imza attığını belirten Kasım, “Ülkeyi özgürleştirdi, dimdik durdu, düşmanı caydırdı ve savaşta Lübnan’ın işgalini durdurdu” dedi.

Şeyh Naim Kasım, “Eğer bizi öldürürlerse, bu kan boşa akmaz ama eğer Lübnan teslim olursa, tamamen izi silinecek, tarihi yok olacak ve geleceği kalmayacak. İsrail ile birlikte Lübnan’da Müslümanlara da, Hristiyanlara da yer yok” ifadelerini kullandı.

Şeyh Naim Kasım, “Dikkatli olun, bu düşmanın bu projesi çok tehlikeli ve Lübnan’ın sonunu getirebilir. Direnişi zayıflatmak ve orduyu asgari düzeyde silahlandırarak Lübnan’ı güçsüz bırakmak istiyorlar” uyarısında bulundu.

Şeyh Naim Kasım, “Devlet artık taviz vermekten vazgeçmeli. Amerikan büyükelçisinin, müzakerelerin ayrı bir süreç olduğunu, saldırganlığın ise eş zamanlı olarak süreceğini söylediğini duymadınız mı? Yani müzakere yürütülürken saldırıların devam edeceği açıkça ifade ediliyor. Bu durumda müzakerelerin ne anlamı ve ne faydası var?” diye sordu.

Devlete çağrıda bulunan Kasım, “Pozisyonunuzu yeniden gözden geçirin ve yeniden hesaplama yapın. Anlaşmayı uygulayın, sonra savunma stratejisini görüşün. Devlet vatandaşlarını koruyamıyorken bizden kendimizi savunmamamızı istemeyin. Devlet koruma ve egemenliği sağlasın, sonra savunma stratejisi konusunda her şeyi masaya yatırıp bir sonuca varalım” dedi.

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, “Devletin sorunu silahlarımız değildir. Bu ülkenin ilerlemesi için silah tekelciliği mi gerekli? Değil. Ülkede şu anda sunulan biçimdeki silah tekelciliği, Amerikan-İsrail talebidir” dedi ve ekledi:

''Üstelik silah tekelciliği de Amerikan-İsrail mantığına göre Lübnan’ın gücünün bir göstergesi olarak sunuluyor. Halbuki ülkedeki asıl sorun uygulanan yaptırımlar ve yaygın yolsuzluktur. Bütün bunlar, 2019’dan beri ülkeyi sabote etmek ve içinde kaos yaratmak için çalışan Amerika’nın işidir; ki ülke artık bağımsız hareket edemesin. İsrail-Amerika’nın silah tekeli talebine boyun eğen bazıları fitneci ve yolsuzluk yayıcıdır, konuşmaya hakları yok; İsrail tehditkâr bir varlıktır ve onlar için tek yol Lübnan’ın doğrudan İsrail kontrolüne geçmesi için teslim olmaktır, ancak teslim olmak Suriye örneğinde görüldüğü gibi ülkeyi toparlamaz, aksine Lübnan’ın yok oluşunu getirir.”

Şeyh Naim Kasım, “Eğer bizi tehdit ederlerse ne yapmalıyız? Tehditlerine boyun eğmemeli miyiz? Eğer bizi tehdit ederlerse korkup kenara mı çekilmeliyiz? Bu tehditlere karşılık vermeyeceğimizi mi söylemeliyiz?” diye sordu.

Şeyh Naim Kasım, “Kendimizi savunacağımızı, azimle mücadele edeceğimizi ve dimdik duracağımızı söylüyoruz. Teslim olmakla hiçbir şey kalmaz, ama savunmayla ufuklar büyük olasılıklara açılır” dedi ve ekledi:

“Düşmanın planı, Seyyid Nasrullah ve tüm şehitlerin öldürülmesinin ve bizim belirli bir düzeydeki gücümüze saldırılmasının ardından Hizbullah’ı ortadan kaldırmaktı. Şiddetli bir mücadele verdik ve düşmanın bu hedefine ulaşmasını engelleyebildik. İsrail bugün Lübnan’a karşı yürüttüğü savaşın sonuçlarının aşındığını söylüyor ve bu doğaldır; çünkü düşman hedeflerine ulaşamadı.” 

