Nükleer yakıt takası zafer değil

img
Nükleer yakıt takası zafer değil YDH

YDH- İran’da yayımlanan Cumhuri-i İslami gazetesi Başyazarı Hüccetulislam Mesih Muhaciri aşağıdaki yazısında Türkiye, Brezilya ve İran arasında yapılan nükleer yakıt takası anlaşmasının İran açısından bir zafer değil geri adım niteliği taşıdığını belirtiyor.




YDH- İran’da yayımlanan Cumhuri-i İslami gazetesi Başyazarı Hüccetulislam Mesih Muhaciri aşağıdaki yazısında Türkiye, Brezilya ve İran arasında yapılan nükleer yakıt takası anlaşmasının İran açısından bir zafer değil geri adım niteliği taşıdığını belirtiyor.

 

Tahran’da yapılan Türkiye, Brezilya ve İran arasındaki üçlü müzakerelerin ardından bir bildiri yayımlandı. Bu bildirinin en önemli cümlesi İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer yakıt takasını İran dışında yapılmasını kabul ettiğini ilan etmesiydi.

 

Anlaşmanın 5. Maddesi şunu öngörüyor: “İran, düşük oranda zenginleştirilmiş 1200 kilogram uranyumu Türkiye'ye emanet bırakmayı kabul ediyor. Bu madde, İran'ın malı olarak Türkiye'de bulunacak. İran ve Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı bunu denetleme hakkına sahiptir.”

 

6. Maddede şöyle deniyor: “İran yukarıdaki maddeleri kabul ettiğini 7 gün içinde Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı’na bildirecek. ABD, Rusya, Fransa ve Uluslar arası Atom Enerjisi Ajansı’ndan oluşan Viyana Grubunun olumlu cevabına paralel olarak (Viyana Grubu, Tahran'daki araştırma reaktörü için 120 kilogram yakıtı teslim etmeyi taahhüt ediyor) takasla ilgili detaylara kesin anlaşmada yer verilecek.”

 

7. maddeye göre ise “Viyana Grubu, olumlu cevap verdikten sonra taraflar 6. maddeyi uygulanmakla yükümlüler. İran, düşük oranda zenginleştirilmiş 1200 kilogram uranyumu bir ay içinde göndermeyi kabul ederken, Viyana Grubu da bir yılda 120 kilogram yakıtı İran'a teslim etmekle mükelleftir.”

 

Anlaşmada ayrıca şu da öngörülüyor: Bu anlaşmanın tüm maddelerine riayet edilmemesi halinde İran, verdiği uranyumu geri isteme hakkına sahiptir, Türkiye de bu istek doğrultusunda iadeyi gerçekleştirir.

 

Tahran’da yapılan Nükleer yakıt takası anlaşmasıyla ilgili olarak aşağıdaki noktaların üzerinde durulması gerekmektedir:

 

1- En önemli nokta şudur: Tahran’daki G-15 grubu toplantısından ve Türkiye, Brezilya ve İran arasında yapılan üçlü görüşmeden önce İran İslam Cumhuriyeti’nin en temel politikası “nükleer yakıt takasının yalnızca İran’da yapılması”ydı. Dışişleri Bakanımız Menuçehr Mutteki tarafıdnan geçen hafta birkaç defa vurgulanan bu mesele, İslam İnkılabı Rehberi Ayetullah Hamenei tarafından ilan edilen politikalara da uygundu. O, geçen yıl, 5+1 Grubu ülkeleriyle yakıt takasını aşağıdaki şu şartlara bağlamıştı:

 

 1- Yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş uranyuma karşılık, yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş yakıtın eş zamanlı takası,

2- Takasın yalnızca İran topraklarında yapılması,

3- Takasa konu olan yakıt miktarının İran’ın ihtiyacına göre belirlenmesi.

 

Maalesef dün Tahran’da yayımlanan bildiride bu şartlardan hiçbirine riayet edilmedi. İran, yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş 1200 kilo uranyumu, hiçbir şey alamadan başka bir ülkeye göndermeyi ve buna karşılık yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş 120 kilo yakıtı, bir yıl sonra almayı kabul etti. Bu, sadece belirlenen şartlara uyulmaması anlamına gelmemekte aynı zamanda daha önce ortaya konmuş tüm politikalardan da geri adım atmak anlamına gelmektedir.

 

2- Tahran Bildirisi’nin yayımlanmasından 10 gün önce Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü, İran İslam Cumhuriyeti’nin nükleer yakıt takası konusundaki görüşünün ayrıntılarını açıklarken takas için öngörülen uygun miktarı vurgulamıştı. Bu çerçevede 5+1 Grubu, 20 Ekim 2009’da İran’dan elindeki yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş uranyumunun yüzde 75’ini, yakıt çubuğuna dönüştürülüp yüzde 20 oranında zenginleştirilmesi için Rusya’ya daha sonra da Fransa’ya göndermesini istemişti.

