Kim ateşe verdi? Refah'ın çadır halkının yakılması

img
Kim ateşe verdi? Refah'ın çadır halkının yakılması YDH

Biden’ın kırmızı çizgileri Filistinli bebeklerin kanıyla çizilmiştir.




''Ey Cehennem! kederli gözlerim ne görüyor böyle?''

–Kayıp Cennet, John Milton

YDH- Bağımsız web sitesi CounterPunch'ın editörü Jeffrey St. Clair, ''Who By Fire? The Burning of Rafah’s Tent People'' başlıklı makalesinde, ABD'nin askeri yardımla desteklediği soykırımcı İsrail'in, güvenli bölge olduğu konusunda güvence vermesine rağmen Gazze'nin Tel el-Sultan bölgesindeki sığınma kampına saldırmasını ve Filistinli çocuklara karşı işlenen fiilî vahşeti yazıyor. 

***

İsrail ordusu, İsrail'in Refah'ı işgalinden kaçan binlerce kişinin sığındığı Gazze'nin güneyindeki Tel el-Sultan sığınma kampına saldırdığında insanlar akşam namazlarını kılıyordu. İsrailliler tarafından onlara buranın güvenli bir bölge olduğu, çocuklarını ve büyükanne ve büyükbabalarını barındırabilecekleri güvenli bir yer olduğu söylendi.

Birkaç gün önce Refah'a atılan broşürlerden birinde “Güvenliğiniz için İsrail Savunma Kuvvetleri sizden bu bölgeleri derhal terk etmenizi ve Dayr el-Beleh'teki bilinen sığınaklara ya da Plaj Yolu üzerinden Tel el-Sultan'daki insani yardım bölgesine gitmenizi istiyor. Sizi uyardıktan sonra bizi suçlamayın.” yazıyordu.

Güvenli bölge kum tepelerinin arasında bir çadır kentti; Gazze sahilinde 16 kilometreden fazla bir alana yayılmış düzinelerce çadırdan biriydi. Çadırlar plastikten yapılmıştı ve kıyıdan esen rüzgarlarda yıpranıp yırtılıyordu; güneşe ve kuma karşı incecik çadır bir ölüm tuzağına dönüştü.

Tel el-Sultan'ın sahip olduğu tek şey güvenliğin cazibesiydi yoksa kamptaki koşullar berbattı. Açlıktan ölmek üzere olan binlerce insan, çok az tatlı su, yetersiz tayın, birkaç tuvalet ve sahilde yiyecek artıkları aramakla geçen gündüzlerde kumda çukur tuvaletler kazmak ve birilerinin savaşı sona erdirmek niyetiyle müdahale etmesi için dua etmek dışında yapacak pek bir şey olmadan bir arada sıkışıp kalmıştı.

İsrail bombaları güvenli bölgeye isabet ettiğinde plastik çadırlar alev aldı ve alevler iki metre yükseğe çıktı. Çocuklar, eriyen ve yanan yapılar üzerlerine alevlerle çökmeden önce akşamdan uykuya dalmışlardı.

Alevleri söndürecek su, cehennemi engelleyecek itfaiye aracı yoktu. Yaralıları hastaneye yetiştirecek ambulans, yananları ve sakat kalanları tedavi edecek hastane yoktu.

Çoğu kadın ve çocuk olmak üzere en az 45 kişi öldü ve şarapnel yaraları, yanıklar, kırıklar ve travmatik beyin yaralanmaları nedeniyle yaklaşık 300 kişi yaralandı.

Sınır Tanımayan Doktorlar'dan Samuel Johann, “Gazze'deki hiçbir sağlık tesisi böyle bir kitlesel zayiat olayıyla başa çıkamaz. Sağlık sistemi çökmüş durumda ve artık bu yaşananlarla sağlık sistemi başa çıkamıyor.” dedi.

Saldırı, Uluslararası Adalet Divanı'nın İsrail'e Gazze'deki askeri operasyonlarını durdurma, açlık çeken Filistinlilere gıda, su ve ilaç ulaştırılabilmesi için sınır kapılarını açma ve insan hakları araştırmacılarının Gazze Şeridi'ne girmesine izin verme talimatı vermesinden iki gün sonra gerçekleşti.

Uluslararası hukukun emirlerine karşı bu kötü niyetli meydan okuma eylemi, İsrail tanklarının Refah'ın orta bölgesine girdiği ve İsraillilerin bunu “sınırlı bir askeri operasyon” olarak lanse ettiği gün meydana geldi. UAD kararından sonraki ilk 48 saat içinde İsrail Refah'ı en az 60 kez bombaladı.

Refah'ın batısındaki Tel el-Sultan, İsrailliler tarafından belirlenmiş resmi bir yerinden edilme kampıdır. İsrailliler buraya “Blok 2371.” der. BM yardım depolarının yanında yer alıyor. Çaresiz Filistinli ailelere burada güvende olacakları söylendi.

Sonra İsrailliler iki Hamas ajanını hedef aldıklarını iddia ederek burayı ateşe verdiler. İsrail ordusu, sivillere kaçmalarını söylediği sığınma kampını bombaladığında sivillerin zarar göreceğini sanmadığını söyledi.

