Liberal Siyonist yazar: Dünya Gazze'yi değil Sidney'i görüyor

img
Liberal Siyonist yazar: Dünya Gazze'yi değil Sidney'i görüyor YDH

Gideon Levy, Bondi katliamına verilen küresel tepkilerle Gazze’de devam eden trajediler arasındaki çifte standardı ortaya koyarken, medyanın ve siyasetin kurban kimliğine göre nasıl farklı yaklaştığını ve bu ayrımın acıları gölgeleme biçimini çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor.




YDH- Liberal Siyonist Gideon Levy, Haaretz'de Sidney’de gerçekleşen Bondi eylemini değerlendirdi. Levy, Gazze’de her gün yaşanan trajedilerle karşılaştırarak, medyanın ve siyasetin kurbanların kimliğine göre nasıl farklı yaklaştığını gözler önüne serdi.

Haaretz’de yayımlanan makalesinde Levy, dünya kamuoyunun günlük acılardan hızla uzaklaşıp, sadece Yahudi kurbanların bulunduğu tek bir trajediye yöneldiğine dikkat çekti.

Bondi Plajı’nda Hanuka bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen ve 15 kişinin hayatını kaybettiği bu saldırı, Avustralya’yı ve tüm dünyayı derinden sarstı. Ancak Levy’nin vurguladığı gibi, bu büyük trajedinin gölgesinde kalan başka bir sahne var: Gazze’nin Han Yunus bölgesinde, yağmur sularıyla dolan çadırını boşaltmaya çalışan çaresiz bir Filistinli anne… Çocukları soğuktan titrerken, anne çığlıklar atıyor; fakat dünya onun feryadını duymazdan geliyor, çünkü tüm ilgi Sidney’e yönelmiş durumda.

Levy, Bondi katliamının kınanmayı kesinlikle hak ettiğini belirtirken, bu kınamanın Gazze’de süregelen kan dökümünü gizlemek için kullanılan ikiyüzlü bir çifte standart haline dönüştüğünü ifade ediyor.

Sidney’de yaşanan şok küresel çapta hissedilirken, Gazze’deki ölümler ise sıradan haberler arasında kayboluyor.

Makale, İsrail hükümetinin bu olayı siyasi propaganda malzemesi olarak kullanmasını da eleştiriyor. Yabancı liderleri suçlamaktan Mossad’ı gündeme getirmeye, Yahudilerle İsraillileri “tek bir zulüm cephesi” olarak birleştirmeye kadar birçok yöntem ele alınıyor.

Ayrıca, saldırı sırasında Yahudileri kurtaran “kahraman” figürüne dikkat çekiliyor; fakat bu kişinin Suriyeli bir Arap olduğu ortaya çıkınca, “Müslümanların doğuştan şiddet eğilimli olduğu” anlatısı geçici olarak sarsılıyor.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun “Yahudi kahramanlığı” vurgusuna rağmen, Ahmed el-Ahmed’in kimliği ifşa edilene dek bu çaba sürdü.

Levy, faillerin İran’ın baş düşmanı IŞİD bağlantılı olmasına rağmen, tartışmaların hızla Yahudi karşıtlığı suçlamalarına evrildiğini ve bu durumun Tahran’ı sorumlu tutan söylemi bile gölgelediğini belirtiyor.

En acı tespiti ise şöyle: “Eğer failler Filistinli olsaydı, bu daha iyi olurdu... Propaganda daha kolay yapılır, kazanımlar çok daha büyük olurdu.”

Levy, Bondi Plajı’nda iki katilin varlığına işaret ederken, Gazze’de ise geçen Mayıs ayında Beit Hanun’da bir okula düzenlenen ve 18’i çocuk en az 36 kişinin öldüğü katliamların arkasında bir ülke ve ordu olduğunu hatırlatıyor. Bu olay, Gazze Şeridi’nde yaşanan benzer birçok katliamdan sadece biri.

Filistinliler, yıkılmış çadırlarından uzakta yaşadıkları şokla dünyaya bakarken, Levy’nin son paragrafında ortaya koyduğu çifte standart somutlaşıyor: Birinin kanı evrensel trajedi olarak kabul edilirken, diğerinin kanı sessizliğe gömülüyor ve unutulmaya terk ediliyor.