Amerikalı uzman: ABD'nin Suriye politikası korkunç bir başarısızlığa dönüştü

img
Amerikalı uzman: ABD'nin Suriye politikası korkunç bir başarısızlığa dönüştü YDH

National Security Journal'da yayımlanan bir makalede, ABD'nin Suriye politikasının korkunç bir başarısızlık olduğu ve Beşşar Esed'in devrilmesinin daha beter bir zorbalığa yol açtığı kaydedildi. Makalede, yeni rejimin azınlıklara zulmettiği, ülkenin çöküşünün başladığı ve bu durumdan faydalanan Türkiye ile İsrail'in toprak gaspına giriştiği belirtildi.




YDH - National Security Journal'da bir makale kaleme alan Ted Galen Carpenter, Suriye'de yeni rejim altında şiddetin ve azınlıklara yönelik zulmün arttığını belirterek, "Suriye'nin çöküşü başladı," ifadesini kullandı.

Makalede, ABD'nin Beşşar Esed hükümetini devirme çabasının korkunç bir insani ve jeopolitik başarısızlığa dönüştüğü, Esed'in devrilmesinin daha beter bir zorbalığın kapısını araladığı ve Washington'un Suriye politikasının küçük bir ülkeyi daha yıkıma sürüklediği savunuldu.

Esed'in iki "affedilmez" günahı

Makalede, yaşanan trajedinin bütünüyle öngörülebilir olduğu, eleştirmenlerin Barack Obama'nın ilk başkanlık döneminden beri Washington'un Sünni radikallerle flört etmesinin kötü sonuçlanacağı uyarısında bulunduğu hatırlatıldı.

Joe Biden yönetiminin, laik Beşşar Esed hükümetini devirmek için bu yaklaşımda ısrar ettiği belirtilen yazıda, Esed'in ABD'li karar alıcılar nezdinde iki affedilmez günah işlediği vurgulandı: "Ülkesini İran'ın bölgedeki en yakın müttefikine dönüştürdü ve Vladimir Putin'in Rusya'sı ile daha yakın bağlar kurdu."

Tahran ve Moskova'nın Esed hükümetini ayakta tutma kabiliyetinin yıllar geçtikçe zayıfladığına dikkat çekilen makalede, özellikle Moskova'nın stratejik odağını Ukrayna'daki savaşa çevirmesiyle yardımının daha az güvenilir hâle geldiği kaydedildi.

Carpenter'a göre, Biden yönetiminin son yılında ABD, İsrail, Suudi Arabistan ve Türkiye'den oluşan fiili ittifak, Suriyeli "muhalifleri" iktidara getirme çabalarını iki katına çıkardı.

Bu hamlenin nihayet başarılı olduğu ve Aralık 2024'te, bir zamanlar el-Kaide'nin uzantısı olan Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) liderliğindeki Sünni İslamcı koalisyonun Esed hükümetini devirdiği belirtildi.

Propaganda ve aklama çabaları

Makalede, Washington ve müttefiklerinin 2011'den beri bu hedef için özenle çalıştığı, bu çabanın 600 binden fazla ölüme ve 13 milyondan fazla insanın yerinden edilmesine yol açan vekalet savaşını tetiklediği ifade edildi.

Yazar, "Biden yönetimi yetkilileri ve kurulu düzen medyasındaki her zamanki güvenilir imparatorluk yanlısı borazanlar, muhaliflerin zaferini tahmin edileceği üzere 'ezilen Suriye halkının kurtuluşu' olarak tasvir etti," diye yazdı.

HTŞ'nin askeri zaferine kadar ABD hükümetinin örgütü terör listesinde tuttuğuna işaret edilen makalede, şu ifadelere yer verildi:

"Ancak ABD'li liderler cömertçe aklama operasyonu yürüttü ve yeni rejim şimdi Batı çevrelerinde sanki o nahoş sicil hiç var olmamış gibi ağırlanıyor."

Yazıda, eski CIA Direktörü David Petraeus ve daha sonra Biden'ın ulusal güvenlik danışmanı olacak Jake Sullivan gibi bazı ABD'li karar alıcıların, el-Kaide'nin "daha ılımlı" unsurlarının ABD için faydalı müttefikler olabileceğini savunduğu hatırlatıldı.

Yeni rejimden kanlı saldırılar

Bu stratejinin naif ve yıkıcı olduğu belirtilen makalede, "Bu nhaoş gerçeklik, şimdi fazlasıyla bariz hâle geliyor," denildi.

HTŞ yanlısı propagandistlerin güvenilirliğinin benzeri görülmemiş oranda aşındığı vurgulanan yazıda, eski el-Kaide üyesi olan Ebu Muhammed el-Colani liderliğindeki yeni rejimin, çok sayıda siyasi muhalifini ya çok az yargı süreciyle ya da hiç yargılamadan infaz ettiğinin bildirildiği aktarıldı.

Makalede, yeni rejimin binlerce sivilin hayatına mal olan kanlı askeri harekâtlar başlattığı da iddia edildi. Bu saldırıların ilkinin Mart 2025'te Alevilerin Akdeniz kıyısındaki anavatanına yönelik olduğu ve çoğu Alevi bin 500'den fazla kişinin hayatını kaybettiği anımsatıldı.

Nisan ayında ise Hristiyanlar ve Dürzilere odaklanan ikinci saldırıda yüzlerce kişinin daha öldüğü kaydedildi.

Yazının devamında, İslamcı hükümetin yaz başında Bedevi milislerle koordineli görünen yeni bir harekât yürüttüğü ve bu çatışmalarda çoğu Dürzi binden fazla kişinin öldüğü ifade edildi.

"Başkan Trump, ABD'yi Suriye'den çekmeli"

Makalede, Suriye'de ortaya çıkan menfur iç sonuçların yanı sıra, İsrail'in, yaralı komşuları aleyhine toprak gasbına giriştiği de kaydedildi.

İsrail'in, yıllar önce ilhak ettiği Suriye'ye ait Golan Tepeleri'ne bitişik olan, büyük ölçüde Dürzilerin yaşadığı Süveyda vilayetine kara birlikleri konuşlandırmasının, Tel Aviv'in Güney Suriye'nin geniş bir şeridi üzerinde fiili kontrol sağlama niyetinde olduğunu gösterdiği iddia edildi.

Türkiye'nin en az İsrail kadar cüretkâr davrandığı belirtilen yazıda, "Türk hükümeti (Washington'un desteğiyle) Kürtlere, Esed hükümetinin zayıflığı sayesinde uygulayabildikleri özyönetim hedeflerinden vazgeçmeleri için başarılı şekilde baskı yaptı. Ankara şimdi Türkiye'nin Suriye sınırı boyunca geniş bir tampon bölgeyi etkin şekilde kontrol ediyor," denildi.

Carpenter, makalesini şu sözlerle sonlandırdı: "Başkan Trump, ABD'yi Suriye'den çekmeli. O ülkeye daha fazla bela geliyor gibi görünüyor ve Washington en azından işleri daha da kötüleştirmekten kaçınmalı."