Hizbullah milletvekili Hasan İzzeddin, direnişin silahlarını teslim etmeyeceğini belirterek, bu silahların varlıklarının ve bekalarının bir parçası olduğunu söyledi. Silahsızlandırma kararını "büyük bir yanlış" olarak niteleyen İzzeddin, bu hatanın düzeltilmesi gerektiğini, aksi takdirde sorumluların sonuçlarına katlanacağını ifade etti.

YDH - Hizbullah'ın Lübnan meclisindeki gruu Direnişe Vefa İttifakı üyesi milletvekili Hasan İzzeddin, direnişin silahlarını teslim etmeyeceğini vurguladı.
İzzeddin, "Bu silahlar bizim irademizin, ruhumuzun, hayatımızın, varlığımızın ve bekamızın bir parçası; Allah’ın bize emanet ettiği kutsal bir sorumluluk," ifadelerini kullandı.
Bu sorumluluğu büyük bir vefa ve sadakatle taşıdıklarını dile getiren İzzeddin, "Bu emaneti, şehit ailelerinden başlayarak bu vatan için kanını döken herkese karşı bir sorumluluk olarak omuzlarımızda taşıyoruz," diye konuştu.
"Hatalarını düzeltmelidirler"
Güneydeki Aytit beldesinde düzenlenen bir öğrenci ödül töreninde konuşan İzzeddin, direnişin silahsızlandırılmasını isteyenlere seslendi:
“Direnişin silahsızlandırılmasını öngören o büyük yanlışa imza atan ve ona boyun eğenler, bu kararı yeniden gözden geçirip hatalarını düzeltmelidir. Aksi takdirde, bunun sorumluluğunu ve doğuracağı sonuçları üstlenmek zorunda kalacaklardır.”
İzzeddin, hükümetin gündemini eleştirerek, "Hükümet artık sanki ne reform yapma, ne devleti inşa etme, ne de yeniden imar gibi bir gündeme sahip; tek derdi silah meselesi olmuş. Çünkü bu silah, siyonist düşman için gerçek bir tehdit oluşturuyor," dedi.
"Silaha sahip çıkmak tartışılmaz bir ilkedir"
Silahların korunmasının kendileri için temel bir ilke olduğunu vurgulayan İzzeddin, "Silaha sahip çıkmak bizim için tartışılmaz bir ilkedir. Asıl güvenilecek şey, düşmana karşı durmak için Taif Anlaşması’yla benimsenen ulusal uzlaşıdır; zira karşımızda, tüm kuralları ve anlaşmaları hiçe sayan bir düşman var," şeklinde konuştu.
İzzeddin, İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmeyeceğini belirterek, "Düşman, Lübnan ne kadar Amerika’ya ya da İsrail’e tavizler verse de işgal ettiği noktalardan asla çekilmeyecek. Yaptığı inşaatlar ve tahkimatlar, orada kalmak istediğinin açık bir göstergesidir; zira bu noktalar, Lübnan’ın iç kesimlerini gözetleyen stratejik mevkilerdir," ifadelerini kullandı.
Milli Mutabakat Belgesine dikkat çeken İzzeddin, "Silah tekelini elinde bulundurmakla silahı tamamen kaldırmak arasında ayrım yapmak şarttır. Ulusal Mutabakat Belgesi, silahların milislerden alınmasını hükme bağlamış, ancak Taif Anlaşması’nın ardından kurulan ilk hükümette direnişin silahını istisna tutmuştur," dedi.
"Düşman, direnişin iradesinden korkuyor"
İsrail'in direnişten duyduğu endişeye dikkat çeken İzzeddin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün hükümet tarafından alınan bu karar, direnişin silahını elinden almak amacını taşıyor; çünkü direniş hâlâ düşman için bir tehdit oluşturuyor. Aksi takdirde, neden Lübnan’ın güneyini Litani Nehri’ne kadar işgal etmediler? Düşman, direnişin elinde kalan silahlar ve direnişte var olan irade karşısında endişeli ve korkuyor.”
İzzeddin, silahsızlandırmanın Benyamin Netanyahu’nun "Büyük İsrail" hayalini gerçekleştirmek için Lübnan’ı işgal etme planının kapılarını açacağını söyledi.
Dünkü bakanlar kurulu oturumuna da değinen İzzeddin, bazı bakanların oturumu terk etmesini "büyük bir cesaret örneği" olarak niteledi ve siyasi duruşlarını selamladı.
Bakan Fadi Mekki'nin istifasını da takdir ettiğini belirten İzzeddin, "Zira İsrail’in Ensariye’ye düzenlediği hava saldırıları sürerken, silah konusunun tartışılmasını reddetmek, haklı ve anlamlı bir duruştur," dedi.
İzzeddin, sözlerini, "Yalan üzerine kurulan her şey yıkılır. Bakanların oradan ayrılması yerindeydi, çünkü oraya ordu komutanı girdiğinde, kendisinden talep edilen planı açıklamaya başladı; bu plan, yanlış ve aceleyle alınmış bir kararın ürünüydü. Bu kararın sonuçları ve yol açacağı tehlikeler hesaba katılmamıştı. Tüm bunlar, düşmanın güvenliği ve istikrarı için dış baskılar doğrultusunda hayata geçirildi," diyerek tamamladı.