• 01/01/70 - 02:00
  • Yazar: Admin
  • Bu sayfayı yazdır img
    YDH

    YDH- İngiltere’nin Ortadoğu uzmanlarından Patrick Seale, el-Hayat gazetesinde kaleme aldığı aşağıdaki makalesinde yeni Amerikan yönetiminin İslam dünyasıyla ilgili stratejisini değerlendiriyor.




    YDH- İngiltere’nin Ortadoğu uzmanlarından Patrick Seale, el-Hayat gazetesinde kaleme aldığı aşağıdaki makalesinde yeni Amerikan yönetiminin İslam dünyasıyla ilgili stratejisini değerlendiriyor.

     

    Barack Obama’nın devlet başkanı olarak üstlendiği görevde gözüne takılan nokta gün geçtikçe belirginlik kazanıyor. Obama, dış politikada Arap ve İslam dünyasıyla köprüler kurarak Amerika’nın kötü imajını düzeltmeyi ve bu sayede terör saldırılarından güvende olmayı hedefliyor.

     

     Guatanamo hapishanelerini kapatarak geçen dönemki Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin eleştiri oklarına hedef olan Obama, bir TV programında ele geçirdiği fırsatla düşüncelerini tekrar duyurma imkanı buldu. 22 Mart’ta CBC’in izlenme oranı en yüksek olan 60 dakika programında konuşan Obama:

     

    Cheney’nin felsefesi ABD karşıtı duyguları tahrik eder mahiyetteydi bu sebeple dünyanın her yerinde ABD’nin çıkarlarına karşı bir sürü silahlanmış Arap ve Müslüman düşmanlar ortaya çıkmıştır. Şimdi soruyorum: Ne zamana kadar bu hal üzerine kalacağız? Bütün Arap ve İslam dünyası bizi hakir görene kadar mı? Bu durumun bizi daha güvenli bir hale mi getireceğini düşünüyorsunuz?

     

    Kısacası Obama birbiriyle ilişkili dört ana madde yoğunlaşıyor. Bunların içinde kronikleşen Arap-İsrail anlaşmazlığı, İran’la aralarındaki gerginlik, Afganistan ve Pakistan’daki karmaşık sorunlar ve ayrıca acil bir şekilde ABD’deki adalet sistemine güvenin sağlanması meseleleri yer alıyor.

     

    Öyle görünüyor ki Amerika’nın son altı yılda tüm dikkatini verdiği Irak konusu, Obama’nın gündeminde yer almıyor ve bu savaşın çıkmasında onun hiçbir yükümlülüğü yok. O sadece bu durumun sona ermesi için çaba gösteriyor.  Yerle bir olmuş Irak’ın mümkün mertebe imarını Iraklıların yapması gerek. Bilhassa ABD Irak’tan çekilmenin eşiğindeyken.

     

    İsrail-Arap ilişkilerine gelince… Obama makamına gelir gelmez hemen iki devletli bir çözüme varılabileceğine inandığını duyurdu ve tecrübeli bir arabulucu olan eski Senatör Michel’i bu bölgeye özel elçi olarak görevlendirdi. Burada Obama hükümetinin olaylara dikkatlice yaklaştığı açıktır.

     

    Obama hükümeti Benyamin Netenyahu’nun hükümet kurma çabalarının sonuçlanması ve Mısır’ın iki çekişen güç olan Hamas ve el-Fetih hareketlerinin arasında bir anlaşmaya vararak ortak bir Filistin hükümeti kurmaları yönündeki çalışmalarının neticelenmesini bekliyor.

     

      Sağcı Likud Partisi Başkanı Netenyahu, dinci Şas Partisi yerine  Lieberman başkanlığındaki aşırı, İsrail Evimiz Partisi’yle ittifak kurabileceklerini duyurdu; ancak Netanyahu küçük bir sağ koalisyon oluşturma suçlamalarından ve Amerika’yı bu konuda rahatsız etmekten çekindiğinden dolayı Ehud Barak başkanlığındaki İşçi Partisi’ni de koalisyona katılmaya ikna etmeye çalışıyor.

    Haretz gazetesinden Amir Oren’e göre Barack Obama dışarıda, Bibi (Netanyahu) ise içeride yalnız kalmaktan korkuyor.

     

    Obama, Netanyahu’ya katılmakla birlikte bütün ilkelerini yıkmıştır. Obama Savunma bakanlığını diğer hususlarda sınırı aşmamaları konusunda uyaracaktır; ama neticede İsrail, yıllarca sürdürdüğü Filistin topraklarını işgal politikasını, kendi selameti açısından gerekli gördüğü için bunu sürdürecektir.

     

    Obama, İsrail’den yerleşim politikasını durdurmasını istemeye cesaret edebilir mi? Asıl sorulması gereken soru bu… Öyle ki İsrail’in yeni yerleşim birimi kurma politikasının devamı, bütün bu barış hakkındaki söylemlerin bir aldatmadan öteye gidemediğini gösterir. 

     

    Filistinliler, aralarındaki devam eden çekişmenin sonlandırılmasının Netanyahu’ya sunulacak en güzel hediye olduğunun farkında değiller gibi. Aralarındaki çekişmeye bir an önce son vermezlerse onlara Obama dahil kimse yardımcı olamaz. Zaten büyük bir tehlike altında olan davları gittikçe silikleşmeye başlar.

     

    Obamana’nın ani bir manevrası da İran İslam Cumhuriyeti’ne yapmış olduğu açılımdır. Otuz senedir süren bu anlaşmazlığa son vermek için çok açık bir girişim.    

     

     Obama, İranlılara nevruz kutlamaları münasebetiyle göndermiş olduğu mesajda karşılıklı saygıya dayalı ciddi ilişkiler kurmaya çabaladığını ifade ediyor.

