İsrailli yetkililer, haziran ayında İran ile yaşanan savaşın ardından, Tahran’ın füze kapasitesine karşı İsrail ve ABD’nin hava savunma stoklarının sınırlı kaldığını belirtti.
Yazar: Admin
YDH – Times of Israel’in haberine göre, haziran ayında İran ile İsrail arasında yaşanan savaşın ardından, İran’ın füze üretimini yeniden artırdığına işaret eden istihbarat raporlarının çoğalması, İsrailli analistler arasında yeni bir çatışmanın yaklaşabileceği yönündeki endişeleri güçlendirdi.
Analistler, olası bir yeni savaşın, İsrail açısından önceki çatışmaya kıyasla “daha farklı koşullarda” gerçekleşebileceğini ve İsrail’in, Tahran’ın hâlâ etkili olduğu belirtilen füze tehdidine karşı hava savunma kapasitesinin daha sınırlı olabileceğini değerlendiriyor.
Haziran’daki savaşın ortaya koyduğu sınırlar
Haziran ayında yaşanan ve 12 gün süren savaşın, yalnızca İran’ın füze kapasitesinin boyutlarını değil, aynı zamanda bu tehdide karşı konuşlandırılan savunma sistemlerinin “sınırlarını” da ortaya çıkardığı ifade edildi.
Haberde, İran’ın füze altyapısını yeniden inşa etmeye ve operasyonel yaklaşımını ayarlamaya yöneldiği, buna karşılık İsrail ve ABD’nin ise tükenen önleyici füze stokları ve uzun üretim takvimleri nedeniyle “kısıtlı” durumda olduğu belirtildi.
Uzmanlara göre bu durum, olası bir sonraki çatışmanın seyrini “temelinden değiştirebilecek” bir unsur olarak öne çıkıyor.
Netanyahu-Trump görüşmesi ve yeniden silahlanma endişeleri
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, ABD Başkanı Donald Trump ile pazartesi günü gerçekleştirdiği görüşmede, İran’ın son aylarda hız kazandığı belirtilen yeniden silahlanma çabalarına ilişkin “endişeleri” gündeme getirmesinin beklendiği aktarıldı.
Haberde, ekim ayında CNN’in, Avrupa istihbarat kaynaklarına dayandırdığı bir haberinde, eylül ayının sonlarından itibaren Çin’den İran’ın Bandar Abbas Limanı’na, orta menzilli konvansiyonel füzelerde kullanılan katı yakıtın üretiminde kritik öneme sahip sodyum perklorat sevkiyatlarının ulaştığını bildirdiği hatırlatıldı.
Buna ek olarak NBC, İsrailli yetkililerin İran’ın balistik füze programının büyümesinden “kaygı” duyduğunu aktardı.
NBC’nin aktardığına göre, adı açıklanmayan bir kaynak, söz konusu üretimin “denetlenmemesi” halinde İran’ın yıllık balistik füze üretiminin 3.000’e kadar çıkabileceği uyarısında bulundu.
İran’ın mevcut füze kapasitesine dair değerlendirmeler
Bir başka haberde ise İsrail’in İran’ın halihazırda yaklaşık 2.000 balistik füzeye sahip olduğunu değerlendirdiği, bu sayının da 12 günlük savaşın arifesinde sahip olduğu seviyeye yakın olduğu ileri sürüldü.
Analistlerin, İsrail’in haziran çatışması sırasında İran’ın balistik füze programına verdiği zararın, ilk değerlendirmelere kıyasla “daha sınırlı” olduğu sonucuna vardığı ifade edildi.
İran tarafı ise füze programının durumu hakkında çelişkili mesajlar verdi. Devrim Muhafızları Ordusu’yla bağlantılı bir haber sitesi, ülke genelinde füze testleri yapıldığını bildirirken, İran devlet televizyonu kısa süre sonra bu iddiayı yalanlayarak herhangi bir testin gerçekleştirilmediğini açıkladı.
İran, pazartesi günü söz konusu haberleri “Tahran’a karşı yürütülen bir psikolojik operasyon” olarak nitelendirdi. Tahran yönetimi, kendini savunmaya tamamen hazır olduğunu vurgularken, olası yeni saldırıların “İsrail için daha sert sonuçlar doğuracağını” bildirdi.
Savunma tarafındaki dengesizlik uyarıları
Haberde, dikkatlerin çoğunlukla İran’ın füze üretimine odaklandığına işaret edilirken, bazı İsrailli uzmanların “asıl dengesizliğin savunma tarafında ortaya çıktığı” uyarısında bulunduğu aktarıldı.
Özellikle ABD’ye ait Terminal High Altitude Area Defense (THAAD) önleyici füzelerinin mevcudiyetinin, potansiyel olarak “kritik bir sınırlılık” oluşturduğu ifade edildi.
İran-İsrail savaşında, ABD’ye ait önleyici füze stoklarının İran’dan fırlatılan füzelerin engellenmesinde önemli rol oynadığı, ancak bu stokların “ciddi ölçüde tükendiği” belirtildi.
ABD stokları ve üretim sınırları
Yahudi Ulusal Güvenlik İşleri Enstitüsü (JINSA) Dış Politika Direktör Yardımcısı Ari Cicurel, bu durumun “çok gerçek bir endişe” olduğunu belirtti.
Cicurel, “Hem İsrail hem de ABD, önleyici füze stoklarının çok büyük bir bölümünü kullandı. Bu stokları savaş öncesi seviyelere yeniden getirme konusunda hâlâ oldukça gerideyiz.” ifadelerini kullandı.