Günümüzde ikiyüzlülüğün yaka kartını İsrail ordusu taşıyor. Birbiri ardına yaşanan katliamlardan sonra belki de sadece Biden yönetimi bu orduya inanıyor. İsraillilerin bir kısmı inanmasa da pek çok tanınmış İsrailli, sivillerin yakılmasını alkışladı. İsrailli televizyon gazetecisi ve gazete köşe yazarı Yinon Magal, yanan mülteci kampının bir videosunu şu başlıkla paylaştı “Bu yıl Refah'taki geleneksel şenlik ateşi.’’ Magal bu açıklama ile Yahudi bayramı Lag Ba'Ome için yapılan geleneksel şenlik ateşlerine bir gönderme yapmaya çalıştı.

Majed el-Attar “şenlik ateşi” ile ilgili olarak “Beş aile üyemi kaybettim” dedi.

El-Attar “Çadırlarda oturuyorduk ve aniden kamp bombalandı. Beş aile üyemi kaybettim, hepsi tamamen yandı.  Kurbanlar arasında hamile kadınlar da vardı. Bombalanana kadar bize bu bölgenin güvenli olduğunu söyleyip durdular.” diye sürdürdü konuşmasını.

İsrail hedeflerinin iki Hamas ajanı olduğunu söylemişti: Halit el-Neccar ve Yasin Ebu Rabia. el-Neccar'ın “üst düzey bir kurmay subay” olduğu söylendi. İsraillilerin iddiasına göre Ebu Rabia ise Hamas'ın Batı Şeria'daki kurmay komutanıydı.

Gerçekten Hamas liderliğinin bir parçası mıydılar? Bunu kim söyleyebilir? Her iki adamın da 2011 yılında Netanyahu tarafından esir alınan İsrailli asker Gilad Şalit'in serbest bırakılmasını sağlayan esir takasında İsrail hapishanelerinden serbest bırakıldığı biliniyor.

Her iki adam da aslen Batı Şeria'lıydı ve İsrailliler tarafından Gazze'ye sürülmüşlerdi. Ebu Rabia ve El Neccar uzun zamandır İsrail ordusunun “hedef bankası” olarak adlandırılan, İsrail ordusu ve istihbaratının yıllar önce işlenen suçlar nedeniyle istediği zaman öldürebileceği Filistinlilerin yer aldığı listede bulunuyordu.

US AID'nin afet yardımı eski başkanı Jeremy Konyndyk, “Yerinden edilmiş insanlarla dolu bir çadır kampını bombalamak açık bir savaş suçudur. Hamas birlikleri orada olsa bile, bu İsrail ordusunun sivilleri koruma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Çadır kampı, ateş serbest bölgesine dönüştürülemez.”

Hedefleri kim seçti? Onları çadır kampına kadar kim takip etti? Hava saldırısına kim onay verdi? Hedef alınan her bir Hamas üyesi için 20 “olaya karışmamış sivilin” öldürülmesine ve bir üst düzey üyeye “karşılık” 100 sivilin öldürülmesine izin veren İsraillilerin Lavender AI yazılım programı mıydı yoksa?

Melek Filfil, “Huzulu bir şekilde oturuyorduk ve birden yere atılmış cesetler bulduk, yere kan sıçramıştı, kafalar kesilmiş, eller kesilmişti. Bu bir hayat değil. Güvenlik diye bir şey yok. Buradan çıkamayacağız. Nereye gidersek gidelim, burada öleceğiz.” dedi.

Saldırının videosunda acı içinde çırpınan bebekler, derileri simsiyah olmuş kadınlar, yüzleri kafatasına kadar erimiş erkekler, kafası kesilmiş bir çocuk, yanmış çocuklarının cesetlerini kucaklarında tutan ebeveynler, alevler içindeki bir çadırda babasının diri diri yakılmasını izlerken acı içinde çığlık atan bir çocuk görülüyor. 

Associated Press'e konuşan Muhammed Ebu İsa, “Paramparça olmuş çocukları çıkardık. Genç ve yaşlı insanları çıkardık. Kamptaki yangın gerçek dışıydı.” dedi.

İsrail bu canice saldırının Biden ve Blinken'ın bu tür katliamlar için çizdiği sınırlar içinde kaldığını söyleyerek kendini savundu. Belirledikleri insani bölgedeki bir mülteci kampına hassas bir şekilde yönlendirilen küçük bombaları hedeflerine kullandılar. Biden'ın, CNN'de kısaca kınadığı 2 bin kiloluk gişe rekorları kıran bombalardan 250 kilo daha küçükler yani.

İşte böyle yaptılar. Refah çadır kampını yakan GBU-39 bombaları ABD'de Boeing (Portland State öğrencilerinin kampüsü işgal ederken hedef aldıkları şirket) tarafından üretilmişti. Biden Ekim ayından bu yana İsrail'e bu yangın çıkarıcı silahlardan 1000'den fazla sattı.

 Bir Filistinli “Bize nohut gönderiyorlar. İsraillilere ise silah gönderiyorlar.” dedi.

