Fayard, Habermas ve Batı düşünce dünyasının İsrail’e desteği üzerine

Ne İsrail eleştirilerini topluca Yahudi düşmanlığı/anti-semitizm kategorisine yerleştirmenin mantıki ve ahlaki bir yanı vardır, ne de toprakları “diyet” olarak İsrail’e verilmiş olan Filistin halkının Holokost’la herhangi bir alakası vardır.

Fransa’nın önde gelen yayınevlerinden olan ve 1857 yılından beri sayısız önemli çalışmayı okurlarla buluşturan Éditions Fayard, geçtiğimiz günlerde, Ilan Pappé’nin muazzam çalışması Filistin’de Etnik Temizlik’in Le Nettoyage Ethnique de la Palestine başlığıyla yayınlanan Fransızca çevirisinin satışlarının kesin olarak durdurulduğunu açıkladı. 

Halen İngiltere’deki Exeter Üniversitesi’nde ders veren İsrailli tarihçi Ilan Pappé, Geç Osmanlı dönemi dahil pek çok alanda yaptığı önemli akademik çalışmaların yanında, 1948 toprakları üzerinde tek ve demokratik bir Filistin devletinin kurulmasını savunmasıyla bilinen bir isim.

“Yeni Tarihçiler” olarak bilinen ekolden olan ve 1980’lerde arşiv malzemelerinin erişime açılması sonrasında, 1948 yılında Siyonist oluşumun hangi temeller üzerine inşa edildiğini gün yüzüne çıkaran isimlerin başında gelen Pappé, 2006 yılına kadar Hayfa Üniversitesi’nde çalışıyordu ve gerek 2005 yılında kurulan Uluslararası BDS Hareketi’nin akademik boykot çağrılarına destek vermesi, gerekse kendi çalışmalarının ve danışmanlık yaptığı tezlerin İsrail’in kurucu mitleriyle taban tabana ters düşmesi sebebiyle istifaya zorlandı ve akabinde İsrail resmi akademisinden de aforoz edildi.

1948 yılında Siyonist güçlerin gerçekleştirdiği sistematik tehcir ve katliamların David ben Gurion ve ekibi tarafından çok önceden hazırlanmış bir plan dahilinde hayata geçirildiğini şüpheye yer bırakmayan bir açıklıkla ortaya koyan Filistin’de Etnik Temizlik de 2006 yılında yayınlandı. Günümüze kadar Türkçe dahil (İntifada Yayınları, 2022) pek çok dile çevrilen kitap, 2008 yılında Fayard tarafından Fransız okurlarla da buluşturuldu. 

Actualitté sitesinin irtibat kurduğu Fayard’ın iletişim direktörü Maxime Lledo, yayınevinin kitabı piyasadan çekmesinin gerekçesi olarak “27 Şubat 2022 tarihinden itibaren sözleşmenin kadük hale gelmesini” gösterdi.[1]Ancak bu gerekçeye inanmamak için bir dizi sebep var.

Sorulabilecek ilk soru, sözleşme bu tarihte kadük hale geldiyse neden piyasadan çekme kararının şimdi alındığıdır. İkinci soru ise, neden sözleşmenin yenilenmediğidir. Nitekim kitap, son dönemlerde gitgide daha fazla ilgi çekiyordu. 2023 yılında 307 nüsha satılırken, bu satışların yarısı 9 Ekim-12 Kasım tarihleri arasında gerçekleşmişti. Bir başka deyişle 7 Ekim’deki savaşın başlangıcından bu yana Fransız okurların savaşın derin kökenlerine dair ilgisi ve merakı artmıştı. Besbelli ki yayınevi de tam da bu nedenle, çalışmanın daha fazla okura ulaşmasını istemedi. 

