Kıbrıs’a uzanan Energean boru hattı, İsrail’in enerji kontrolünü pekiştirirken, İsrailli yatırımcıların ada genelindeki mülk alımları ve İsrail-Kıbrıs arasındaki askerî iş birliği, adada siyasi ve hukuki tartışmaları alevlendiriyor.
YDH- İngiliz enerji şirketi Energean, işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail lehine işletilen Kariş, Tanin ve Katlan doğal gaz sahalarında, tartışmalı Filistin sularından Kıbrıs’a doğal gaz taşıyacak 4 milyar dolarlık bir boru hattı inşa etmeye hazırlanıyor.
Uluslararası medyada yer alana haberlere göre, proje yalnızca hükümet onayı gerektiriyor; Kıbrıslı enerji şirketi Cyfield de girişimi “desteklediğini” duyurmuş durumda. Eğer proje hayata geçirilirse, Kıbrıs, İsrail işgali altındaki denizlerden gaz ithal eden ilk Avrupa ülkesi olacak ve bu durum, BDS kampanyası ve uluslararası hukuk açısından ciddi sorular doğuruyor.
Eleştirmenler, boru hattının “İsrail’in işgal altındaki sulardaki kaynaklar üzerindeki kontrolünü güçlendirdiğini” ve hem İsrail hem de onun kurumsal ortaklarına finansal ve stratejik avantaj sağladığını ileri sürüyor.
Energean CEO’su Mathias Rigas, projeyi savunarak şunları söyledi: “Teklifimiz, Kıbrıs’ın enerji izolasyonunu azaltmak için pratik ve etkin bir çözüm sunuyor; komşu bir kaynaktan doğrudan doğal gaz erişimi sağlayarak bölgesel enerji işbirliğini güçlendirmeyi ve daha temiz, sürdürülebilir enerjiye geçişi desteklemeyi amaçlıyor.”
İngiltere ve Kıbrıs işbirliği
Bu, İngiltere ve Kıbrıs’ın İsrail operasyonlarını desteklemede ilk örnek değil. Gazze’de süregelen soykırım sırasında İngiltere, Kıbrıs’taki hâlâ kontrol ettiği bölgeleri, “İsrail’in Şeritte istihbarat toplamasına yardımcı olan gözetim görevleri” için kullandı. RAF Akrotiri üssü bu görevlerin merkezi oldu ve son iki yılda İngiltere, bazı dönemlerde İsrail’den daha fazla bu tür görev yürüttü.
DropSite News’e göre, kıdemli İngiliz askeri kaynaklar, İsrail F-35 uçaklarının RAF Akrotiri’de “teknik destek” alabileceğini doğruladı.
Tarihsel bağlar ve yerleşim geçmişi
İsrail ile Kıbrıs arasındaki ilişki yeni değil. Theodore Herzl gibi Siyonist düşünürler, adayı yerleşim ve stratejik etki için potansiyel alan olarak görüyordu. 20. yüzyıl başında, Rusya’dan kaçan Yahudiler için Kıbrıs’ta yerleşim birimleri kuruldu. Küçük olsalar da bu koloniler genişleme hedefleri için emsal teşkil etti.
Son 15 yılda, enerji ve stratejik çıkarlarla Kıbrıs-İsrail ilişkileri ısındı. Modern İsrail projeleri, arazi alımları ve istihbarat faaliyetleri, Filistin haklarını ve uluslararası hukuku zedeleyen genişlemeci politikaların devamı olarak görülüyor.
Artan arazi alımları ve toplumsal tepkiler
İsraillilerin Kıbrıs’ta mülk satın alımlarındaki artış, ulusal egemenlik ve konut erişilebilirliği konusunda endişeleri artırdı. AKEL’in Temmuz 2025 kongresinde, İsrailli arazi alımları eleştirildi; ancak bu eleştiriler antisemitizm suçlamalarıyla bastırılmaya çalışıldı. Parti lideri Stefanos Stefanou, bu durumu “gittikçe büyüyen ulusal güvenlik tehdidi” olarak nitelendirerek hükümeti müdahaleye çağırdı.
Medya raporları, İsrailli yatırımcıların genellikle lüks sitelerde ve Mossad güvenli ev operasyonlarında mülk aldığını ve bunun etik ve hukuki sorunlar doğurduğunu aktardı. Viral videolarda, bazı kişiler Kıbrıs’ı İsraillilere “Tanrı’nın vaadi” olarak tanımlıyor ve mülk satın alımını haklı çıkarıyor. Bu söylemler, işgal altındaki Filistin’deki yerleşim modelleriyle paralellik gösteriyor.
