YDH- Cemil ez-Zeyabi, Suudi el-Hayat gazetesinde yayımlanan aşağıdaki makalesinde Arap ulusalcılığı gözüyle İran’ın Ortadoğu’daki rolünü değerlendiriyor.
YDH- Cemil ez-Zeyabi, Suudi el-Hayat gazetesinde yayımlanan aşağıdaki makalesinde Arap ulusalcılığı gözüyle İran’ın Ortadoğu’daki rolünü değerlendiriyor.
Ortadoğu bir türlü ne rahat edebildi ne de rahat bırakıldı. Ne rahat yüzü gördü ne de istikrar bulabildi.
Zor bir durumdan çıkıyor daha zor bir duruma duçar oluyor. Bu sıralar İran hiç alakası olmaması gerekirken Ortadoğu politikalarında müttefikleri Suriye, Hizbullah, Hamas ve mevcut Irak hükümeti sayesinde etkin bir aktör oldu.
Bu ülkeler Ortadoğu siyasetinin kapılarını İran'a açtı ve ona orada oyuncu olabilmesi için bir sürü anahtar sağladı.
Körfez’den herhangi biri İran'dan yapılan açıklamalara kulak verdiğinde İranlı yetkililerin hiç bitmeyen provakatif açıklamalarla ülkelerinin iç işlerine karışmaya çalıştığını görecektir. Bu tip açıklamalar hiç bitmeden artmakla birlikte şimdilerde öyle bir hale geldi ki İranlılar Araplara ne yapıp ne yapmamaları konusunda akıl verir oldular.
İran, Ahmedinejad'ın başkanlık koltuğuna oturduğu günden bu yana tehditlerini artırdı. Fakat bölge ülkeleri İran'ın bir zaferine tanık olmadı. İran ancak entrikalarla birilerini yönlendirmek ve milis kuvvetlerini desteklemek gibi işlerle uğraşıyor. Mesela İran geçen hafta yine kendisine yapılacak herhangi bir saldırıda dünyaya yapılan petrol nakliyatının yüzde 40'nın geçtiği Hürmüz Boğasızı’nı tıkayacaklarını söyleyerek muhaliflerini tehdit etti.
Ayını şekilde İran hükümet gazetesi İran İslam İnkılâbı Rehberi Seyyid Ali Hamenei'nin askeri müsteşarı Yahya Rahim Safevi'den şu sözleri nakletti:
“İran'a yapılacak herhangi bir saldırıda Hürmüz Boğazından herhangi bir petrol gemisi İran Devrim Muhafızlarının füzelerine maruz kalmadan geçemez.”
Bu açıklama Hürmüz Boğazı’nı herhangi bir düşman saldırısına karşı savunma önerisinin ardından geldi.
Gün geçmiyor ki İran'ın bu inatçı açıklamalarından biri daha yapılmasın. Bu İran'ın iç siyasindeki kırılmaya işaret ediyor. Fakat Ahmedinejad iç siyasetle değil dış siyasetle uğraşmayı tercih ediyor; ama Ahmedinejad'ın bu siyaseti ülkesini ip üstünde oynamaya mecbur ediyor.
İran iç siyasetinde sıkıntılar yaşandığını artık açık etmeye başladı. Bunu en iyi gösteren İran eski Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin Ahmedinejad hükümetinin yaptığı işlere yaptığı sert eleştiriler oldu.
Hatemi bu açıklamasında Ahmedinejad'ın yaptığı bu sert açıklamaların ülkesinin düşmanlarına ülkesine karşı harekete geçmek için fırsat verdiğine vurgu yaptı ve ülkesindeki reformcu partileri ülkenin siyasi ve iktisadi durumunun daha kötüye gitmemesi için harekete geçmeye çağırdı.
İran'da toplum kesimleri, aydınlar ve örgenciler baskıdan şikâyetçi. Muhafazakâr ve reformcu guruplar arasındaki ayrışma derinleşiyor. Bu guruplar dış dünya ile ilişkiler, özgürlük meselesi, cumhurbaşkanının yetkileri ve İslam İnkılâbı Rehberi'nin yetkileri konularında ayrışan görüşlere sahip. Buna rağmen Ahmedinejad iç siyasetten ziyade dış siyaset ile ilgilenmekte.
İran bölgenin bazı ülkelerinde mezhebi ve dini duyguları kullanarak siyasi emellerine ulaşmaya çalışıyor. Elbette bu, diğer aktörlerin aleyhine dönüyor. Bu arada hiç şüphe yok ki Ahmedinejad hükümeti ülkesini bir bölünmeye doğru götürmekte. Bölge yeni bir Irak görebilir.
Amerika'nın İran'ın nükleer gelişmesine karşı askeri operasyon yapmayacağına emin olanlar safdillik ediyorlar ve Amerika'nın Afganistan ve Irak'ta başarılı olmadığını söyleyenler de hata ediyorlar. Amerika Afganistan'ın başkenti Kabil'den Taliban'ı çıkarmayı başardı. Aynı zamanda 21 gün gibi kısa bir sürede Saddam rejimini düşürmeyi de başardı. Bu nedenle bunları yapan Amerika İran'a da girebilir Beşir Sudani'yi de tutuklayabilir.
Amerika'nın Irak savaşı sırasında olanları yanlış okumamak lazım ya da bunlara cahil kalmamak lazım. Senaryo tekrar ediyor, yol haritası takip ediliyor.
Saddam hükümeti devrildi şimdi yerine Ahmedi Nejad geldi. Irak olayında olduğu gibi bu sefer saldırı saati belirtilmeyecek, saldırı birden gelecek ve İran'ın hayati merkezlerini ve Uranyum geliştirme merkezlerini hedef alacak.
Nikola Sarkozy yakın geçmişte, İran'ın uranyum geliştirme faaliyetlerini durdurmaması halinde ülkesinin askeri operasyonu mümkün gördüğünü açıkladı.
Hâsılı bölgenin İran'ın inadı nedeniyle yeni bir savaş görüp görmeyeceği merak konusu. Fakat genel kanı Körfez'in dördüncü bir savaşın eşiğinde olduğu yönünde.
Bu savaş olursa bölge ülkeleri bedel ödemek zorunda kalacak; ama Körfez ülkeleri daha çok bedel ödeyecekler.
Çevir.: YDH