Lübnan hükümetine yapılan uluslararası baskılar ve Hizbullah’ın Gazze'ye devam eden desteği

Hizbullah'ı tehditle caydıramayan Batılı ülkeler, Hizbullah'ın desteklediği bir cumhurbaşkanı adayını destekleyeceklerini söyleyerek Hizbullah'ı kandırmaya çalışıyorlar.

Mescid-i Aksa Tufanı Operasyonu'nun üzerinden üç ay geçti ve operasyon sonrasında İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırganlığının sona yaklaştığı yönünde herhangi bir ciddi belirti görülmedi.

İsrailli yetkililer, henüz hiçbir hedefe ulaşılamadığı için saldırıların birkaç ay daha devam edeceği tehdidinde bulunuyor. 

Savaşın sona ermesi, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun başarısızlığın sonuçlarıyla yüzleşmesi ve görevinden alınması anlamına geliyor. 

Hatta 7 Ekim'deki Mescid-i Aksa Tufanı'nın önceden tahmin edilememesi ve ardından başlatılan savaşta hedeflere ulaşılamaması sebebiyle bir soruşturma açılması da kesin görülüyor.

İsrail saldırganlığında ısrar etti ve Gazze'nin şimdiye kadar yüzde 70'i yok edildi, yirmi üç binden fazla Filistinli öldü ve elli beş binden fazla kişi de yaralandı; ancak İsrail bununla yetinmedi. 

İsrail’in Filistin halkına karşı işlediği suçları sürdürebilmesi için, bu rejim ABD ve Batı tarafından güçlendiriliyor. Saldırıyı Arap ve İslam ülkeleri eliyle durdurmak mümkün olmadı. 

Maalesef Direniş Ekseni dışındaki Arap ve İslam dünyası, derin bir ihanet uykusuna dalmış durumda. Bu dünya, İsrail ve ABD'ye baskı yapmaktan aciz değil; ancak irade, “onur ve şereften” yoksundur.

İsrail'e doğrudan baskı yapmak gerekiyordu. Hiç şüphe yok ki Yemen'in çatışmaya girmesi ve İsrail'e doğrudan saldırması önemli bir manevi etki yarattı. 

Ancak Yemen'in Kızıldeniz'e müdahalesi ve İsrail'e giden gemileri tehdit etmesi, İsrail'e daha büyük etki yaptı. ABD'ye baskı yapmak ve küresel ticareti engellemek Amerikan şirketlerine büyük zarar veriyor.

Ayrıca ABD'nin Kızıldeniz ve Akdeniz'den savaş ve uçak gemilerini çekmesi de önemli. Bu, Gazze'deki savaşın sona yaklaştığının göstergesi olmayabilir. Ancak İsrail saldırganlığına karşı koyma iradesine sahip ülkelerin neler yapabileceğini ortaya koyması bakımından önemli bir örnek. 

Araplar çok şey yapabilirdi; ama yapmadılar. İslam dünyası da (Türkiye dahil) çok şey yapabilirdi; ama yapmadılar.

Hiç şüphe yok ki dikkatler her zaman, İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının ilk gününden bu yana Hizbullah'ın İsrail'e karşı en maliyetli direnişi yürüttüğü ve Gazze'yi desteklediği güney Lübnan'a çevriliyor.

Hizbullah, İsrail'e karşı verdiği mücadelede her gün onlarca şehit veriyor ve bunların büyük çoğunluğu, İsrail'in Hizbullah savaşçılarının bulunduğu evlere veya merkezlere düzenlediği drone saldırıları sonucu şehit oluyor. Şehit sayısı şu ana kadar 130'u aştı.

Aynı şekilde Güney Lübnan'da da Gazze'nin savunmasında çeşitli maddi kayıplar yaşandı. İsrail sınırına komşu tüm köyler boşaltıldı, her türlü sanayi, tarım ve eğitim faaliyeti sekteye uğradı, yerlerinden edilip sınırdan daha uzak bölgelere gitmek zorunda kalan insanlar bulundukları yerlere yük haline geldiler. 

Buna karşın İsrail ordusunda da detaylı olarak açıklanmayan kayıplar yaşanıyor. Onlarca İsrail askeri ölüyor, birçok İsrail askeri tahkimatı yıkılıyor. Öte yandan Lübnan sınırının karşısındaki İsrail yerleşimlerinin tamamı boşaldı ve 260 binden fazla İsrailli mülteci durumna düştü.

 Lübnan sınırındaki bölgelerde Siyonistlerin tüm ekonomik ve endüstriyel faaliyetlerini ve eğitim hayatını sekteye uğratan Hizbullah, Lübnan cephesini açarak, İsrail ordusunun Gazze'ye gitmesini engelledi ve onları Lübnan cephesinde kalmak mecburiyetinde bıraktı.

Böylece Hizbullah, Gazze'yle dayanışma içinde mücadeleye katkıda bulunuyor ve şehitlerini ‘Kudüs yolunun şehitleri’ olarak görüyor. 

Hizbullah'ın Güney Lübnan'da Gazze'yi savunmak için İsrail'e karşı oynadığı önemli rol, İsrailli liderleri savaşı genişletme; Lübnan köylerini ve Hizbullah'ın askeri yapısını yok etme tehdidinde bulunmaya sevk etti. 

Bu tehditler, Hizbullah’ın İsrail'e karşı operasyonlarını durdurmasını sağlamak ve caydırmak için dile getiriliyor. Ancak Netanyahu, Lübnan sınırındaki yerleşimlerden İsrail'in iç kesimlerine göç etmek zorunda kalan yerleşimcilerin baskısına maruz kaldı.