Stratejik ve askeri işbirliği
İsrail ve Kıbrıs, Yunanistan ile birlikte stratejik ve askeri işbirliğini derinleştirdi. Üçlü işbirliği, ortak tatbikatlar, istihbarat paylaşımı ve ileri düzey operasyonel uyumluluk programlarını kapsıyor. Kıbrıs, deniz güvenliği, kentsel savaş ve terörle mücadele eğitimleri için ev sahipliği yapıyor ve İsrail işgal güçleri sıkça katılıyor.
Kıbrıs’ın askeri alımları arasında İsrail yapımı hava savunma sistemleri ve Tavor tüfekleri de yer alıyor. Üçlü işbirliği ve ABD katılımı, İsrail’in Doğu Akdeniz’de etkisini pekiştirme amacını gösteriyor.
Enerji projeleri ve bölgesel etkiler
Deniz gazı keşifleri, İsrail–Kıbrıs enerji işbirliğinin merkezini oluşturuyor. Enerji ve altyapı bakanı Eli Cohen, Kıbrıs’a gaz satışının İsrail’in diplomatik ve ekonomik gücünü artıracağını vurguladı.
Energean boru hattı, Kariş gaz sahasını Kıbrıs’a bağlayacak ve daha önce İsrail-Lübnan arasında tartışmalı olan deniz alanlarında yer alıyor. 2022’de ABD aracılığıyla sağlanan anlaşmayla Kariş sahası İsrail’e bırakıldı; Lübnan ise Kana sahasındaki haklarını korudu.
Hizbullah, Lübnan’ın gaz haklarını koruma amacıyla, İsrail anlaşmayı ihlal ederse enerji sahalarını hedefleyeceğini duyurmuştu.
Gaz üretimi ve ekonomik boyut
22 Şubat 2024’te Kariş North sahasından Energean Power FPSO gemisine gaz akışı başladı. Gaz işlenip Hayfa yakınlarına iletilirken, gaz sıvıları ihracat için depolanıyor. Bu sayede İsrail, tartışmalı deniz alanlarından kaynakları istismar ederek enerji sahaları üzerindeki kontrolünü güçlendiriyor.
Kariş ve Kariş North, Leviathan ve Tamar’dan küçük olsa da İsrail’in enerji güvenliğini sağlamada stratejik rol oynuyor; Gazze’deki soykırım sırasında Tamar sahasından üretim durduğunda bile.
Kurumsal katılım ve eleştiriler
Eleştirmenler, Energean ve BP gibi şirketlerin İsrail işgalini sürdüren ekonomik mekanizmaların parçası olduğunu belirtiyor. Energean, 2012’den bu yana Tanin ve Kariş sahalarında İsrail ile işbirliği yapıyor. BP de Filistin deniz alanlarında keşiflerini genişletti; eleştirmenler bu sahaların yasa dışı olarak işletildiğini savunuyor.
Francesca Albanese Temmuz 2025’te bu tür kurumsal katılımı “soykırım ekonomisi” olarak nitelendirmişti. Albanese, bazı şirketlerin Gazze ve işgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan şiddet, öldürme, sakat bırakma ve yıkımdan kâr sağladığını vurgulayarak şöyle demişti: “Bir halk zenginleşiyor, bir halk siliniyor. Açık ki bazıları için soykırım kârlı.”
Bölgesel ve hukuki etkiler
İsrail’in enerji ve stratejik projeleri, bölgesel gelir ve etkisini artırırken, Filistin ve Lübnan üzerindeki egemenlik ve hak ihlalleri devam ediyor. Gazze’nin deniz bölgeleri ihlal ediliyor ve Energean boru hattı gibi projeler, uluslararası hukuk ve Filistin haklarıyla doğrudan çelişiyor.
İsrail-Kıbrıs ekseni, savunma, enerji ve ekonomik işbirliğini derinleştirirken, Filistinli ve Lübnanlıların bu gelişmeleri, kaynakların sömürülmesi ve mülkiyet gaspının bir yansıması olarak gördüğü kaydedildi.
Uzmanlara göre, Energean boru hattı ve projeyi destekleyen kurumsal ve devlet aktörleri, Doğu Akdeniz’de Filistin ve Lübnan’ın egemenlik haklarına yönelik zorlukları temsil ediyor.