• 02/03/09 - 01:00
  • Yazar: Admin
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- Londra’da yayımlanan el-Hayat gazetesi yazarı İlyas Harkuş, “Erdoğan ve Yeni Osmanlıcılık” adlı makalesinde Başbakan Erdoğan’ın “monşer” diye nitelediği zihniyetin Arap dünyasında da temsilcileri olduğunu ortaya koyan bir analiz yaparak Erdoğan’ın Davos çıkışının Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar verdiği imasında bulunuyor.




    YDH- Londra’da yayımlanan el-Hayat gazetesi yazarı İlyas Harkuş, “Erdoğan ve Yeni Osmanlıcılık” adlı makalesinde Başbakan Erdoğan’ın “monşer” diye nitelediği zihniyetin Arap dünyasında da temsilcileri olduğunu ortaya koyan bir analiz yaparak Erdoğan’ın Davos çıkışının Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar verdiği imasında bulunuyor.

     

    Bu günlerde bölgemizdeki her şey tarihten kaynaklanıyor ve tarihten ilham alıyor ve tekrar doğmak üzere ona geri dönüyor.

     

    Adalet ve Kalkınma Partisi'nin başta olduğu Ankara'daki sürece “Yeni Osmanlıcılık” diyorlar. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan ile temsil edilen bu görüş en bariz ifadesini Recep Tayip Erdoğan'ın Davos'ta Amr Musa ve Şimon Perez'i geride bırakıp çıktığı tiyatral olay ile buldu.

     

    Bu sırada dışarıda ağlayarak Perez'i yalancılık ile suçlayan Emine Erdoğan'ı unutmayalım. Bu olay Türk yorumcuları tarihe dönüp bakmaya mecbur bıraktı. Binaenaleyh yapılan okumalar akla Sultan 2. Abdülhamit'e Duyunu Umumiye idaresine olan borçlara, Avrupa Yahudilerinin Filistin'e girmesi karşılığında yardım etmeyi öneren Teodor Hertzel'i ve ona Abdülhamit'in; Filistin benim değil halkın malıdır ve ona imparatorluk parçalanmadan sahip olamazsınız cevabını getirdi.

     

    Hikâyenin geri kalanı meşhur yeni ulusal Arap yönetimleri ve modern Türkiye'nin lideri Mustafa Kemal Atatürk'ün projelerinin gölgesi altında kaldı.

     

    O günler ulusalcılık devri idi ve Türkler İslamiyet öncesine dönmüştü ve bu çerçevede Filistin meselsi bazen kayboldu bazen kendini açık etti. Ta ki Recep Tayip Erdoğan başa gelinceye kadar, zira Erdoğan ile bölge ve bölgedeki İslamcı hareketlerle bir yakınlaşma başladı ve Türkiye bölgede önemli bir konuma geldi.

     

    Şu anda herkes Türkiye'ye arabulucu olmaya güç yetirebilecek bir devlet olarak bakıyor; çünkü direniş yanlısı Arap devletleri de dâhil olmak üzere başta İslami bir hükümet bulunması nedeniyle onu güvenilir bulurken, İsrail ise Tel Aviv ve Ankara arsındaki derin tarihi ilişki nedeniyle onu güvenilir buluyor.

     

    Türkiye bu konumundan faydalanarak bölgedeki nüfuzunu artırmaya çalışıyor ve bunu büyük oranda gerçekleştirdiğini söylemek mümkün.

     

    Türkiye NATO üyesi bir ülke olarak NATO ülkeleri tarafından Hamas bir terörist örgüt olarak adlandırılmasına rağmen Hamas'ın Siyasi Büro Başkanı Halid Meşal'i kabul eden tek ülke.

     

    Bunun yanında Türk ordusu İsrail ordusu ile çok köklü ilişkilere sahip. İslami eğilimlerine rağmen Türkiye, İsrail ile siyasi ve istihbarat alnında iş birliğinin yanında İsrail'in güvenini de kazanmış bir ülke.

     

    Bunun için Türkiye İsrail-Suriye dolaylı görüşmelerinde önemli ve güvenilir bir aracı oldu. Bölge liderlerinin görüşmelerinde ve istişarelerinde burada dillendirilenleri İsrail'e iletecek bir taraf olarak bulunabildi. Yine bu çerçevede 2006 savaşı sonrasında Lübnan'da oluşturulacak kuvvetlerde aktif rol oynadı.

     

    Erdoğan'ın Davos'ta gerçekleştirdiği eylemin ardından Şimon Perez ve Tizipi Livni'nin açıklamalarına bakılacak olursa Erdoğan'ın bu çıkışı Türkiye'nin bölgedeki rolüne uzun soluklu etki edecek.

     

    Livni Türkiye'yi bölgede Hamas'ın tehlikeli bir unsur olduğunu anlamayan birkaç devletten biri olmakla ve İran'ın nükleer enerjisinin tehlikesini anlamayan ve İran'ın nükleer silah elde etme ihtimaline karşı acil önlem alınması gerektiğinin farkında olmayan bir devlet olarak görüyor.

     

    Erdoğan, seçimlerin yaklaştığı şu dönemde iç siyasete Türkiye'nin bölgedeki rolünden daha çok önem veriyor. Bunu Davos'tan “muzaffer” olarak Türkiye'ye döndükten sonra yaptığı konuşmalarda görmek mümkün.

     

    Orada; kimse Türkiye'nin izzet ve şerefine halel getiremez, diyordu. Belki bunda da başarılı oldu; çünkü Erdoğan Atatürk havalimanından Türkiye'ye geldiğinde onu karşılayan kalabalıktan bunu anlamak mümkün.

     

    Fakat birçok Türk gazeteci Erdoğan'ın sorunların çözümü ve acıların hafifletilmesinde etken olacak Türkiye'nin etkin olma gücünü azalttığını yazdı.

     

    Vatan gazetesi, Erdoğan'ın bu hareketini “skandal” olarak niteledi ve Erdoğan'ın bu davranışının Türkiye'nin bölgedeki aracılık rolüne darbe vurduğunu belirtti.

     

    Sabah gazetesi, herkes Türkiye'nin sinirlerine hâkim olamayan bir başbakanı olduğunu gördü şeklinde yorumladı.

     

    Arapların birçoğu bunu alkışladı ve bir zafer olarak niteledi. Fakat Arapların alkışı Türklerin kendilerine Ermeni lobisi karşısında destek veren Yahudi lobisinin tepkisinden ve bölgede sallanmaya başlayan durumundan kurtaramadı.

     

    Çeviren: Emrah Kekilli

     

     http://www.alhayat.com/opinion/02-2009/Item-20090201-32f6a4cc-c0a8-10ed-007a-3a3024145f61/story.html