Seyyid Hasan ve Şeyh Kasım arasında

img
Seyyid Hasan ve Şeyh Kasım arasında YDH

‘’İster yüksek sezgilerle kendini toparlasın ister karmaşık angajman çemberleri içinde kalsın, her zaman teorik rehberliğini pratiğe dönüştürür ve bundan asla vazgeçmez. Hizbullah bir milis gücü değildir; İmamlar tarafından taşındığında onun silahı, Allah’ın kılıcıdır.’’




YDH- Muvaffak Muhadin el-Meyadin'de yer bulan yazısında liderlik tiplerinin tarih boyunca sahada ve halkın gözünde nasıl şekillendiğini analiz ediyor. Hizbullah liderliğini sadece karizmatik imaj üzerinden değil, stratejik ve pratik yetkinlik üzerinden de okuyan Muhadin, Hizbullah Genel Sekreterleri'nin sadece bireysel kahramanlıklarıyla değil, kolektif bilinç ve toplumsal sorumlulukla hareket ettiklerini gösteriyor.

Tarih, çeşitli devrim deneyimlerinde iki temel lider tipini tanımıştır: duygusal lider ve saha komutanı. Bu, birinin saha komutanı, diğerinin duygusal olmadığı anlamına gelmez. Duygusal bir lider, Seyyid Hasan Nasrallah gibi, birinci sınıf bir saha komutanı olabilir.

Duygusal liderde karizma, Max Weber’in tanımıyla egemenlik ve kontrolün tezahürleri, Gustave Le Bon’un kalabalık psikolojisi teorileriyle kolektif bilinçdışının etkili kullanımıyla bağlantılıdır.

Pavlov’un çan deneylerinden farklı olarak, burada halk üzerinde derin ve doğrudan bir etki söz konusudur. Duygusal lider, toplumsal ve kültürel çevresiyle, umutları ve hayalleriyle tarihsel bir bütünlük içinde hareket eder.

Buna karşılık, saha komutanı, Kant mantığıyla pratik akla, Hegel mantığıyla nesnel akla, yani belirlenmiş akla yakın bir lider tipidir. İster yüksek sezgilerle kendini toparlasın, ister karmaşık angajman çemberleri içinde kalsın, her zaman teorik rehberliğini pratiğe dönüştürür ve bundan asla vazgeçmez.

Duygusal lider, idealleriyle korunurken sahada manevra alanları daralabilir; saha komutanı ise teorik rehberliğe dayanarak en pratik çözümleri uygular. Bu iki tip, birbirinden bağımsız değil, aynı devrimci çevreden çıkan farklı yaklaşımlardır.

Örnekler açıktır: Ahmed bin Bella ve Huari Bumedyen, Cezayir Devrimi’nde farklı yollar seçmelerine rağmen devrime sadık kaldılar. Bin Bella romantik devrim imajını temsil ederken, Bumedyen halkın gerçek ihtiyaçlarını, işçi ve köylülerin çekiç ve oraklarının sesini tercih etti.

Fransız Devrimi’nde Robespierre, Mirabeau ve Danton, duygusal liderin örnekleriydi. Napolyon ise devrimi Avrupa’ya taşıyan saha komutanıydı. Rus Sosyalist Devrimi’nde Lenin, teorik ve duygusal imajıyla öne çıkarken, Stalin saha komutanı olarak Rusya’yı Nazizm karşısında zafere taşıdı ve Doğu Avrupa’da sosyalizmi kalıcı kıldı. Küba’da Guevara duygusal lider imajını taşırken, Castro sahadaki stratejik rolüyle öne çıktı.

Tarih, bir saha komutanının yalnızca bir anlık figür olduğu inancının yanlışlığını defalarca gösterdi. Saha komutanları, tüm beklentileri aşmış, katı düzenlemeleri tersine çevirmiş ve sürekli direnişi sürdürmüşlerdir. 

Hizbullah özelinde durum açıktır. Şehitlerin Efendisi'nin karizması, milyonlarca yüreğe dokunmuş, hatırlandığında gözlerde yaş bırakmıştır. Sahadaki etkinliğine rağmen karizmasının -hâlâ- sarsılmaz bir şekilde devam ettiği de sır değildir. Aynı yol üzerinde, Filistin, Kudüs, onur ve Direniş Ekseni'nde, Hizbullah saha komutanı Şeyh Naim Kasım’ı zorlu bir sınav beklemiştir. Seyyid’in şehadetinin yarattığı boşluğu doldurmak ve zor koşullarda düşmanla çatışma seviyesini artırmak, Şeyh Kasım'ın stratejik tercihiydi.

Siyonistlerin sivillere yönelik yıkımı, Şeyh’in ilk konuşmalarına gölge düşürmüş olabilir. Ancak Hizbullah’ın, savaşçılarının ve liderlerinin halk gözündeki imajı, özgürlük, onur ve vatanseverlik temelinde sarsılmamıştır.

Kısa süre içinde, Şeyh’in konuşmalarındaki ölçülü yükselişle birlikte, saha komutanı imajı belirginleşti.

Partisini güçlendiren, konumuna uygun bir sahneye hazırlayan bir lider olarak öne çıktı. Halkına, ulusal ve toplumsal güvenliğe karşı sorumlu bir lider olarak, ister Siyonist düşmanla, ister mezhep çatışmaları içinde mücadele ederken, şehit kanlarına karşı büyük bir sadakat gösterdi.

Sürekli bir direniş yolculuğu sürdü.

Böylece, direniş ortamını ve Lübnan’ı düşmanın bahanelerinden, suçlarından ve ittifaklarından korurken, saha komutanının sorumluluk ve becerileri öne çıktı. Devletin ulusal bir aktör olarak varlığını ortaya koyması, bileşenlerinin güvenliğini koruması ve uluslararası güçlerin şantajları karşısında egemenliğini göstermesi, direnişin kutsallığını pekiştirdi.

Olaylar, bazı elçiliklerin ve güçlerin Hizbullah’ı silahsızlandırma ısrarının, Güney'in talan edilmesi ve halkın yerinden edilmesinin, mezhepsel katliam planlarının ve Siyonist düşmanın doğu sınırlarındaki çetelerle bütünleşmesinin habercisi olduğunu doğruladı.

Ancak İmamiler, onur ve kahramanlıkla boyun eğmeyi reddetti.

Şeyh Naim Kasım’ın son konuşmaları, Lübnan dışındaki özgür ve onurlu Arap dünyasının ve ötesinin yüreğini ısıtıyor.. Ulusal birlik ve devlet egemenliği kaygısı, Siyonist düşmana karşı direnişin kutsal silahıyla birleşti. Hizbullah bir milis gücü değildir; İmamlar tarafından taşındığında onun silahı, Allah’ın kılıcıdır.

Çeviri: YDH

İlgili Haberler