     

    İran’ın en büyük lideri Ali Hamanei bu duruma temkinli yaklaşmıştır. Yalnız olumsuz bir yaklaşım sergilememiş, ABD’nin İran’a karşı tutumunu olumlu yönde değiştirmesi durumunda kendilerinin de aynı şekilde buna eşlik edeceklerine işaret etmiştir. Fakat bunların sadece sözle değil fiili olarak gösterilmesini, bu çerçevede İran’a uygulanan ambargonun kaldırılması, dondurulan mal varlığının serbest bırakılması, nükleer enerji üretimiyle ilgili yapılan suçlamaların durdurulması ve geçmişte yapılan hataların kabul edilmesi gibi somut adımlar atılmasını istemektedir.

     

    Obama, İran’a yakınlaşma politikasından dolayı İsrail yanlısı Yeni Muhafazakarlardan büyük eleştiri almış, zayıflık ve başarısızlıkla suçlanmıştır. Tüm bunlara rağmen Obama İran’la yakınlaşmak için ekstra kararlar alınabileceğini ifade etmekten çekinmemiştir.

     

    İran, bu ayın sonunda Lahey’de Afganistan’la ilgili gerçekleştirilecek konferansa davet edildi. Aynı zamanda eskiden İranlı diplomatlarla görüşme yasağına bir son verileceği düşünülüyor. İsrail’in tüm engelleme çabalarına ve komşu Arap ülkelerinin çıkar kaygılarına rağmen ABD ve İran ilişkisinde bir patlamaya tanık olunabilir.

     

    Obama, İran ile ilişkilerini iyileştirme konusunda samimi görünüyor; zira Barack Obama parçalı bir yapıya sahip olan Lübnan’da birliğin sağlanabilmesi için İran’ın yardımına ihtiyacı olduğunun farkında.

     

    Bunun yanı sıra İsrail-Arap sorunun çözümünde aşırı tavır takınmış olan Filistinli gurupların itidal üzere durmalarını mümkün kılmak için yine İran’ın yardımına ihtiyacı olduğunu biliyor. Aynı şekilde Afganistan’da Taliban’ın dizginlenebilmesi ve el-Kaide’nin durdurulabilmesi için de İran’a muhtaç olduğunu biliyor.

     

    İran’ın ise kendisine uzatılan bu ele karşılık vermesi onun yararına olacaktır; zira Obama, Afganistan’da bir çözümün sağlanabilmesi için bölgesel bir yaklaşıma ihtiyaç olduğunu iyice anlamış bulunuyor.

     

    Bu nedenle Pakistan, Hindistan, Çin ve İran ile olaya birlikte yaklaşmak zorunda olduğunu anladı. Bu nedenle Afganistan’dan çıkış için bir strateji belirlenmesi gerektiği noktasında aldığı kararı ilan ettiğinde İran’ı bu konuda tatmin etmeyi çalıştı. Bu çerçevede İran’ın Amerika’nın bölgeden çıkması konusunda ne kadar istekli olduğu ise herkesin malumu…

     

    Afganistan iki ülke açısından da ortak bir maslahat alanı olarak iki ülke arasında ilişkilerin gerçek anlamda gözden geçirilme nedeni oldu.

     

    Binaenaleyh Obama’nın  “Kapsamlı Strateji” dediği şeyi ayrıntıları ile açıklaması gerekiyor; zira bizler Obama’nın askeri yaklaşımların sorunları çözmeye yetmediği kanısında olduğunu biliyoruz. Bu nedenle direnen kesimlerle diyaloga geçilmesi gerekiyor ve Obama yönetiminin Taliban’ın içindeki ılımlı unsurlarla görüşmelerde bulunmak için elinden gelen çabayı sarf ettiğini biliyoruz.

     

    Obama’nın ekibinde göze çarpan birçok önemli isim Afganistan’daki sorunun Afganistan ile Pakistan’ın kuzeybatı sınırına düşen yerde olduğunu düşünüyorlar. Burada Taliban ve el-Kaide üyelerinin güvenlikli sığınaklar bulduğunu düşünüyorlar. Bu kabile bölgelerinde sorun giderilemediği gibi buradan yeni bir saldırının gelmeyeceğinden de emin olunamıyor.

     

    Obama, 60 Dakika isimli TV programına verdiği röportajda, ilk önceliğinin el-Kaide’nin Amerika ve müttefiklerinin topraklarına saldırmamasını sağlamak olduğunu vurguladı.

     

    Bu bağlamda Washington’da Pakistan’a mali yardımda bulunarak buranın hükümetinin kalkındırılarak istikrarın sağlanması ve sınır bölgelerine hükmetmesini sağlama yönünde bir çözüm geliştirilip geliştirilemeyeceği tartışılıyor.

     

    Bununla ilişkili olarak Washington’da tartışılan iki mesele ise Pakistan-Hindistan ittifakını destekleme olarak gözümüze çarpıyor. Eğer bu gerçekleştirilebilirse Pakistan Hindistan tesirinde kanlan Afganistan ve Keşmir mücahitleri ile uğraşmak zorunda kalmayacak.

     

    Obama halen Arap ve İslam âlemine yönelik stratejisinin ana hatlarını çizmeye devam ediyor. Yani yeni iktidarın bütün yönlerini gözlemleyerek bir önceki iktidar ile farklı bir siyaset izleyeceği umuduna kapılabiliriz.

     

    Çeviren: Muhammed Emin Üzümcü

     

    http://www.alhayat.com/opinion/03-2009/Item-20090326-43e5bfda-c0a8-10ed-000c-e0bb035ef218/story.html