 

5+1 Grubu’nun bu teklifi İran tarafından kabul edilmedi. Çünkü İran, eş zamanlılık ve diğer garantilerin verilmesi durumunda bile ihtiyatlı davranması gerektiğine inanıyordu. İran, önce yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş uranyumunun az bir kısmını yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş yakıtla takas etmeyi, takasın herhangi bir sorun yaşanmadan yapılması halinde ise geri kalan yüzde 75’ini takas etmeyi istiyordu. Ancak Tahran’da yapılan dünkü anlaşmada İran’ın Türkiye’ye yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş 1200 kilo uranyum göndermeyi kabul ettiği belirtildi. Bu miktar ise İran’ın elindeki uranyumun yüzde 80’ine tekabül etmektedir.

 

3- Geçmişte, İran’ın elindeki yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş uranyumun yüzde 75’ine karşılık İran’a yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş 200 kilo yakıtın teslim edilmesi söz konusuydu; fakat dün yapılan anlaşmada bu miktar karşılığında yalnızca 120 kilo yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş uranyum verileceğinden söz ediliyor. Burada 80 kilonun neden eksiltildiği bilinmiyor.

 

4- Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün 8 Mayıs’taki açıklamasında takasın eş zamanlı yapılmasından başka takasın mekanı konusunda da açıklamalarda bulunulmuş ve İran açısından takasın İran dışında yapılmasının kabul edilemez olduğu vurgulanmıştı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsünün bu açıklamasında vurguladığı bu hususların tamamı, İslam İnkılabı Rehberi’nin nükleer yakıt takası konusundaki politikalarıyla tam anlamıyla uyum içindeydi; ancak dün Tahran’da yapılan anlaşmada bunların hiçbirine riayet edilmedi.

 

5- Geçtiğimiz şubat ayında ABD ve 5+1’in bazı üyeleri, İran’a nükleer konuda geri adım attırmakta ısrar ederek İran’ı daha fazla yaptırımla tehdit etmesinin ardından cumhurbaşkanımız yakıt takasına ihtiyacımızın kalmaması için yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş yakıtın İran’daki tesislerde üretilmesi için talimat verdiğini açıkladı. Atom Enerjisi Kurumu Başkanımız da yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş yakıtın üretimine kendi tesislerimizde başladığımızı duyurdu.

 

Bu açıklama ve bu adım ortadayken İran’ın bu anlaşmayı imzalayarak bu kadar geri adım atmasına ne gerek vardı?  

 

Eğer İran’ın uranyumu yüzde 20 oranında zenginleştirme gücünün olduğuna dair haberler gerçekse ve Tahran’daki araştırma reaktörünün yakıtı bitmeden biz bunu üretebileceksek o zaman bir sene sonra yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş 120 kilo uranyum almak için yüzde 3.5 oranında zenginleştirilmiş 1200 kilo uranyumu dışarıya göndermemiz gerekmiyor.

 

Bütün bunlar dikkate alındığında şu soru gündeme geliyor: Tahran anlaşması niçin yapıldı?

 

İşin ilginç yanı Atom Enerjisi Kurumu Başkanımız 7 Nisan’da “İran, yüzde 20 oranında zenginleştirilmiş nükleer yakıt üretti” dedi. 21 Nisan’da da “Yüzde 20 oranında zenginleştirme iyi gidiyor” diye açıklamada bulundu. O halde bizim bu anlaşmaya ne ihtiyacımız var?

 

6- Türkiye ile diğer ülkeler arasında nasıl bir fark var ki beyler takasın Türkiye’de yapılmasında herhangi bir sorun görmüyorlar. Eğer ABD ve 5+1’in diğer üyeleri İran’a ihanet ederek anlaşmadaki yükümlülüklerine bağlı kalmayacaksa Bunu Türkiye topraklarında da yapabilirler. Binaenaleyh takasın İran topraklarında yapılması doğru bir politikaydı ve bunda ısrar edilmesi gerekiyordu.

 

Bütün bu açık gerçekler şunu ortaya koyuyor ki resmi propagandalarla ilan edildiğinin aksine Tahran’daki anlaşma bir zafer olarak görülmemelidir. Zira burada Batı’nın talepkarlığı karşısında bir geri adım söz konusudur ve İran İslam Cumhuriyeti buna boyun eğmemelidir.

 

Çeviren: Alptekin Dursunoğlu