Fayard Yayınevi’nin parçası olduğu Hachette yayıncılık grubu bir süre önce, aşırı sağcı milyarder Vincent Bolloré’nin kontrolüne geçmişti. Bolloré’nin medya kuruluşları ise 7 Ekim’den bu yana açıkça İslamofobik bir yayın çizgisi izledi ve İsrail rejiminin Gazze’deki soykırım saldırılarını bir “medeniyet savaşı” olarak betimledi.[2]

Ancak bu tutum Bolloré veya belli başlı figürlerle sınırlı değil. Filistin’e destek gösterilerinin “anti-semitik” olarak yaftalandığı Fransa’da pek çok kişi bu desteği sebebiyle gözaltına alındı. Üyelerinin bir kısmının bu eylemlerde gözaltına alındığı sol çizgideki Révolution Permanente grubu da bu nedenle, Pappé’nin kitabının piyasadan çekilmesini Fransa’da süregiden “cadı avının” bir parçası olarak tanımladı.[3]

Tüm bu gelişmeler ifade özgürlüğünün önde gelen savunucusu olma iddiasındaki Fransa’da yaşanırken, savaşın başından bu yana ABD de dahil olmak üzere Batı dünyasının pek çok ülkesinde Filistin’i destekleyen / İsrail’i eleştiren seslerin susturulduğu, Batı’nın ana akım anlatısının dışına çıkan akademisyenlerin üniversiteden kovulduğu haberleri eksik olmadı.[4] 

Ancak sorun sadece sistemi yönlendiren kişi ve kurumların düşünce dünyası üzerinde kurduğu baskı ve sansür ortamından ibaret de değil. Başta Almanya olmak üzere pek çok ülkede, düşünce üreten figürlerin kayda değer bir kısmının gönüllü ve bilinçli olarak da İsrail yanlısı tavır aldığı görülüyor. Entelektüel camiada bu anlamda en fazla hayal kırıklığı yaratan çıkış, 94 yaşındaki meşhur Alman felsefeci ve siyaset bilimci Jürgen Habermas’tan geldi. 

Aslında söz konusu çıkış Habermas’ın bireysel olarak yaptığı bir açıklama değil, kendisiyle birlikte başka önemli figürlerin de (Nicole Deitelhoff, Rainer Forst, Klaus Günther) imzaladığı bir bildiri idi. Ancak İsrail yanlısı yayın kuruluşları bu bildiriyi Habermas’ın desteği olarak selamlarken[5],

“Öteki” olmak ve “Öteki” ile yaşamak hakkındaki çalışmalarıyla da bilinen Habermas’ın “Öteki” konumundaki Filistin halkıyla en küçük bir empati kuramadığı da görülmüş oldu. 7 Ekim 2023 öncesi süreci sıfırlayarak her şeyi “Hamas’ın vahşi saldırısı ve İsrail’in yanıtı” üzerinden tanımlayan bildiri, yaşam tarzının saldırıya uğradığı iddia edilen İsrail’deki ve Almanya’daki Yahudilerle de dayanışma çağrısı yapıyordu.

Böylelikle Slavoj Žižek ve Judith Butler’la aynı tarafta yer almış olan Habermas ve imza arkadaşları, “İsrail’in yanıtı da orantılı olmalıdır” şeklindeki geleneksel klişeyi tekrarlarken, bildirinin yayınlandığı Kasım ayı ortası itibariyle bu “yanıtın” halihazırda kendini göstermiş olmasını, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere on bine yakın Filistinlinin öldürülmesini, okulların, hastanelerin, ibadethanelerin, BM yerleşkelerinin, fırınların ve su depolarının hedef alınmasını herhalde üzerinde konuşulmaya değmez nitelikte buldu. İmzacılar, İsrail’in eylemlerinin anti-semitik söylemleri hiçbir şekilde meşrulaştırmayacağını söylemekten de geri kalmadı. 

Almanya, hükümetlerinden basınına ve akademisine kadar tüm kurumlarıyla, Avrupa genelinde İsrail’e verilen destekte en ileriye giden ülkedir. Bu, genellikle Nazizm geçmişiyle hesaplaşma ve Yahudi düşmanlığına hiçbir fırsat vermeme yönelimiyle tanımlanır.