Lübnan cephesi, diğer tüm cepheler arasında İsrail üzerinde en etkili olan cephedir; çünkü öncelikle Lübnan cephesi doğrudan kara bir çatışmasıdır. 

İkincisi, bu cephenin yönetimini Lübnan'dan yürüten taraf ise 2000 ve 2006 yıllarında İsrail'e Arap-İsrail çatışmasının tarihinde ilk askeri yenilgiyi yaşatan Hizbullah’tır. 

Üçüncüsü ise 2006'dan bu yana Hizbullah cephaneliğini güçlendiriyor. Silah envanterini hassas ve kaliteli silahlarla doldurdu. Bu nedenle İsrail, Gazze'de yaptığını Lübnan'da yapmaya kalkışmadan önce bin kere düşünmek zorunda kalıyor.

İsrail'in Hizbullah'a yönelik tehdidini gerçekleştirmeye kalkmasının İsrail'e büyük bir maliyeti olacaktır. 

İsrail, herhangi bir açık ve kapsamlı çatışmada Hizbullah'ın kendisi için hazırlayacağı sürprizlerden korkuyor. Bu nedenle İsrail'in Lübnan'a karşı geniş çaplı bir saldırı başlatması pek olası değil; ancak sürprizlere kapının kapanması yanlış olur. 

Aynı şekilde Amerikan uçak gemilerinin Akdeniz'den çekilmesi, ABD'nin Lübnan'la yeni bir savaş istemediğinin göstergesi olabilir. 

Sınırın iki yakasındaki durumun mukayesesi

İsrail, Lübnan'ın güneyindeki sivilleri hedef alarak Lübnan'la gerginlik yaratmak ve Lübnan halkını Hizbullah’a karşı kışkırtmak istedi. Ancak İsrail bunu başaramayacak. Çünkü halk, Hizbullah'ın ve direnişin yanında yer alıyor ve İsrail'e karşı direnişi korumak için fedakarlık yapmaya hazır. 

Sınırın her iki yakasındaki durum karşılaştırıldığında, şunu görüyoruz: İsrailliler, Lübnan'la savaşta ölen askerlerini gizlice ve sınırlı sayıda yakınlarının katılımıyla gömüyor.

Buna karşın Lübnan'ın güneyinde, sınır şeridinin hemen yanı başındaki köylerde her şehit cenazesinde İsrail’den korkmayan binlerce kişi yürüyor.

Hizbullah'a baskı yapmak için ufukta belirmeye başlayan yeni söylem, İsrail ve Batı'nın, Lübnan'ın BM Güvenlik Konseyi'nin 2006 yılında çıkardığı 1701 sayılı kararı uygulaması yönündeki talebidir. 

Karar, askeri çatışmasının durdurulmasını öngörüyordu. Karara göre sadece Litani Nehri'nden İsrail sınırına kadar olan bölgede Lübnan ordusu ile Birleşmiş Milletler UNIFIL güçlerinin bulunması ve “herhangi bir yasadışı gücün”, yani Hizbullah güçlerinin orada bulunmaması gerekiyor.

İsrail'in 1701 sayılı karara ilişkin yorumu, Hizbullah'ın Litani'nin güneyinde varlığının olmaması gerektiği yönünde. Buna göre Amerikalı ve Fransız elçiler gelip Lübnan'a Hizbullah'ın savaşçılarını Litani'nin güneyinden çekmesi gerektiği konusunda baskı yapıyor ve

“Bunu yapmazsanız sonuç Lübnan'ın İsrail tarafından yok edilmesi olacaktır; çünkü Hizbullah oradan çekilmezse İsrailli yerleşimciler sınırdaki yerleşim yerlerine geri dönemiyor” diyorlar.

Ancak bu durum şu hakikatle örtüşmemektedir:

1- İsrail, Şeba Çiftlikleri bölgesi ve Kfar Şuba Tepeleri'ndeki Lübnan topraklarını hâlâ işgal altında tutuyor.

2- İsrail, Güney ve Lübnan semalarında her gün yaptığı uçuşlarla 1701 sayılı kararı ihlal ediyor.

3- Lübnan ile İsrail arasındaki kara sınırları nihai olarak çizilmemiş olup, İsrail halen Lübnan'a ait birçok sınır noktasını işgal altında tutuyor.

Dolayısıyla İsrail, Lübnan'ın 1701 sayılı kararı uygulamadığını iddia edemez; dolayısıyla İsrail, Lübnan'ı kimsenin sonunu kestiremeyeceği bir savaşa sürüklemek istemediği sürece mesele İsrail'in sandığı kadar kolay değildir.

İşin ilginç yanı, Hizbullah’ı tehditle caydıramayan Batılı ülkelerin temsilcileri ve büyükelçileri, Hizbullah'ın desteklediği bir cumhurbaşkanı seçimini (bu makam Kasım 2022'den beri boş) destekleyeceklerini söyleyerek Lübnan’ı ve Hizbullah'ı kandırmaya çalışıyorlar. 

Ayrıca, Hizbullah'ın güney Litani'den çekilmesi önerisi de gerçekçi değil. Çünkü İsrail ordusundaki Ukrayna, Fransa ve Batı ülkelerinden gelen paralı askerlerin aksine, Hizbullah savaşçılarının yüzde sekseninden fazlası sınır köylerinde yani doğal olarak Güney Lübnan'da ikamet ediyor. 

Dolayısıyla Hizbullah’ın Güney Lübnan'daki savaşı durdurmaya yönelik tehdit girişimlerinin başarılı olamayacağını görüyoruz. 

Gazze'deki direniş devam ettiği sürece Hizbullah, İsrail'le Güney Lübnan'daki savaşını durdurmayacak.

 



Makaleler

Güncel