Çatışmanın ardından yayımlanan raporlara göre, ABD güçlerinin 12 gün süren savaş boyunca 100 ila 150 arasında THAAD füzesi fırlattığı ve İran tarafından ateşlenen yaklaşık 500 füzenin engellenmesine “katkı” sağladığı bildirildi. Her bir THAAD füzesinin yaklaşık 12,7 milyon dolar maliyete sahip olduğu kaydedildi.
Toplamda, bu harcamaların ABD’nin THAAD önleyici füze stoklarının yaklaşık “dörtte birine” karşılık geldiği ifade edildi. JINSA, savaş sırasında gerçekleştirilen “tüm önlemelerin yaklaşık yarısının” ABD’ye ait THAAD sistemleri tarafından yapıldığını değerlendirdi.
THAAD’a ek olarak, ABD güçlerinin deniz konuşlu RIM-161 Standard Missile-3 (SM-3) füzelerinden yaklaşık 80 adet kullandığı da aktarıldı. Bu durumun, “engellemelerin yarısından fazlasının ABD desteğiyle gerçekleştiğine” işaret ettiği belirtildi. Ancak İsrail, kendi önleyici füze kullanımına ilişkin resmi rakamları açıklamadığı için kesin oranların doğrulanamadığı kaydedildi.
Sivil kayıplar ve yıkım
Buna rağmen, en az 36 füzenin savunma sistemlerini aşarak yerleşim alanlarına isabet ettiği bildirildi. Sağlık yetkilileri ve hastanelerin verilerine göre, bu saldırılarda 32 kişi ölürken, 3.000’den fazla kişi yaralandı.
Füzeler ve bir insansız hava aracı saldırısının, 240 binada toplam 2.305 konuta, iki üniversiteye ve bir hastaneye zarar verdiği, 13.000’den fazla İsraillinin yerinden edildiği aktarıldı.
Cicurel, bu tablonun İsrail ve müttefikleri açısından “sert bir ders” niteliği taşıdığını belirterek, “Daha önce sahip olduklarımız yeterli değildi; bu temel seviye artık yeterli değil.” dedi.
Üretim hızları ve teknik asimetri
İsrailli havacılık, uzay ve füze uzmanı Tal Inbar, İran’ın yıllık 3.000 balistik füze üretebileceği yönündeki iddialara “temkinli” yaklaştı. Inbar, bu rakamların “yalnızca İran için değil, herhangi bir ülke için son derece yüksek” olduğunu ifade etti.
Buna karşın, balistik füzelerin görece kısa sürede ve seri biçimde üretilebildiğini, buna karşılık THAAD gibi önleyici sistemlerin uzun montaj ve test süreçlerine bağlı olduğunu vurguladı. Inbar’a göre, Lockheed Martin’in yıllık THAAD üretim kapasitesi 20’nin altında kalıyor.
Pentagon’un mevcut tedarik planlarının, 2026 yılı için yalnızca 37 THAAD önleyicisinin satın alınmasını öngördüğü ve bunun, 12 günlük çatışma sırasında kullanılan miktarın oldukça altında olduğu aktarıldı.
ABD’nin küresel öncelikleri
Haberde, ABD’nin önleyici füze stoklarını yeniden inşa etmek için adımlar attığı, bu kapsamda Munitions Acceleration Council adlı bir girişim başlattığı belirtildi. Savunma Bakanlığı’nın, üretimin artırılması yönünde çalışmalar yürüttüğü kaydedildi.
Ancak, üretimin hızlandırılması mümkün olsa dahi, ABD’nin bir sonraki İran-İsrail çatışmasında aynı düzeyde savunma desteği sağlayıp sağlayamayacağı konusunda “belirsizlikler” bulunduğu ifade edildi.
Cicurel, ABD’nin stratejik önceliklerinde Avrupa ve Ortadoğu’nun giderek geri plana itildiğini, buna karşılık Çin ve Venezuela gibi başlıkların öne çıktığını dile getirdi.
Olası bir sonraki savaşın seyri
Haberde, İsrail’in 13 Haziran’da İran’ın üst düzey askeri yetkilileri, nükleer bilim insanları, uranyum zenginleştirme tesisleri ve balistik füze programını hedef alan geniş çaplı bir saldırıyla savaşı başlattığı hatırlatıldı.
Cicurel, önceki savaşta İsrail’in “sürpriz faktörü” sayesinde önemli bir avantaj elde ettiğini savundu. Bu avantajın bir sonraki çatışmada bulunmaması halinde, savaşın erken aşamasının uzayabileceği ve çatışmanın daha uzun süreli, daha dengeli bir yapıya bürünebileceği değerlendirmesinde bulundu.
Inbar ise İran’ın birkaç gün boyunca günde yaklaşık 100 balistik füze fırlatabilecek kapasiteye sahip olduğunu, bunun da herhangi bir savunma sistemi için “ciddi bir zorluk” oluşturacağını söyledi.
Bölgesel aktörler ve ek riskler
Cicurel, İran’la bağlantılı bölgesel silahlı grupların da önemli bir faktör olmaya devam ettiğini belirtti. Haberde, Lübnan’daki Hizbullah ve Yemen’deki Ensarullah’ın, İsrail açısından “potansiyel füze tehditleri” arasında yer aldığı ifade edildi.
Analistler, çelişkili ve doğrulanması güç raporlar arasında, İran ile İsrail arasında yaşanabilecek bir sonraki çatışmanın yönünü öngörmenin giderek zorlaştığını belirtiyor.
“Artık aynı olmayacak” diyen Tal Inbar, olası bir yeni savaşın önceki çatışmalardan farklı dinamiklerle şekillenebileceği uyarısında bulundu.