Şey Naim Kasım “direnişin varlığının hayatın varlığı olduğunu” vurguladı. “Birliğimiz ve kararlılığımızla savaş çıkmayabilir” dedi.

Genel Sekreter, “İsrail’in Lübnan’daki uşakları kendi ülkelerine ve kendi halklarına karşı savaşı teşvik ediyorlar” ifadelerini kullandı ve ekledi:

“İsrail, Amerikan kararı olmadan savaşa girmeyecektir. Her hâlükârda savaş çıkarsa da İsrail hedeflerine ulaşamayacaktır. Eğer Amerika Lübnan’da kendi çıkarları doğrultusunda hareket ediyorsa, emin olun bir çözüm arayacaktır. Ancak İsrail uğruna Lübnan’ın varlığını hiçe sayarsa, Lübnan’ın teslim olması ya da direnip savaşması fark etmeksizin bu topraklarda çıkarlarının bir geleceği olmayacaktır.” 

Şeyh Naim Kasım, bu aşamada devletin egemenliği sağlamak, Lübnan’ı korumak, işgali sona erdirmek ve orduyu konuşlandırmakla sorumlu hale geldiğini söyledi.

“Direniş, bu anlaşmayı uygulamak ve Lübnan devletine yardım etmek için gerekli her şeyi yaptı” dedi.

Genel Sekreter, “Bizi anlaşma öncesi döneme geri götüren ve o zamanki delilleri kullanan her türlü tartışma anlamsızdır; çünkü yeni bir aşamayla karşı karşıyayız ve bu nedenle bu yeni aşamayı değerlendirmek istiyoruz” diye vurguladı.

Şeyh Naim Kasım, Lübnan tarafının anlaşmayı “tamamen” uyguladığını, “İsrail’in ise anlaşmayı uygulamaya yönelik hiçbir adım atmadığını” belirtti.

Şeyh Naim Kasım, Hizbullah’ın anlaşmadan sonra İsrail’in yaptığı her şeyi saldırganlığın devamı olarak gördüğünü ve “bu saldırganlığın Lübnan için de, dieniş için de bir tehlike” olduğunu söyledi.

Hizbullah Genel Sekreteri Şeyh Naim Kasım, direnişin “inancını, fedakârlığa hazır oluşunu ve sürekliliğini göstermesi gerektiğini, ancak saldırganlığı önlemesinin gerekmediğini” söyledi.

Saldırganlığı önlemenin ve düşmanın belirli bir eylemi gerçekleştirmesini engellemek için tampon bölge oluşturmanın anlamına gelen caydırıcılığın “direnişin değil, devletin ve ordunun görevi” olduğunu ifade etti.

Şeyh Naim Kasım, direnişin rolünün “devleti ve orduyu desteklemek, özgürleştirmek ve devlet ile ordunun bunu yapamadığı durumlarda karşı koymak” olduğunu belirtti.

Direnişin rolünün “düşmanın gücünü pekiştirmesini engellemek ve özgürleşmeye yardımcı olmak” olduğunu, Lübnan’ı korumanın ise “her şeyden önce direnişin değil, siyasi otoritenin sorumluluğu” olduğunu bir kez daha vurguladı.

Genel Sekreter, “Eğer ordu koruma sağlayamıyorsa, silahsızlandırılmasını mı talep etmeliyiz? Hayır. Eğer koruma sağlayamıyorsa, cephaneliğinin güçlendirilmesini talep etmeliyiz” dedi.

Şeyh Naim Kasım, “Eğer direniş koruma sağlayamazsa ve İsrailliler saldırılarına devam ederse, bu gücün dağıtılmasını mı talep etmeliyiz? Yoksa bu gücü, işgalciyle mücadelede orduya ve devlete destek olmak için mi kullanmalıyız?” diye sordu.

Hizbullah Genel Sekreteri, konuşmasını “Direnişin Lübnan ordusuyla azami iş birliğine hazır olduğunu, ordunun otoritesini genişletmesine yardımcı olduğunu ve Lübnan’ın ile direnişin gücünden faydalanacak bir savunma stratejisini desteklediğini; ancak İsrail varlığına ve Amerikan zulmüne teslim olmaya yol açacak herhangi bir çerçeveye hazır olmadığını” vurgulayarak bitirdi.