İran'ın müzakereleri oyalamak için kullanmasından veya ABD'nin taviz vermesinden endişe eden İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Washington ziyaretinin perde arkasını İsrail'in eski ABD büyükelçisi Mike Herzog açıklıyor.

YDH- İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun bu haftaki Washington ziyareti, beklenmedik bir hızla planlandı ve özellikle İran nükleer programı nedeniyle gerçekleşti.
Eski İsrail ABD Büyükelçisi ve emekli Tuğgeneral Mike Herzog’un Maariv’e verdiği demece göre, Başbakan'ın ABD’ye acil geliş talebinin temelinde İran meselesi yatıyor.
Herzog, ABD yönetiminin İran ile yeniden müzakerelere başlama kararını Netanyahu'ya önceden bildirmeyi amaçladığını, böylece İsrail’in gelişmelerden dışlanmamasının hedeflendiğini belirtti.
Ancak bu diplomatik süreç, İsrail tarafında temkinli yaklaşımla izleniyor.
Yıllardır üst düzey diplomatik ve askeri tartışmalara katılan Herzog, “İran’ın nükleer statüsü çok tehlikeli. ‘Çıkma süresi’ – bir nükleer bomba için yeterli parçalanabilir madde üretmek için gereken süre – bir haftadan az.” uyarısında bulundu.
Ayrıca İran’ın artık “o kadar büyük miktarda zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu ki, bugün silah almaya karar verirse, 17 nükleer savaş başlığı için yeterli olacak – bu çok fazla.” dedi.
‘Libya modeli’ ve askeri seçenek
Herzog’un açıklamalarına göre, İsrail İran’ın nükleer programına dair müzakerelere prensipte karşı değil; ancak geçmişteki başarısızlıkların ardından büyük bir ihtiyatla yaklaşıyor.
Netanyahu'nun ortaya koyduğu "Libya modeli", İran’ın nükleer altyapısının tamamen sökülmesini ve imhasını öngörüyor.
Bu taleplerin, İran tarafından kabul edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Herzog, müzakerelerin başarısız olması hâlinde askeri seçeneğin kaçınılmaz bir şekilde masaya gelebileceğini vurguluyor.
Özellikle İran’ın bir haftadan kısa sürede nükleer bomba üretme kapasitesine ulaşmış olması, Tel Aviv açısından zaman baskısını artırıyor.
Ara anlaşma girişimi
Görüşmelerin bir diğer kritik başlığı Gazze oldu.
Trump ve Netanyahu’nun üzerinde durduğu konulardan biri de, İsrail ile Hamas arasında bir “ara anlaşma”ya varılması yönünde sürdürülen müzakerelerdi.
Bu anlaşma, savaşın sona erdirilmesi yerine geçici bir ateşkese ve yeni bir tutuklu takası turuna odaklanıyor.
Herzog, bu yaklaşımın İsrail için ikilem yarattığını belirterek, önce tutukluların serbest bırakılmasının öncelik taşıdığını savunuyor.
Trump’ın İsrail'e geçici bir serbestlik tanısa da nihayetinde savaşın bitirilmesi konusunda baskı yapabileceği öngörülüyor.
Gümrük savaşları
Ziyarette öne çıkan bir başka konu ise ABD’nin İsrail ürünlerine uyguladığı %17’lik gümrük vergisi oldu.
Netanyahu, bu konuda net bir taahhüt alamasa da Herzog, taraflar arasında diyaloğun başlatıldığını ve Trump’ın bazı gümrük vergilerini geçici olarak dondurmasının süreci yumuşattığını belirtti.
Trump’ın bu adımı, daha geniş bir ekonomik görüşme zemini oluşturma yönünde stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor.
Herzog, bu konunun Netanyahu açısından sürpriz olmadığını, İsrailli yetkililerin aylar öncesinden bu ihtimal konusunda uyarıldığını da ekledi.
Türkiye-İsrail yarışı bir endişe kaynağı
Görüşmenin kapalı kapılar ardındaki son önemli başlığı ise Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığıydı.
Herzog, Türkiye'nin bu alandaki etkinliğinin İsrail’i ciddi biçimde endişelendirdiğini zira bunun İsrail’in Suriye’deki hareket kabiliyetini tehdit edebileceğini dile getirdi.
Özellikle İran'a karşı potansiyel askeri adımlar bağlamında bu durumun stratejik etkileri olabileceğini vurguladı.
Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile olan ilişkisini arabuluculukta kullanma önerisi ise İsrail tarafında temkinli bir iyimserlik ile karşılandı.