Lübnan Komünist Partisi: Direnişi silahsızlandırma kararı ABD baskısıyla alındı

img
Lübnan Komünist Partisi: Direnişi silahsızlandırma kararı ABD baskısıyla alındı YDH

Lübnan Komünist Partisi, silahların yalnızca devletin elinde olmasına yönelik kararı "aceleci" ve "ABD baskısıyla" alınmış olarak nitelendirdi. Parti, işgal sürdüğü müddetçe direnişin uluslararası hukuk tarafından tanınan bir hak olduğunu belirterek, Lübnan'ın savunması için ulusal diyalog çağrısı yaptı.




YDH - Lübnan Komünist Partisi, hükümetin silahların yalnızca devletin kontrolünde olmasına yönelik kararını "aceleci" olarak nitelendirerek, kararın ABD baskısı altında ve somut garantiler olmaksızın alındığını belirtti.

Parti, "üzerinde uzlaşılmış bir iç çözüme ulaşmak için ulusal diyalog" çağrısında bulundu.

Partinin siyasi büro toplantısının ardından yayımlanan bildiride, "Silahların devletin tekeline alınması kararı, ABD baskısı altında ve Lübnan tarafının saldırganlığın durdurulması, Siyonist işgal güçlerinin ateşkes hattına kadar çekilmesi, Lübnanlı esirlerin serbest bırakılması, hasar gören bölgelerin yeniden imarı, halkın geri dönüşü ve Lübnan ordusunun ulusal savunma planı çerçevesinde silahlandırılması gibi öncelikleri garanti altına alan herhangi bir planı olmaksızın geldi," denildi.

"İşgal sürdükçe direniş haktır"

Bildiride, uluslararası hukukun işgal olduğu sürece direniş hakkını tanıdığı vurgulandı.

Açıklamada, "Bu nedenle, silahların devletin elinde olması kararı, devletin bu işgale karşı siyasi, iktisadi, sosyal ve askeri her yolla direnmesiyle birlikte yürütülmelidir," ifadeleri kullanıldı.

Parti, başta ABD olmak üzere dış güçlerin, İsrail'in işgal altındaki tüm Lübnan topraklarından çekileceğine dair garanti vermekten kaçınmasının, Lübnanlılar arasında diyaloğu geliştirmek için önemli bir fırsat olduğunu belirtti.

Bu diyaloğun sadece silahların devlet tekeline alınmasını değil, aynı zamanda siyasi, ekonomik ve sosyal reform dosyalarını da kapsaması gerektiği kaydedildi.

Açıklamada ayrıca, "Bugün sadece şu ya da bu mezhep değil, Lübnan'ın tamamı kaderi ve varlığıyla tehdit altındadır. Mezhepçi sisteme tutunmaya, dış 'himayeleri' davet etmeye ve onların dayatmalarına boyun eğmeye yeter," görüşü paylaşıldı.

"Bölge halklarının direnişten başka seçeneği yok"

Parti, "tarihsel ilkelerine" bağlılığını vurguladığı bildiride, Lübnanlıların her gün kendilerine saldıran, topraklarını işgal eden, halkın evlerine dönmesini engelleyen ve bölgede yeni haritalar çizerek normalleşmeyi dayatmaya çalışan yayılmacı bir Siyonist yapıyla karşı karşıya olduğunu ifade etti.

Bu durumun, "ABD'nin açık veya doğrudan desteğiyle, Yeni Orta Doğu projesinin bir parçası olarak" gerçekleştiği savunuldu.

Bildiride, "Bu noktadan hareketle, bölge halklarının ve özellikle Lübnan halkının, ulusal ve toplumsal kurtuluşa yönelik siyasi bir proje temelinde, uygun her türlü araçla ulusal ve halk direnişi göstermekten başka seçeneği yoktur. Bu projenin görevi sadece toprağı işgalciden kurtarmak değil, aynı zamanda Lübnanlıları mezhepçi sistemden, sömürüden, yolsuzluktan ve dış dayatmalara bağımlılıktan kurtarmaktır," denildi.

Diyalog çağrısı

Parti, Lübnan'ın, halkının ve topraklarının savunulmasına yönelik pratik bir plan konusunda, ABD baskısından uzak ve hükümet kararlarında olduğu gibi aceleci davranmadan, üzerinde uzlaşılmış bir iç çözüme ulaşmak için ulusal diyaloğun başlatılması gerektiğini vurguladı.

Açıklamada son olarak, "özellikle mezhepsel gerilimlerin ve bunun sokağa yansıyarak istikrarı tehdit etme risklerinin bulunduğu bir ortamda, her şeyin üzerinde olan iç barışın korunmasının" önemine dikkat çekildi.