Sykes-Picot 2: Batı Asya haritalarının yeniden çizilişi

img
Sykes-Picot 2: Batı Asya haritalarının yeniden çizilişi YDH

"İsrail’in mücadeledeki ağırlık merkezi, askeri seçeneğe dayanmaktan çıkıp, İran’ı zayıflatmak ve kırılganlaştırmak için askeri güç kullanma tehditlerini ve imasını sürdürerek yumuşak güç (nüfuz artırma) seçeneklerine kaydı."




YDH - Aksa Tufanı operasyonu sonrası Batı Asya’da dengeler değişirken, askeri seçeneklerde başarısız olan İsrail ve ABD, bölgeyi yeniden dizayn etmeyi amaçlayan yeni bir Sykes-Picot projesi başlattı. Bu plana göre, Suriye’de Colani yönetimi ve İran’da etnik ayrılıklar kışkırtılarak her iki ülkenin de bölünmesi hedefleniyor. Lübnan merkezli el-Hanadık portalında yer bulan değerlendirmede, Kürtlerin bu yeni harita çiziminde önemli bir koz olarak görüldüğü ve bölgedeki liderlerin açıklamalarının bu bölünme projesine işaret ettiği vurgulanıyor.

Aksa Tufanı operasyonunun yansımaları Batı Asya’daki dengeleri sarstı ve bölgedeki tüm meseleleri yeniden masaya getirdi.

Zira bölge, Direniş Ekseni ile zalim devletler arasında eşi benzeri görülmemiş bir gerilime tanıklık ediyor.

Direniş Ekseni cepheleri, çatışmaları durdurmak amacıyla Gazze Şeridi’ne destek vermeye odaklanmışken, geçici rejim ise çeşitli cephelerde kesin bir başarı elde edememesi nedeniyle yayılmacı projesini tamamlamak için yeni bir yol haritası başlattı.

Suriye’de Colani’nin iktidara gelmesi ve bununla eş zamanlı olarak Trump’ın Amerika’daki başkanlık seçimlerini kazanmasının ardından Trump, normalleşme projesini ve Yüzyılın Anlaşması’nı Suriye kapısından tamamlamaya girişti.

Daha önce Ebu Muhammed el-Colani ve taraftarları Amerika yönetimi tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılırken, Washington bu tanımı kaldırarak onları listeden çıkardı.

Hatta Colani, Suudi Arabistan ziyareti esnasında Trump ile bir araya geldi ve Washington yönetimi kademeli olarak onlara yönelik yaptırımları kaldırmaya başladı.

Tüm bu adımlar, Suriye’deki yeni rejimi geçici rejimle normalleşmeye itmeyi hedefliyordu. Ancak anlaşmayı hayata geçirme çabalarına rağmen işgalci İsrail, Suriye topraklarındaki ilerleyişini, saldırılarını ve müdahalelerini her geçen gün artırdı.

Bu durum özellikle son dönemde Süveyda ilinde yaşanan çatışmalar esnasında daha da belirginleşti.

Colani, Suriye’de iktidarı devraldığından bu yana pek çok zorlukla karşılaştı. Bu zorlukların tümü, Suriye toprakları üzerinde tam kontrol sağlama ve bu toprakları rejime tabi kılma anlayışına dayanıyordu.

Fakat Suriye Cumhuriyeti’nin tüm bileşenleri genel olarak rejime desteklerini açıklamış olsalar da, iktidardaki yönetim özellikle azınlıklarla (Şiiler, Dürziler, Aleviler) çatışmacı bir yol izleyerek onları tamamen boyun eğdirmeye çalıştı.

Bu durum, ülke içindeki krizi daha da derinleştirdi ve geçici rejimi ile arkasındaki Batı’yı, Suriye’de yeni bir taksim projesi başlatma konusunda daha kararlı hâle getirdi.

İran cephesinde ise geçici rejim ile arasındaki son savaş, İsrail’in rejimi devirme niyetini açıkça ortaya koydu. Bu hedefe ulaşmada yaşanan askeri başarısızlığın, yani kesin bir sonuç elde edilememesinin ardından, geçici rejimdeki yetkililer pek çok kez ülke içinde bir değişim yaratmaları için İran halkına umut bağladıklarını dile getirdi.

Bu da gösteriyor ki, İsrail’in mücadeledeki ağırlık merkezi, askeri seçeneğe dayanmaktan çıkıp, İran’ı zayıflatmak ve kırılganlaştırmak için askeri güç kullanma tehditlerini ve imasını sürdürerek yumuşak güç (nüfuz artırma) seçeneklerine kaydı.

Savaş ve ardından İslam Cumhuriyeti içinde ortaya çıkan halkın tutumu, ülke bileşenleri arasındaki bağları ve toplumsal kenetlenmeyi güçlendirdi.

Bu faktör, düşmanların rejimi parçalamaya yönelik yöntemleri karşısındaki en güçlü silah. Ancak bu yapıda bir gedik açmak amacıyla, daha önceki çalışmaların devamı niteliğinde, son zamanlarda İran’ı bölmeye yönelik niyetlerden sıkça bahsedilmeye başlandı.

Bu niyetlerin temelinde, İran’ı bölme hedefine hizmet eden ve İslam Cumhuriyeti’ni yıpratmak için çok yönlü bir ihtilaf dinamiği olan, ülkedeki çok sayıda etnik köken arasında fitne çıkarma amacı yatıyor.

Bölgedeki Kürtler ise herhangi bir bölünme sürecindeki en etkili koz durumunda. Zira bağımsız bir devlet talep eden bir halk olarak, özellikle Suriye, İran, Irak ve Türkiye’deki varlıkları göz önüne alındığında, bölge ülkelerinin herhangi bir bölünme sürecinin parçası olacaklardır.

Trump, geçmişteki hataların tekrarlanmayacağını belirterek, “Ordumuz artık zorla devlet kurma görevini üstlenmeyecek, bunun yerine vatan savunmasına odaklanacak,” diyor.

Dışişleri Bakanı Rubio ise Trump’ın uluslararası ilişkilerde çok daha gerçekçi yeni bir yol izlemek istediğini söylüyor.

Suriye ve Lübnan Özel Temsilcisi Tom Barrack ise sık sık, “Sykes-Picot Anlaşması dönemi sona erdi,” diyor.

Dolayısıyla, bölgenin yeniden şekillendirilmesine dair tekrarlanan bu söylemler ve Sykes-Picot Anlaşması’nın değiştirilmesi gerektiğine yönelik açık beyanlar ışığında, bölge bugün, coğrafyasının yeniden çizildiği, İsrail ve Amerika'nın tayin ettiği yeni bir yol haritasıyla karşı karşıya.

Çeviri: YDH



Makaleler

Güncel