Ancak ne İsrail eleştirilerini topluca Yahudi düşmanlığı/anti-semitizm kategorisine yerleştirmenin mantıki ve ahlaki bir yanı vardır, ne de toprakları “diyet” olarak İsrail’e verilmiş olan Filistin halkının Holokost’la herhangi bir alakası vardır. 

Almanya dahil olmak üzere Avrupa devletlerinin İsrail’e olan desteğinin, düşünülenin aksine, kendi siyasal kültürlerindeki içkin anti-semitizmle alakalı olabileceği ve İsrail’e verilen koşulsuz denebilecek desteğin aslında çifte vatandaşlığı bulunan İsraillilerin Avrupa’ya dönmesi korkusundan kaynaklı olabileceği şeklindeki argümanımızı başka bir yazıda ele almayı düşünüyoruz.

Ancak bu yazıyı tamamlarken en azından bir hususun altını çizmek gerekiyor: Holokost’la gerçek bir yüzleşme, Holokost’a yön veren düşünce ve eylem biçimiyle yüzleşmeyi gerektirir ve yirmi birinci yüzyılda bu düşünce ve eylem biçiminin tezahür ettiği yerlerin başında İsrail’in ta kendisi gelmektedir.

İsrail’in 75 yıldır neler yaptığının ve hangi temeller üzerine kurulup hangi mekanizmalar üzerinden varlığını sürdürdüğünün tam olarak bilinmesi bu hakikatin anlaşılmasını sağlayacak, hatta belki de ırkçı ve fundamentalist olmayan Yahudilerin, sadece belli başlı (Netanyahu, vb.) figürlerin “aşırılıklarını” ayıplamakla kalmayıp, bizzat Siyonist oluşumun varlığını ontolojik olarak da sorgulamasına sebep olacaktır.

O halde son sözü, bu sorgulamayı yapmış olan Pappé’ye bırakalım ve onun Fransız okurdan kaçırılmak istenen kitabının sonuç kısmında yaptığı bir tespite yer verelim: 

“İsrailli Yahudilerin bunu [İsrail’in etnik temizlik üzerine kurulu olduğunu-SS] kabul etmesi doğal olarak kendi kurban statülerinin temelini çürütmeleri anlamına gelir. Bu da uluslararası ölçekte siyasi sonuçlar doğuracak, aynı zamanda – ve belki de çok daha hayati olarak – İsrailli Yahudi tini açısından ahlaki ve varoluşsal etkiler tetikleyecektir: İsrailli Yahudiler, kendi en korkunç kabuslarının aynadaki görüntülerine dönüştüklerini fark edeceklerdir.”[6]     

 

 


[1] “Fayard éclipse en catimini un de ses ouvrages sur la Palestine”,

 Fayard éclipse en catimini un de ses ouvrages sur la Palestine.

[2] “Palestine : jusqu’où ira la surenchère islamophobe dans les médias ?”, 

Palestine : jusqu’où ira la surenchère islamophobe dans les médias ?.

[3] “Chasse aux sorcières : Fayard retire des ventes « Le nettoyage ethnique de la Palestine » d’Ilan Pappé”,

Chasse aux sorcières : Fayard retire des ventes « Le nettoyage ethnique de la Palestine » d’Ilan Pappé.

[4] Bir örnek için bkz. “Smith College lecturer says she was fired after speaking about Israel-Hamas war in class”, 

Smith College lecturer says she was fired after speaking about Israel-Hamas war in class.

[5] “Leading German Philosopher Jürgen Habermas Declares Support for Israel, Opposition to Resurgent Antisemitism”,  

Leading German Philosopher Jürgen Habermas Declares Support for Israel, Opposition to Resurgent Antisemitism.

[6] Ilan Pappe, Filistin’de Etnik Temizlik, çev. Yankı Deniz Tan (İstanbul: İntifada Yayınları, 2022), s. 294.

 



Makaleler

Güncel