ABD savunma sanayisinin, tedarik zincirlerindeki kırılganlık, yaşlanan altyapı ve kritik malzemelerdeki yabancı bağımlılık nedeniyle askeri üretim kapasitesinde ciddi riskler taşıdığı bildirildi.

YDH- Amerikan National Interest dergisinde yer alan bir makalede, ABD’nin savunma kapasitesinin yalnızca gelişmiş silah sistemlerine değil, aynı zamanda bu sistemleri üretme ve sürdürebilme yeteneğine dayandığı ifade edildi.
Dergi, ABD’nin uzun yıllar boyunca hem askeri teknoloji hem de sanayi altyapısında üstünlük sağladığını, ancak bu avantajın son yıllarda “zayıflamaya” başladığını belirtti.
Haberde, bu zayıflamanın teknolojik durgunluktan değil, kırılgan tedarik zincirleri, yaşlanan altyapı ve kritik malzeme ile bileşenlerde yabancı –kimi zaman da “hasım” olarak tanımlanan– kaynaklara artan bağımlılıktan kaynaklandığı kaydedildi.
Dergi, ABD savunma sanayiinin yükselen hammadde maliyetleri, tek tedarikçiye dayalı üretim ve nitelikli iş gücü eksikliği nedeniyle “ciddi sıkıntılar” yaşadığını bildirdi. Bu sorunların, özellikle Çin ile yoğunlaşan stratejik rekabet ortamında öne çıktığı ifade edildi.
Haberde, Çin’in küresel nadir toprak elementlerinin yüzde 70’inden fazlasını işlediği, ayrıca galyum, tungsten ve neodim gibi stratejik öneme sahip maddelerin üretiminde başı çektiği aktarıldı. 2024 yılında Pekin’in galyum ve germanyum ihracatına kısıtlamalar getirmesinin, ABD’nin savunma üretiminde kritik girdilere erişimini zorlaştırdığı belirtildi.
Makaleye göre, ABD’de savunma üretiminde yaşanan darboğazlar arasında motor ve füze parçaları, uydu bileşenleri ve gemi inşasında ortaya çıkan gecikmeler öne çıkıyor. Özellikle askeri uçak motorlarının üretiminde, hem yüksek hassasiyetli malzemelere bağımlılık hem de uzman iş gücü eksikliğinin büyük riskler yarattığı ifade edildi.
National Interest, Trump döneminde gündeme gelen “üretimi ülkeye geri getirme” yaklaşımının ulusal güvenlik tartışmalarına yeniden yön verdiğini, ancak bu adımların halen yetersiz olduğunu yazdı.
Makalede, ABD’nin savunma sanayisindeki kırılganlığı gidermek için nadir toprak elementlerinin yerli üretimini artırması, küçük ve orta ölçekli tedarikçileri desteklemesi, iş gücü yetiştirmeye yatırım yapması ve tedarik zincirindeki tek noktaya bağımlılıkları azaltması gerektiği vurgulandı.
Haberde, ABD’nin sanayi kapasitesinin yalnızca askeri üretim değil, “stratejik güç dengesi” açısından da belirleyici olduğu kaydedildi. Çin ile rekabetin yalnızca gemiler, uçaklar ve füzelerle değil, bunların sürekliliğini sağlayacak üretim kapasitesiyle de yürütüldüğü belirtildi.
Dergi, “Sanayi gücü, ulusal güçtür” ifadesiyle makalesini sonlandırarak, ABD’nin sahip olduğu sermaye, teknik bilgi ve insan kaynağıyla savunma üretimini yeniden güçlendirebileceğini, ancak “zamanın daraldığını” bildirdi.