CNN ve New York Times'ın İsrail'in çadır kampını ABD yapımı silahlarla bombaladığını doğrulamasından günler sonra, Biden yönetimi bilgisizlik iddiasında bulunarak bunu kabul etmeyi reddetti.

Dışişleri Bakanlığı'nın zavallı halkla ilişkiler sorumlusu Vedant Patel, Biden yönetiminin Gazze'ye karşı savaşında İsraillileri defalarca daha sık kullanmaya teşvik ettiği, ABD'de üretilmiş ve tasarlanmış bir bombayı (şarapnel parçalarını 600 metreye kadar püskürtmek üzere tasarlanmış bir bomba), İsrail’in kullanım biçimine yönelik kamuoyu ilgisini beceriksizce başka yöne çekmeye çalıştı.

Muhabir: CNN ve NYT'nin İsraillilerin Refah saldırısında ABD silahları kullandığına dair haberleri hakkında bir yorumunuz var mı?

Patel: İsrail ordusunun kendi soruşturması hakkında konuşmasına izin vereceğim...

Muhabir: Size soruyorum, bu bir ABD silahı mıydı?

Patel: Bu konuda konuşmak bize düşmez. Tek tek İsrail uçaklarına yüklenen silahlar hakkında konuşamayız. Bu nedenle İsrail ordusunun soruşturma bulguları hakkında konuşmasına ve hangi silahların kullanıldığına dair paylaşacakları her şeyi belirtmelerine izin vereceğim.

İsrail tahliye bölgelerini imha bölgelerine dönüştürürken ABD büyük ölçüde sessiz kalıyor. Bunun yerine Biden, Hamas tarafından fırınlarda yakılan ya da başları kesilen İsrailli çocuklara ilişkin itibarsız hikayeleri tekrarlamaya devam ederken, ABD yapımı silahlarla başları kesilen ve diri diri yakılan gerçek Filistinli çocuklar hakkında hiçbir şey söylemiyor.

Yanan çadırların ve kömürleşmiş cesetlerin görüntüleri dünyaya yayılıp yeni bir küresel öfke ve tiksinti dalgasının fitilini ateşledikten sonra Netanyahu, bombalamayı “trajik bir hata” olarak nitelendirerek, yarım ağızla da olsa, nadir görülen bir hasar kontrol girişiminde bulundu. Bir kez hata, iki kez “trajik hata”. 15 bininci kez ise bir soykırımdır.

Sekiz aylık savaşta İsrail Gazze'de, Rusya'nın iki yıl ve yıllarca süren savaşta Ukraynalı çocukları öldürdüğünden otuz kat daha fazla çocuk öldürdü. Gazze'nin nüfusu Ukrayna'nın sadece 18’de 1’i kadardır.

Ancak Biden ve Blinken, İsrail'e yaptırım uygulamak yerine, onu sorumlu tutmaya çalışan tek kurum UAD’ı yaptırım uygulamakla tehdit ettiler. İsrail'in yanına kâr kalan her vahşet, onu daha da grotesk bir şey yapmaya teşvik ediyor.

Tel el-Sultan'ın bombalanmasından iki gün sonra İsrail, bu kez Refah'ın eteklerindeki kıyı bölgesinde yer alan bir Bedevi köyü olan el-Mevasi'de yerinden edilmiş Filistinlilerin kaldığı bir başka çadır kampına saldırdı.

Tel el-Sultan gibi, el-Mavasi de, muhtemelen Biden yönetimi tarafından tedarik edilen son derece tahrip edici 120mm'lik mermiler olmak üzere en az dört İsrail tank mermisi tarafından vurulmadan önce, ailelerle dolu bir insani yardım bölgesiydi.

İsrail'in sivil tahliye bölgesi olarak belirlediği alanın bombalanması sonucu en az 21 Filistinli hayatını kaybederken, 10'u ağır olmak üzere 65 kişi de yaralandı. Ölenlerin on ikisi kadındı.

Biden'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Kirby, Pazar ya da Salı günü yaşanan katliamlarda ABD'nin İsrail'e yaptığı askeri yardımı yeniden gözden geçirmesini gerektirecek bir durum olmadığını söyledi.

Muhabir: Bu katliam, Başkan Biden'ın belirlediği kırmızı çizgiyi nasıl ihlal etmiyor?

John Kirby: Refah'ta büyük bir kara operasyonu görmek istemiyoruz ve görmedik de.

Muhabir: Başkan'ın politika değişikliğini düşünmesi için daha kaç tane yanmış ceset görmesi gerekiyor?

John Kirby: Bu soruya alındım...

Kirby her zaman olduğu gibi bu soruya alınganlık gösterdi; ama ABD yapımı bombalarla kömürleşen çocukların görüntülerine alınmıyor.

Biden, kendilerini yakan insanlar tarafından yerlerinden edilip taşınmaya zorlandıkları çadırlarda uyuyan çocukları yakarak öldüren bir rejime gönüllü olarak bağlanmıştır. Onun kırmızı çizgileri Filistinli bebeklerin kanıyla çizilmiştir.